Paralel Evrenler Teorisi

Başka evrenlerde alternatif kopyalarımız olabileceğine işaret eden paralel evrenler meselesi aslında bilimkurgu filmlerinin değil, kozmolojinin konusu. Bazı fizik modellerine göre paralel evrenler var. İster adına çoklu evren deyin, ister mega evren bu yazıda size başka dünyaları anlatacağım.

Bilim insanları kuantum fiziği ve kozmoloji teorilerinden kaynaklanan paralel evrenler meselesini kendi aralarında hararetle tartışıyor. Hatta gökyüzünü ve büyük patlamadan kalan kozmik mikrodalga arka plan ışımasını araştırarak uzayda paralel evrenlerin izini bulmaya çalışıyorlar. Bunun için yeni yöntemler geliştiriyorlar.

Hangi dünya daha gerçek? Paralel dünyalar varsa ikisi de eşit ölçüde gerçek. Çoklu evrenler modeli doğruysa 4. Kopernik devrimini yaşayacağız. 

1) Dünya evrenin merkezi değil.
2) Güneş evrenin merkezi değil. 
3) Samanyolu Galaksisi evrenin merkezi değil. 
4) Bizim evrenimiz yegane evren değil! Peki sırada ne var? İnsan evren(ler)deki tek düşünen canlı olmayabilir.

ÇOKLU EVREN MODELİ

Fizikteki paralel evren teorilerine geçmeden önce çoklu evren kavramının bir teori değil, teorik fizikten çıkan bütün farklı paralel evren kuramlarını içine alan bir model ve yaklaşım olduğunu belirtmek istiyorum.

Bu ayrımı yapmak kritik önem taşıyor, çünkü ister mega evren deyin ister gözlemlenebilir evren veya şişme modeli, tüm paralel evren teorileri çoklu evren sınıfına giriyor. Bunların bir kısmı evrenimizin birebir kopyası. Diğerleri ise bizden kopuk ve tümüyle farklı evrenler; ama bize paralel olabilirler (zar kozmolojisinde olduğu gibi).

Kuantum fiziğinden türetilen çoklu dünyalar yorumuna göre alternatif kopyalarımızın yaşadığı paralel evrenler var. Ancak çoklu evrenler modelinde alternatif kopyalarımız olan paralel evrenler olması şart değil. Bazı çoklu evren modellerinde bizim evrenimizin alternatif kopyaları yok. Ancak kainatta sonsuz sayıda evren varsa aynı zamanda sonsuz sayıda birebir kopyamız olmak zorunda. Sonsuz sayıda farklı evren, sonsuz sayıda kusurlu kopyamız olan evren ve sonsuz sayıda birebir klonumuz olan evren. Dolayısıyla sonsuz sayıda evren varsa yaptığımız, yapacağımız, yapabileceğimiz her şey sonsuza dek kopyalanacak. Sonsuzluk mantık dışı ama gerçek olabilir.

PARALEL EVRENLERİN KÖKENİ

Paralel evrenler nereden çıktı diye sorarsak bunun iki yanıtı var: Felsefi yanıtı ve fiziksel yanıtı. Fiziksel yanıtını 5 maddeli paralel evren modelleri listemizde, biraz aşağıda açıklayacağım ama önce felsefeyi aradan çıkaralım.

ANTROPİK İLKE

Buna teknik olarak kozmolojik argüman, daha az teknik olarak ilk neden sorusu veya en basitinden “neden burada varız?” diyebiliriz. Neden bu evrende insanlar var? Neden içinde bulunduğumuz evrende en az bir gezegen hayata elverişli?

Bugün evrenlerin nasıl oluştuğunu açıklayan birçok teori bulunuyor, ama içlerinden hiçbiri neden hayatın ortaya çıktığını açıklamıyor. Evet, bilimdeki bütün neden soruları aslında “nasıl” sorularıdır; ama biz insan hayatına elverişli bir evrenin nasıl ortaya çıktığını bilmiyoruz.






TANRI YARATTI

Burada akıllı tasarım senaryolarına girmek istemiyorum. Tanrı’nın varlığını veya yokluğunu kanıtlamak gibi bilimin alanına girmeyen ve aynı zamanda kanıtlamanın imkansız olduğu bir alana girmek de istemiyorum. Bu sebeple size fizikçilerin şu ana kadar verebildiği en tatmin edeci cevabı aktaracağım.

