Böbrek Taşları - Özellikle Kalsiyum Taşlarının Vücutta Oluşma Mekanizması ve Oluşmaması için Yapılması Gerekenler
İdrar yollarından taş düşürmeye çalışan hastalar bu dönemi çok sıkıntılı yaşayabilir. Doğum sancısından bile kötü olabilen ağrıların nedeni taşın bu süreçte, idrar yollarını tıkamasıdır. Çoğu böbrek taşları hastalar tarafından az ya da çok ağrılı bir şekilde tıbbi yardım olmadan düşürülebilir.
Belli bir süre içerisinde düşürülemeyen taşların ağrı yanında enfeksiyon, idrarda kanama, böbrek fonksiyonlarının bozulması gibi riskler taşıması nedeniyle üroloji uzmanı tarafından görülerek uygun tedavilerin planlanması gerekir.
Aşağıdaki durumlar böbrek taşlarının erken bulguları olabilir. Mutlaka bir üroloji uzmanı ile görüşülmesi gerekir:
Böbrek bölgelerinde (yan ve sırta doğru) şiddetli ağrı
Bulantı-kusma
İdrarın kanlı çıkması
Ateş-titreme
Bulanık idrar
İdrar yaparken yanma
İdrar yollarını tıkamayan veya kısmi tıkayan taşlar hiç rahatsızlık vermeyebilir ve tanı konamadan çok iri boyutlara ulaşabilir.
5mm çapındaki taşın düşme olasılığı yaklaşık %50 ‘dir.
10mm.den büyük taşlar ise düşmez kabul edilir.
Günümüzde artık idrar yolu taşları uygun tedavi yöntemleri planlanarak – açık cerrahilere gerek kalmadan – hızlı ve emniyetli bir şekilde tedavi edilebilmektedir.
Geçirilen girişimsel tedaviler sonrası böbrek ve aşağı idrar yolları mümkün olduğunca taşsız hale gelmelidir. Kalan taş parçaları yeni taş oluşumları için nüve oluştururlar.
Böbrekler tarafından kandan süzülen vücut için gereksiz fazla sıvı idrar şeklinde atılırken beraberinde atılan bazı katı maddeler bazen idrar yollarının içinde çökerek böbrek taşlarını oluşturur.
İdrarı oluşturan suyun az, beraberinde atılan maddelerin fazla olması yanında idrar içinde bulunan taş oluşumunu engelleyici bazı maddelerin azlığı da farklı kristallerin idrarda çökmesine neden olur.
Çok değişik sayı, büyüklük ve yapıda taşlar görülmektedir.
Taşların büyük bir kısmı kalsiyum içerikli olmasına rağmen çoğu zaman idrar içindeki kalsiyum ve diğer bazı kimyasalların düzeyleri normal sınırlardadır. Aşırı egzersiz yapan, sıcak iklimlerde yaşayan, sıcak ortamlarda çalışmak zorunda olan kişiler daha çok terleme ile sıvı kaybettiklerinden idrar miktarları azalır. Konsantre hale gelen idrar içinde taşların oluşma olasılığı çok yükselir.
Kalsiyum, oksalat, ürat, sistin gibi kimyasalların idrarda aşırı düzeylerde bulunması taş oluşumunu kolaylaştırır.
İdrar yollarında enfeksiyon varlığında, normal yapıda olmayan böbreklerde ve ailesinde taş hastalığı öyküsü olanlarda taş oluşumu daha fazla görülür.
Ayrıca, kullanılmakta olan mide asidini azaltıcı ilaçlar (antasidler), kalsiyum, D vitamini, C vitamini, kortizon, bazı antibiyotik ve idrar söktürücü ilaçlar da taş oluşumuna zemin hazırlayabilir.
Böbrek Taşlarının Hepsi Aynı Yapıda mıdır?
İdrar yollarında çok farklı yapıda taşlar oluşabilir.
Kalsiyum taşları en sık görülen taşlardır. Sıklıkla kalsiyum oksalat bazen de kalsiyum fosfat yapılarında oluşurlar. Kalsiyum ve oksalat idrarda fazla ise bu tür taşların oluşumuna neden olurlar. Vücuttaki paratiroid hormonunun fazlalığı, kanser, bazı böbrek hastalıkları bu tür taşlara zemin hazırlayabilir.
Enfeksiyon taşları genellikle iri böbrek taşları halinde karşımıza gelirler. Bazı mikroorganizmaların idrardaki üreyi parçalayan enzim salgılamasıyla alkali hale gelen idrarda çöken taşlardır. Kadınlarda daha sık görülür.
