Cern' de Bulunan Şiva Heykeli ve Anlamı

Şiva, ‘’Hindu üçlüsü’’ olarak bilinen üç tanrının sonuncusudur. Diğerleri; Brahma ve Vişnu’dur. İnanış odur ki bu üçlü, dünyanın yaratılışı, işleyişi ve yıkılışından sorumludur. Evrenin yaratıcısı olarak Brahma, koruyucusu olarak Vişnu bilinir. 

Odağımızdaki Şiva’nın görevi ise evreni yeniden yaratmak için onu yıkmaktır. Dünyadaki aksaklıkları ve kusurları yok etmek için onu yıkıp yeni baştan kurmayı gerekli gören Hindu inancına göre, Şiva’nın yıkımı gerekli ve bir bakıma onarıcıdır. Şiva’nın eşinin adı ise Parvati’dir. Tanrıçadan Ganeşa ve Kartikeya adlı iki oğlu ile Aşoka adında bir kızı vardır.

Tanrı Şiva, birçok farklı şekilde karşınıza çıkabilir. Onu şefkatli bir aile babası ya da acımasız, gaddar biri olarak görebilirsiniz. 

Üç başlı bir mızrak (trident) taşır. Bu, Hindu üçlüsünü temsil eder. Alnındaki üçüncü gözü bilgeliğinin sembolü olduğu gibi, muazzam gücü ve enerjisinin de kaynağıdır. Boynundaki kobra kolyesi, yılanların deri değiştirmelerini de hesaba katarsak Şiva’nın yıkım, değişim gücünü temsil eder. Vücudu küllerle lekeli ve saçları dağınıktır. Hindu inancında ‘’Büyük öğretmen’’ olarak nitelendirilen Şiva, genellikle dört kollu olarak gösterilir.

Hint kültüründe dans, filmlerinden de bildiğiniz üzere oldukça önemlidir. Şiva’nın ise bu sanatın baş ustası olduğuna inanılır. Onun en önemli ve kutsal görülen dansı Tandava’dır. Bu dans, evrenin yok edileceği zaman Şiva tarafından yapılan danstır. Ayrıca Şiva’nın bu yıkıcı dansı yaparken, eşi Parvati’nin bakışlarıyla sakinleşip daha yavaş bir ritimde dansı sonlandırdığı da söylenir. Bu yönüyle ‘’Nataraja’’ adıyla bilinir.

Aşağıdaki fotoğraf, Fransa-İsviçre sınırında bulunan Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN)'in kampüsünde çekildi. Hani şu yerin altındaki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nda. "Büyük Patlama"yı taklit etmeye çalışan, "Tanrı parçacığı" olarak da nitelenen Higgs Boson parçacığının varlığını araştıran deneyin yapıldığı yer.




"Neden nükleer araştırma merkezinde bir Hindu tanrısının heykeli var?"


CERN'de bir tanrı heykelinin, Şiva heykelinin, ne işi var sorusunu anlamak için, Hinduizm'de Şiva neyi temsil eder ona bakmak gerekiyor. 

Hinduizm, çok-tanrılı dinler içerisinde, öğrenilmesi en zor olanlardan. Binlerce tanrının bulunduğu, bir o kadar mezhebin boy gösterdiği bu din hakkında şunu bilmemiz gerekir: Şiva, Hinduizm'in tanrılar hiyerarşisinde en büyük tanrılardan biri. 

Milyonlarca insan tarafından en büyük tanrı olarak kabul ediliyor. Neyi temsil ediyor diye sorarsanız, en basit şekliyle "yokoluş-varoluş çemberi"ni diyebiliriz. Ama temsil ettiği kavramdan öte, daha önemli bir şey var ki, o da heykelin içinde bulunduğu durum.

Dikkat ederseniz, Şiva bu heykelde bir çemberin içinde bulunuyor. Elinde alev topu tutarken, bacaklarının pozisyonundan dans ettiğini görebiliyoruz. 

Heykelin pozisyonuyla ilgilenmemizin sebebi, bu imajın Hinduizm'de temsil ettiği anlamı kavrayabilmek. Tanrı Şiva'nın dans eden figürü, Hinduizm'de "Nataraja" (Dans tanrısı) adıyla biliniyor. Ve Nataraja'nın iki türlü dansı var. Biri maskulen, öbürü feminen. Maskulen dansın adı Tandava olarak biliniyor, yokoluşu sembolize ediyor. Feminen dansın adı ise Lasya, o da var etmeyi sembolize ediyor. Yok oluş ve sonrasında varoluş ve tam tersi, bir döngü halinde. Bu yüzden tanrı, çemberin içinde. Bilin bakalım, Bilim merkezinin kampüsündeki Şiva hangi dansı yapıyor?