Fizikçilere göre bu evrende insan hayatının ortaya çıkması basit bir tesadüf. Evet, insanların ortaya çıkması çok düşük bir olasılık ve aynı nedenle fizikçiler bu tesadüfü açıklamakta çok zorlanıyorlar. Yine de bazı fizikçilere göre bu büyük bir sorun değil:

EVRENDE KOZMİK KOPYALARIMIZ VE ALTERNATİF DÜNYALAR VAR MI?

Başka evrenlerde alternatif kopyalarımız olabileceğine işaret eden paralel evrenler meselesi aslında bilimkurgu filmlerinin değil, kozmolojinin konusu. Bazı fizik modellerine göre paralel evrenler var. İster adına çoklu evren deyin, ister mega evren bu yazıda size başka dünyaları anlatacağım.

ÇOKLU EVREN MODELİ

Fizikteki paralel evren teorilerine geçmeden önce çoklu evren kavramının bir teori değil, teorik fizikten çıkan bütün farklı paralel evren kuramlarını içine alan bir model ve yaklaşım olduğunu belirtmek istiyorum.

Bu ayrımı yapmak kritik önem taşıyor, çünkü ister mega evren deyin ister gözlemlenebilir evren veya şişme modeli, tüm paralel evren teorileri çoklu evren sınıfına giriyor.

Bunların bir kısmı evrenimizin birebir kopyası. Diğerleri ise bizden kopuk ve tümüyle farklı evrenler; ama bize paralel olabilirler (zar kozmolojisinde olduğu gibi)

Kuantum fiziğinden türetilen çoklu dünyalar yorumuna göre alternatif kopyalarımızın yaşadığı paralel evrenler var. Ancak çoklu evrenler modelinde alternatif kopyalarımız olan paralel evrenler olması şart değil. Bazı çoklu evren modellerinde bizim evrenimizin alternatif kopyaları yok. Ancak kainatta sonsuz sayıda evren varsa aynı zamanda sonsuz sayıda birebir kopyamız olmak zorunda. Sonsuz sayıda farklı evren, sonsuz sayıda kusurlu kopyamız olan evren ve sonsuz sayıda birebir klonumuz olan evren. Dolayısıyla sonsuz sayıda evren varsa yaptığımız, yapacağımız, yapabileceğimiz her şey sonsuza dek kopyalanacak. Sonsuzluk mantık dışı ama gerçek olabilir.

DÖRT SEÇENEK

Çoklu evren modellerini bu evrende hayatın ortaya çıkmasını çok sayıda evrenin varlığıyla açıklamak isteyenler ortaya atmış bulunuyor.

Ancak bilim insanlarının bunu düşünce tembelliğinden ortaya attığını sanmayın. Kuantum fiziği, şişme modeli ve sicim teorisi fizikçileri çoklu evrenleri kabul etmeye zorluyor. Şimdi 4 çoklu evren modeline göz atalım.

1. ÇOKLU DÜNYALAR YORUMU

Teorik fizikçi Sean Carroll’un katıldığı yorum bu: Kuantum fiziğinde Schrödinger’in kedisi deneyini duymuşsunuzdur. Bu deneyde dışarıya tümüyle kapalı bir kutuya bir kedi koyarsınız. Kedinin yanında zehir şişesi vardır. Zehir şişesini kırıp hayvanı öldürecek olan çekiç de radyoaktif bir atoma bağlıdır.

Kuantum fiziğindeki Heisenberg’in belirsizlik ilkesine göre, radyoaktif bir atomun ne zaman “bozunarak” daha az radyoaktif bir atoma dönüşeceğini öngörmek imkansızdır. Bu rastlantıyla olur. Atom bozunursa çekiç şişeyi kırar ve kedi ölür. Bozunmazsa kedi yaşar. Yine belirsizlik ilkesine göre, bir atomun dış dünyayla bağlantısını tümüyle keserseniz o atom süper pozisyon durumuna girer ve hem bozunmuş hem de bozunmamış olur. Gerçek dünyada bunu mikroskobik atomlar üzerinde deneyler yaparak gözlemlemeyi başardık.

ALTERNATİF GEÇMİŞLER, ALTERNATİF GELECEKLER

Öte yandan bir kedi ve cam şişesi gibi gözle görülebilecek kadar büyük makroskobik dünyalarda bu durum geçerli değil: Kutuyu açıp içine bakarsak ya ölü bir kedi ya da canlı bir kedi görürüz. Oysa kutu kapalıyken, dış dünya ile atom arasında hiçbir etkileşim yokken, o kedi aynı anda hem canlı hem ölü olmak zorunda.