Ürik asit taşları etten zengin diyetle beslenenlerde oluşan asit yapıdaki idrarda çöken taşlardır. Gut hastalığı ve bazı kemoterapiler oluşumunu kolaylaştırır. Direkt çekilen röntgen filmlerinde görünmeyen taşlardır. Ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi incelemeleri ile tanı konur.
Sistin taşları sistin metabolizmasının bozuk olduğu durumlarda görülebilen taşlardır. Çok nadir görülür ancak sık nüks ederler.
Böbrek Taşı Kimlerde Oluşur?
Erkeklerde 2-3 misli daha fazla görülür. Taş öyküsü olan hastaların yarısında sonraki on yıl içinde tekrar taş oluşumu görülmektedir.
Diğer bazı risk faktörleri:
20-40 yaş arasındakiler
Ailede taş öyküsü
Tek ya da anormal yapıdaki böbrekler
Sık idrar yolu enfeksiyonu geçirenler
Kullanılmakta olan ilaçlar (bazı idrar söktürücüler, antasidler, guatr ilaçları)
Proteinden zengin beslenenler
Genellikle az su içenler
Fazla hareket etmeyenler, yatalak hastalar
Bazı ince barsak hastalıkları veya ameliyatları geçirmiş olanlar
İdrarda kalsiyum, oksalat, ürik asit gibi minerallerin yüksek düzeylerde bulunması
İdrarda sitrat azlığı (sitratın taş oluşumunu önleyici etkisi vardır)
İdrar pH’ındaki değişiklikler (çok düşmesi ya da çok yükselmesi)
Böbrek Taşları Önlenebilir mi?
Taş rahatsızlığı yaşayanların yaklaşık yarısı sonraki 10 yıl içinde tekrar taş oluşumu ile ilgili problem yaşamaktadır. Bazı şeylere dikkat ederek taş oluşum riski en aza indirilebilir :
Buscopan Plus Alınmalı
Avokado yaprağı çayı içilmeli
Ağrı olan bölgeye at kestanesi yağı sürülmeli
Zıplanmalı.
Sıcak su torbası kullanılmalı
Sıcak suyla banyo yapılmalı
Böbrekte veya mesaneye yakın kısımlara ufak dokunuşlar yapılmalı. Oluşturulacak basınçla taş hareket ettirilebilir.
Günde yaklaşık 2 litre idrar çıkaracak kadar sıvı alınmalıdır (önemli kısmı su olarak).
Taşların büyük kısmı kalsiyum içerikli olduğundan önceleri kalsiyumlu gıdalar yasaklanırken günümüzde kalsiyumun taş oluşumunu önleyici etkisinin bile olduğu saptanmıştır. Ancak çok nadir durumlarda (barsaktan kalsiyum emilimi aşırı olan, çok yüksek dozda kalsiyum tabletleri alan hastalar gibi) kalsiyum, taş oluşum riskini arttırmaktadır.
D vitamini takviyeli yiyecekler ve kalsiyum bazlı antasitlerden kaçınılmalıdır.
Hayvansal gıdalar aşırı tüketilmemelidir.
Diyette tuz kısıtlanmalıdır.
Liften zengin sebze ve meyvelere ağırlık verilmelidir.
C vitamin de kontrollü alınmalıdır.
Özetle:
Fazla sıvı alımı (2-2,5 L/gün) tüm taş hastaları için önemli bir temel tedavidir.
Tuz alımı kesinlikle sınırlanmalıdır.
Diyetle düşük kalsiyum alımı zararlı iken, diyetle normal veya orta derecede kalsiyum alımı klinik açıdan faydalı olarak gözükmektedir.
Yüksek lif içeren gıdaların (meyve ve sebzeler) alımı faydalı olup, aynı zamanda oksalat açısından zengin olan lifli gıdalardan kaçınılmalıdır.
Vitamin C’nin 4 g’a kadar yüksek dozlarda alımının kalsiyum taş hastalığında tekrarlama üzerine negatif etkisini gösteren bir kanıt yoktur.
Aşırı hayvansal protein alımından kaçınılması ve günlük hayvansal protein alımın 0,8-1 g/kg ile sınırlandırılmasıdır.
Magnezyum
Taş oluşturma riski olan hastalarda magnezyumun etkisi, magnezyum ve oksalat arasında kompleksler oluşturması ve bu şekilde kalsiyum oksalat süpersatürasyonunda azalmaya yol açmasıyla açıklanmaktadır. Dahası kalsiyum-oksalat kristallerinin büyümesinin inhibisyonunu da sağlayabilmektedir. Artmış magnezyum atılımına ek olarak idrar sitrat ve pH’ı da artmaktadır. Magnezyum aynı zamanda Ca-fosfat kristal büyümesi üzerine direkt inhibitör etkiye sahiptir.