CERN'deki Hindu tanrısı Şiva'nın yokoluş dansı, bir mesaj mı? Tüm dünyayı ilgilendiren bu kadar büyük bir deneyin yapıldığı yere, kim, neden bu tür sembolleri yerleştiriyor? Neden "bilimsel bir deney", bu kadar çok dini motifi içerisinde barındırır?

Editör'ün notu: İnternette Fritjof Capra isimli bir fizik uzmanının (Fiziğin Tao'su isimli kitabın yazarı) sitesinde, bu heykelin 18 Haziran 2004 senesinde, Hindistan hükümeti tarafından hediye edildiği iddia edilmiş.

Bugün bilim ve teknoloji hızla ilerlemesine rağmen; "bilim sermayesi ve felsefesi"; belli çevrelerin amaçlarına hizmet etmek gibi bir hedefe kilitlenmiş görünüyor. İnsanlığın servetini ve kaderini eline geçirmiş bulunan bu "küresel yıldız aileler"; kendi Lusiferiyen New Age felsefelerini hakim kılmak için, bilim dahil tüm yöntemleri, sınırsız bir şekilde kullanıyorlar.

Bir taraftan, "bilim"i de, "kainat"ı da yaratan mutlak ve sonsuz ilim sahibi Allah'ı, bilimin dışına iterken ve "Allah" diyen bilim insanlarını; apokrif sayarak, gizli yasaklı listeler oluştururken; diğer taraftan Mısır, Yunan, Sümer, Babil, Roma, Hint tanrılarını, habire kutsuyorlar. 

Özellikle Yunan tanrıları, bilim çevrelerince oldukça seviliyor ve göklere çıkarılıyor. Birçok pozitif bilim dallarında uzman olan namlı bilim insanı, bilimsel kitaplarına, çağdışı ve gerçekte bilim dışı tanrı(şeytan) hikayeleri anlatarak başlıyorlar.

Bugün hangi keşfe baksanız; o keşfedilen şeyin ismi, eski Yunan tanrılarına aittir. Gezegenler mi dersiniz, yıldızlar mı dersiniz, galaksiler mi dersiniz, uydular mı dersiniz, bir gezegen uydusu yahut kaya parçası mı dersiniz, biliniz ki ona verilen isim "Yunan tanrıları"nın; gerçekte "şeytanlar"ın ismidir.

Skolastik Avrupa'yı ve onun bir versiyonu olan Amerika'yı kim aydınlattı? Endülüs ve Sicilya kanalıyla İslam mı, yoksa eski Yunan'ın çağdışı "şeytani mitolojiler"i mi? Mademki din, bilimden ayrıdır; din ve dinsel kavramlar, zinhar bilimle beraber zikredilmemelidir diyorsunuz; o halde Yunan mitolojisi, Platonculuk, Aristoculuk, Nichecilik, vs., bir din felsefesi değil mi? Neden paganizm, çok tanrıcılık-tabiatçılık-putçuluk kutsanıyor da; "Tevhid dini", bu derece tehlikeli ve de sakıncalı görülüyor?..

Neden Jüpiter, Mars, Venüs, Merkür, Uranüs, Uranyum, Herkül, Draco, Serpens, Ophiuchus, Scorpius, Orion vs. saymakla bitmez, yerde ve gökte keşfedilen en küçük şeylere; durmadan sapkın-skolastik- çok tanrıcı eski toplumların "dince kutsal saydıkları isimler" verilerek yaşatılıyor? 

Diğer taraftan ağzından Allah kelimesi çıkan bilim insanları üzerinde engizisyon baskıları işletiliyor. Bir bilim-deney merkezinde; "güneş diskli Hint Şiva tanrısı"nın ne işi var? Bilim çağının bilimcileri neden eski çağların "uyduruk-şeytani ve akıldışı" inanışlarını kutsuyor ve baş tacı ediyor?

Anlamlı bir halk sözü; "parayı veren düdüğü çalıyor." Parayı alan, verenin kılıcını sallıyor. "Bilim dünyası" da bu kuralın dışında değildir maalesef. Bu nedenledir ki, parayı alan küresel ısınmayı şişirebiliyor. Parayı alan, hastalıkları, aşıları icat edebiliyor. Parayı alan, GDO'ları insanlığın gözüne baka baka milletlere yutturabiliyor.