Çoklu dünyalar yorumu da buradan geliyor. Örneğin, kuantum fiziğinde bir elektron yüzde 30 olasılıkla sağdan ve yüzde 70 olasılıkla soldan gidebilir. Ünlü fizikçi Richard Feynman’ın gösterdiği gibi gerçek dünyada elektronun ya soldan ya da sağdan gittiğini görürüz.

Buna karşın, matematiksel olarak rotasını hesaplamak istiyorsak soldan giden elektronun yolunu ancak sağdan gitme ihtimalini de hesaba katarak çizebiliriz. İşte Carroll gibi düşünen fizikçilere göre bu olgu çoklu dünyalar olduğu anlamına geliyor.

Kısacası bizim evrenimizde elektron soldan gitmişse o elektronun sağdan gittiği bir paralel evren de mutlaka var olmalı. Dolayısıyla “o kızla evlendiğiniz bu evrene” ek olarak başka kızla evlendiğiniz bir evren de var. Bu evrende fizikçi iseniz çöpçü olduğunuz bir alternatif evren kopyanız da var.

2. SİCİM TEORİSİ

Sicim teorisi kuantum fiziğiyle görelilik teorisini birleştirip her şeyin teorisini geliştirmek için gelecek vaat eden en büyük teori. Sicim teorisine göre, evreni oluşturan temel parçacıklar tek boyutlu süper küçük sicimlerden meydana geliyor.

Böylece dünyadaki tüm fizik kuvvetlerini sicimlerle açıklayabiliyoruz: Elektromanyetizma, kütleçekim, zayıf ve güçlü nükleer kuvvet. Yalnız bir sorun var: Sicim teorisinin çalışması için 10 uzay boyutu ve 1 zaman boyutu lazım.

Oysa bizim evrenimizde sadece 3 uzay boyutu ve 1 zaman boyutu görüyoruz; yani görebildiğimiz kadarıyla evren 4 boyutlu. 11 boyutlu değil. Peki diğer 7 boyut nerede?

Sicim teorisinin güncel versiyonu olan M teorisine göre, ekstra 7 boyut çok küçük ve kendi üzerine tespih böceği gibi kıvrılmış durumda. Bu yüzden ekstra boyutları göremiyoruz. Bunun çoklu evrenle ne ilgisi var derseniz hemen anlatalım:

11 boyutlu bir kainatta evreni meydana getiren sicimleri düzenlemenin 10500 yolu var! Özetle sicim teorisine göre kainatta en azından 10 üzeri 500 evren var. Bunlardan biri de yaşadığımız evren. Bu aslında bir çatı kavram olsa da çoklu evren derken bilim insanları genellikle sicim teorisini kast ediyor.

Sicim teorisine göre kainatta birbirinden kopuk olan en az 10 üzeri 500 evren var.

3. ZAR KOZMOLOJİSİ

Zar kozmolojisi fizikten türetilmiş bir çoklu evren teorisi. Buna göre başka dünyalarda başka işler yapan alternatif kopyalarımız yok, ama fiziksel olarak gerçekten birbirine paralel olan evrenler var.

Zar kozmolojisine göre zamanla birlikte 4 boyutlu olan evrenimiz en az 5 boyutlu kainatta üst üste veya bakış açınıza göre dikey olarak yan yana dizilen, tıpkı ekmek dilimleri gibi yan yana dizilmiş olan sonsuz sayıdaki evrenden biridir.

Evrenimiz elbette 4 boyutlu, ama nasıl ki bir lamba direğine uzaktan bakınca tek boyutlu görünüyor; kainatta tost dilimleri gibi yan yana dizilmiş evrenler de uzaktan bakınca kağıt yaprakları gibi ince, düz ve iki boyutlu olarak görünüyor (trafik lambası direğine yakından bakarsanız bir karıncanın aslında üç boyutlu olan bu direğin çevresinde çember çizerek yürüdüğünü görebilirsiniz).

Zar kozmolojisinde paralel evrenler tıpkı ekmek dilimleri gibi gerçekten birbirine paralel.

BÜYÜK PATLAMA

Zar kozmolojisine göre birbirine paralel olan iki evren ara sıra çarpışıyor ve böylece çok sayıda büyük patlama yaşanıyor. Büyük patlamalar, sonsuz uzunluktaki birer kağıt şeridine benzeyen bu evrenlerde, içinde yaşadığımız gibi yepyeni gözlemlenebilir evrenler oluşmasına yol açıyor.