Diyare, santral sinir sistemi bozukluğu, yorgunluk, uykusuzluk ve parezi yaygın olarak saptanan şikâyetler- dir. Mg alımı artmış kalsiyum atılımına neden olmaktadır
Her ne kadar idrardaki oksalatın %10-15’inden azı diyet kökenli ise de oksalatın kalsiyum oksalatın iyon aktivitesi üzerine olan güçlü etkisi nedeniyle oksalattan zengin olan gıdaların sınırlı alımı etkili görünmektedir. Hastalara oksalattan zengin yiyeceklerin tüketiminden kaçınması tavsiye edilmelidir (örneğin; kuzukulağı, pancar, ıspanak, çikolata, buğday, fındık ve siyah çay,kola,kahve)..
Azalmış Vitamin C Alımı
C vitamini desteği son yıllarda Batı toplumlarında çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Askorbik asit (vitamin C) bir oksalat prekürsörüdür. Kalsiyum oksalat taşlı olgularda aşırı oranda vitamin C alımının kısıtlanmasını tavsiye etmenin mantığını bu durum teşkil etmektedir. Kalsiyum oksalat taşı olan hastalara C vitamininin aşırı alınmamasını önermek akıllıcadır (<1.500 mg/gün).
POTASYUM SİTRAT ETKİ MEKANİZMASI
1) Sitrat sayesinde idrarı alkali hale getirerek asidik ortamda oluşabilecek böbrek taşlarını önler.
2) Sitratın kalsiyum ile birleşmesi sayesinde kalsiyum taşlarının oluşmasını engeller.
1) Kalsiyum okzalat (CaOx) taşının oluşması için öncelikle kalsiyum ve okzalat iyonlarına gerek vardır.
2) Kristalizasyon için iki iyon çiftinin bir araya gelerek CaOx tuzunu oluşturması gereklidir.
3) Kristalizasyon ancak ortamdaki iyon çiftleri belli bir yoğunluğun üzerine çıktığında başlayabilir.
4) Belli bir yoğunluğun üzerinde oluşmuş iyon çiftlerinin bir araya gelmesi (nükleasyon) taşın oluşması için ilk aşamadır.
5) Ancak nükleasyon taşın oluşması için yeterli değildir. Oluşan nükleusların da bir araya gelerek agregasyonu gereklidir.
6) Sonunda taş, agregatların üst üste veya başka agregatlar üzerinde birikmesiyle oluşur.
7) Ancak sitrat ortamda ise CaOx iyon çiftinin oluşmasını engelleyecek şekilde bağlanabilir. Bu nükleasyon ve agregasyon oluşumunu engelleyici etki gösterir.
8) Sitratın bu şekilde bağlanması nükleasyon ve agregasyon oluşumunu engelleyici etki gösterir.
9) Sitratın biraraya gelip taşı oluşturacak agregatların üzerine bağlanarak agregatların biraraya gelmesini veya agregat üzerinde nükleasyon olarak büyümeyi engeller.
10) Sitrat bu inhibitör etkiyle taş oluşumunu engeller.
Sitrat (sitrik asit) içeren belli başlı meyve suları; limonata ve portakal suyudur. Bu meyve sularının içinde sitrik asit bulunur. Sitrik asit, kalsiyum taşlarının meydana geldiği kristallerin birbirine tutunmasını engelleyerek taş oluşumunu azaltır. Sitrat kalsiyuma bağlanır ve böylece kalsiyumun oksalat ve fosfatla bileşik oluşturmasını engeller. Ayrıca oluşmuş taşların büyümesinin önlenmesi için sitratın faydaları vardır.
Son yıllarda yapılan çalışmalarda limonata konsantrelerinin suyla karıştırılıp içildiği zaman idrar sitrat seviyelerini yükselttiği, idrar kalsiyum seviyelerini düşürdüğü böylece taş oluşum riskini azalttığı gösterilmiştir. Portakal suyu da benzer etki mekanizmasıyla aynı etkileri gösterir. Ancak portakal suyu idrardaki oksalat miktarını da arttırmaktadır. Oksalatta taş oluşumuna neden olabilen bir maddedir. Portakal suyu ve limonata dışında sitrat içeren sıvılardan bir tanesi üzüm suyudur.
Üzüm suyu konusunda yapılmış daha az bilimsel çalışma mevcuttur. Bu yüzden limon suyu tercih edilen sıvı olarak görülmektedir. Taş oluşumunu önleme amacıyla kullanılan potasyum sitrat tabletlerinin bir alternatifi olarak limon suyu içmek hastalara daha kolay uyum sağladığı bir yöntem olarak kabul görmektedir.