Aslında 11 boyutlu uzayda birbirine paralel olarak yüzen bu iki sonsuz uzunluktaki evren şeridi, boylu boyunca ve farklı noktalarda defalarca çarpışmış olabilir. Her çarpışma noktasında ayrı bir büyük patlama yaşanmış ve başka bir evren oluşmuş olabilir.

Söz konusu evrenler birbirine ışığın asla ulaşamayacağı kadar uzak olduğu için bunlar ana evren (mega evren?) dilimlerinin üzerinde yan yana dizilen, ama birbirinden kopuk olan farklı gözlemlenebilir evrenler olarak kabul edilebilir.

4. ŞİŞME MODELİ

Kainatı oluşturan boşlukta sonsuz sayıda gözlemlenebilir evren yaratmanın başka bir yolu daha var. Bu da şişme modeli. Şimdi kısaca bunu açıklayalım.

Evren büyük patlamayla oluştu. Bunu kozmik mikrodalga arka plan ışımasına ve görelilik teorisine bakarak anladık, kısacası büyük patlamanın varlığını kanıtladık. Bununla birlikte Evren’de madde ve enerji oldukça eşit miktarda uzayın her yanına dağılmış durumda. Oysa patlamayla oluşan bir evrende maddenin belirli yerlerde toplanmasını beklerdik. Uzaya tekdüze dağılmasını değil.

Şişme modeline göre kainat balongibi şişiyor ve sürekli olarak köpük evrenler doğuruyor.

BALON GİBİ ŞİŞTİK

Alan Guth’un 1979’da geliştirdiği şişme modeline göre, evrenimiz kuantum fiziğindeki belirsizlikler nedeniyle çok kısa bir süre için balon gibi şişti ve ışıktan hızlı genişledi (büyük patlamadan hemen sonra Evren’in mikroskobik boyutta olduğunu hatırlayalım)

Bu sebeple küçük evrende dağınık su kabarcıklarına benzeyen mikroskobik madde ve enerji topakları bugünkü Evren’e neredeyse eşit ölçüde dağıldı. Böylece şişme modeli bize maddenin ve enerjinin Evren’e neredeyse eşit biçimde dağılmasını açıklamış bulunuyor.

Kozmik şişme her an yeni evrenler oluşturuyor.

KOZMİK ÜTÜ

Ancak, evren bir süre için şişerek ışıktan hızlı genişlediyse büyük patlama göremeyeceğimiz kadar uzaklarda devam ediyor olabilir. Belki bölgemizdeki büyük patlama bizim evrenimiz şişip seyrelince ve dolayısıyla soğuyunca sona erdi.

Oysa büyük patlamayla oluşan kainatın başka kısımlarında patlama daha geç sona ermiş; yani şişme evresi daha geç sona ermiş ve hatta ışıktan hızlı bir şekilde bugün de devam ediyor olabilir (evrende hiçbir şey ışıktan hızlı gidemez ama evrenin kendisi ışıktan hızlı genişleyebilir).

Bu durumda kainatta ışığın ulaşamayacağı kadar uzak, belki de sonsuz sayıda evren olmalı. Bu evrenler sadece sanal parçacıklardan oluşan boşlukta birbirinden kopuk sabun köpükleri veya su kabarcıkları gibi yüzmeli

Evrenlerin dışında uzay ve zaman da olmadığı için bu aslında doğru bir ifade değil, ama şişme modeline göre boşlukta çok sayıda köpük evren olduğunu anlatmamızı kolaylaştırıyor.

Paralel evrenler varsa hangi paralel evren modeli doğru? Bilimsel teorileri masallardan ayıran nokta yanlışlanabilir olmalarıdır; yani bu teorilerin bilimsel değer taşıyabilmesi için test edilebilmesi gerekiyor. Tıpkı Einstein’ın görelilik teorisini defalarca test etmemiz gibi.

SONSUZA DEK ŞİŞEN EVREN

Önce kısa bir not: Şişme modeline göre kainatın bazı yerleri sonsuza kadar şişmeye ve yeni bebek evrenler, gözlemlenebilir evrenler oluşturmaya devam edecek. Hatta bugün bizden ayrı olan bir evren, eskiden bizimle aynı gözlemlenebilir evren parçasında yer almış olabilir.

Sadece şişmeye bizden sonra da devam ettiği için aradan geçen sürede bizden kopmuş olabilir. Öyleyse tıpkı yaranın kabuğunu koparır gibi, bu evren de bizden kopunca evremizde bir yara izi bırakmış olmalı. En azından sicim teorisi, kuantum alan kuramı ve şişme modelini birleştirdiğimiz zaman bu sonuca varıyoruz.

BUNLARI BİRLEŞTİRMEYE NE GEREK VAR?

Doğrusu bunu keyfimizden yapmıyoruz. Kimse birbirinden zor 3 teoriyi keyfi olarak birleştirmek istemez, ama size anlattığım 4 paralel evren modelinden üçünü test etmenin tek yolu bu. Belki bu modelleri tek tek test etmenin de yolları vardır fakat şimdilik bilmiyoruz.

Bu sebeple paralel evren modellerinden sadece 3’ü bilimsel teori oluyor. Dördüncüsü bir kuram veya model oluyor (bilimsel bir model ama teori değil).

PEKİ HANGİSİ?

Çoklu dünyalar yorumunu test etmemiz şimdilik imkansız. Bir elektronun soldan giderken aynı zamanda paralel bir evrende sağdan gittiğini nasıl anlayacağız? Şimdilik başka evrenlere gidip içinde ne oluyor diye bakmanın yolunu bilmiyoruz.

Biz bu evrenin parçasıyız. Başka evrenlerde ise başka fizik kuralları var. Bu durumda yok olmadan bu evrenin dışına çıkabileceğimizden emin değiliz. Geçelim. Bunun yerine Şişme Modeli, Zar Kozmolojisi ve Sicim Teorisine dayalı paralel evren modellerini nasıl test edebileceğimize bakalım.

TÜM SORULARIN ANASI

Şimdi bugüne dek yanıtlayamadığımız bir soruyu ele alıyoruz: Diğer 3 çoklu evren teorisinde (çoklu evrenler yorumunun tersine) evrenler su kabarcıkları gibi çarpışabilir, birleşebilir ya da birbirinden kopabilir. Örneğin zar kozmolojisinde olduğu gibi evren şeritleri arası sıra birbirine dokunabilir.

Fizikteki enerjinin korunumu yasasına göre bunların birbiriyle çarpışan ve kopan evrenlerde izler bırakması lazım. Belki gökyüzündeki yıldızlara veya galaksilere ya da evreni doğuran büyük patlamadan kalma kozmik mikrodalga arka plan ışımasına bakarak bunların izini görebiliriz.



NASIL YANİ?

Şöyle: Planck uzay gözlemevinin çektiği kozmik mikrodalga arka plan ışıması resminde Evren’de büyük soğuk noktalar olduğunu görüyoruz. Bunlar milyarlarca ışık yılı çapında olan ve içinde çevresinden daha az galaksi barındıran dev deliklerdir.

İçlerinden en büyüğü ve dolayısıyla en ünlüsü de gökte Eridanus (Irmak) Takımyıldızı yönündeki büyük soğuk nokta. Bugüne dek bu soğuk noktayı eskiden bizden kopan, bize yaklaşan veya bizimle çarpışan evrenlerle açıklamaya çalışanlar oldu ama başaramadılar. Gelecekte daha detaylı gözlemlerle büyük soğuk noktanın gerçekten dış kaynaklı olup olmadığını göstermeyi umuyoruz.

İkinci test de çok zor ama teoride mümkün: Kütleçekim dalgalarına bakmak.

Kara delikler başka evrenlere açılan kapılar olabilir mi? Enerjinin ve enformasyonun korunumu prensipleri doğruysa hayır.

PARALEL EVRENLERİ İSPATLAMAK

Paralel evrenler varsa evremizdeki kütleçekim dalgalarını çarpıtabilirler. Tıpkı yanağınızı çekiştirince derinizin esneyip buruşması gibi, bu dalgalar da evrenimizdeki yıldız ışığının polarizasyonunu değiştirebilir ve böylece başka evrenlerin varlığını kanıtlayabilir.

Ancak, bütün bunları kanıtlamak için 20 yıl sonra uzaya fırlatılacak olan eLISA uydularını beklememiz gerekiyor. Bunlar büyük patlamadan kalma kütleçekim dalgalarını arayacak. Böylece doğuştan gelen doğal kütleçekim dalgalarına bakacağız.

Sonra da bunlarda çarpılma olup olmadığına (polarizasyon) bakacağız. İşte o zaman paralel evrenler var mı, yok mu anlayacağız.



Kaynaklar

https://khosann.com/5-soruda-paralel-evrenler-evrende-kozmik-kopyalarimiz-alternatif-dunyalar-var-mi/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çöp DNA (İnsan DNA' sının %98' i)

Bakım Yönetimi

Matrix Felsefesi ve Platon' un Mağara Alegorisi