Günlük 1 lt. suya 60 ml limon konsantresi eklenmesiyle yapılacak limonata önerilmektedir
Oksalat
Oksalat, kalsiyum oksalat taşlarının oluşumunda önemli rol oynar. Ancak diyette oksalatın kısıtlanması taş oluşumunu önlemede herhangi etkinliğe sahip değildir. İdrardaki oksalatın %40’ı diyette alınan gıdalardan gelir. Ancak geri kalan %60’ı karaciğerde vücut tarafından üretilir. Bu yüzden diyette oksalat miktarını azaltmanın taş oluşumunu engellemede tıbbi olarak kanıtlanmış etkinliği yoktur.
Oksalat birçok sebze ve meyvede bulunur. Bunlardan birçoğu çok sağlıklı yiyeceklerdir. Bu yüzden oksalatı kısıtlamak hemen hemen mümkün değildir. Diyette oksalatı kısıtlamanın bilimsel olarak faydalı olmadığı görüşü, son yıllarda daha hakim olmaktadır.
Bizim tıbbi görüşümüz taş oluşturan hastaların normal miktarda oksalat almaya devam etmeleridir. Yüksek oksalat tüketimi bu tip hastalarda önlenmelidir. Özellikle idrardaki oksalat miktarı yüksek tespit edilen hastalarda yüksek oksalat alımı önlenmelidir.
Oksalattan zengin yiyecekler:
Siyah çay
Ispanak
Domates
Hardal
Pazı
Çilek
Çikolata
Fındık
Tatlı patatesler
gibi gıdalarda oksalat zengindir.
Sayılan bu gıdaların çoğu günlük yaşamda sıkça tüketilen ve sağlık açısından çok önerilen gıdalardır. Bunları diyetten çıkartmak tıbbi açıdan yersiz ve gereksizdir. Ancak aşırı miktarlarda tüketmek, idrardaki oksalat miktarını arttırabileceğinden önerilmemektedir.
Kalsiyum
Taş oluşturma riski olan hastalarda çok önemli sorulardan bir tanesi, kalsiyum alımının ne kadar olması gerektiğidir. Kalsiyumun böbrek taşlarının %75’inde taş içeriğinin ana elemanı olmasına rağmen bol miktarda kalsiyum alımı çok nadir olarak taş oluşumunu tetikler. Tam tersine birçok çalışmada gösterilmiştir ki kalsiyum alımı kısıtlanan hastalarda taş oluşumu artmaktadır. Bu beklenmeyen etkinin sebebi, az kalsiyum alındığında kalsiyum ile bağlanarak kristal oluşturan ve büyük abdest ile atılan oksalatın serbest kalması ve bağırsaklardan emilen oksalat miktarının artarak idrarda oksalatın artmasına neden olması olarak düşünülmektedir.
Diyette kalsiyumun fazla alınması ise biraz önce bahsettiğimiz mekanizma sayesinde fazla miktarda oksalatın kalın bağırsaktan atılmasını sağlayarak taş oluşumunu azaltmaktadır. Bizim taş oluşturan hastalara tavsiyemiz normal kalsiyum içeren bir diyet uygulamalarıdır. Normal kalsiyumdan kasıt günlük 800 mg kalsiyum alınmasıdır. Bu miktar bir bardak sütte 300 mg kalsiyum olduğu düşünülerek hesaplanabilir.
D vitamini
Çocuk ve Ergen Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serap Semiz, D vitamini çok yüksek dozda alındığında D vitamini zehirlenmesi gibi önemli bir tablo gelişebildiğini belirterek sözlerine şöyle devam ediyor: “Bunun sonucunda; iştahsızlık, bulantı, kusma, kabızlık, idrar miktarında artış ve vücutta sıvı kaybı oluşabiliyor. Kaslarda güçsüzlük, hipertansiyon ve aritmi, kalsiyumun yumuşak dokularda birikmesine bağlı ciltte kaşıntı gibi sorunlara yol açabiliyor. Bunların yanı sıra idrarla kalsiyum atılımı arttığı için böbrekte kalsiyum birikiyor ve bunun sonucunda böbreklerde taş oluşabiliyor, hatta bu sorun böbrek yetmezliğine bile neden olabiliyor.”
Kaynaklar
http://www.urolojiistanbul.com/hasta-rehberi/bobrek-tasi-onleyici-diyet.html
https://www.aymedilac.com/urunler/10-urocit-k.html
https://www.aymedilac.com/9-uriner-sistem-tas-hastaligi.html
https://www.medicana.com.tr/saglik-rehberi-detay/12116/bobrek-tasi-hastaliklarinda-medikal-tedavi
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/yuksek-dozda-d-vitamini-bobrek-tasi-nedeni-396896
Yorumlar
Yorum Gönder