Uzun sözün kısası ve bu meselenin özü şudur: Küresel Sermaye, "paganist-kabalist New Age havuzu"nu; "şeytani tanrılar"ı kutsayan "eski milletler"in "kirli suları"yla dolduruyor ve "Lusiferiyen felsefeler"in yeşermesi için "zıt kutuplu dualite"yi uyguluyor. Allah'a ve O'nun Hak(gerçek) dinine kapalı; Lusifer'e(İblis'e) ve onun çağdışı-akıldışı dinlerine açık bir ikili sistem: Biri içeri, diğeri dışarı...Çünkü "Efendiler" böyle istiyor...







Bilimin, Yahudilik ve Hinduizm’i egemen kılmak için araç olarak kullanılıp kullanılmadığını beraberce gözlemlemek istiyorum.

Bilim adamları yerin altında Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nda "Büyük Patlama"yı taklit etmeye çalışarak, "Tanrı parçacığı" olarak da bilinen Higgs Boson parçacığının varlığını bulmaya çalışıyorlar.

CERN deneyinin yapıldığı bu Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nin girişinde ne var biliyor musunuz?

Tahmin ettiğiniz gibi önemli bilim adamlarının heykeli ya da sözleri değil, bu bilim yuvasında sizi ilk karşılayan bir Hindu tanrısının heykeli.

Bir bilim yuvasında, üstelik tüm zamanların keşfini yapmayı hedeflediğini iddia eden Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nde, bir dine mensup inancın tanrısının heykeli neden dikilmiş olabilir acaba?

Şayet dinlere olan saygı ya da bir psikolojik güç alınma hedefi var ise, yeryüzünde inanılan tek din Hinduizm mi?

Bu soruların bir cevabı olmalı…

Cevap aramaya dikilen heykeli inceleyerek başlayalım;

Heykelin adı: ŞİVA

Şiva, Hinduizm Tanrılar hiyerarşisinde en büyük tanrı.

(Hindular öyle inanıyor)

Şiva, hem yok oluşu hem de varoluşu simgeliyor.

Heykelin simgelediği bir başka unsur ise, kabala.

Shiva'nın elinde "alev topu" olarak görülen şey aynı zamanda yine Kabalist bir sembol olan gözlü beş parmaklı eli temsil ediyor.

Kabala bilindiği gibi insanların iradesini elinden almaya çalışan, bir başka açıdan değerlendirildiğinde, köleleştirmeye çalışan yapıyı oluşturmaya çalışan bir akım.

5 rakamı bu heykelde de temsil ediliyor.

İlginç bir tesadüftür ki, Pentagon’nun binası da beşgendir!

Tarihin en büyük buluşlarından birisini gerçekleştirmeye çalıştığını iddia eden bir bilim yuvasının tam girişindeki Hindu tanrısının bilimle ne işi olabilir sizce?

Tuhaf kelimesi bu durumu açıklamaya aciz kalıyor.

Akılla izah edilebilir bir fotoğraf değil bu.

Oysa bilimin rehberi akıl değil miydi?

Uzun süredir beynimi zorlayan bu sorunun cevabını bulmaya çalıştım.

Doğrusu kuvvetli bir cevap buldum.

Madem bu fotoğraf akılla izah edilemiyor, benim bulduğum cevabın da aklı zorlayan bir yanıtı olması gerekir.

CERN’de aranan Tanrı Parcacığı değil, ÖLÜMSÜZLÜK!

Paralel evrenler, sınırsız enerji, zamanda yolculuk vs. bunlar bir detay.

Aranılan şey ölümsüzlük.

Size bir sır daha vermek isterim;

Aradıkları parçanın adını, “Tanrı Parcacığı” olarak perdeliyorlar, aradıkları, simyada geçen ölümsüzlük parçası.

“Tanrı Parcacığı” diyerek, bilimsel yolla Allah’ı ispat etmek gibi bir istekleri olmadıkları halde, kendilerini perdelemek için böyle bir isimle yola çıktılar.

CERN deneycileri Tanrıyı bulmak değil, Tanrı olmak (Haşa) için yola çıktılar!

Yazdıklarımın benim için mayınlı alanlar olduğunu biliyorum, yazdıklarıma beyninizi bloke etmemeniz ve CERN deneycileri ile ilgili somut olguları önyargısız görmeniz kafi.

Yazdıklarıma şaşıranlar olabilir ama henüz sizi gerçekten şaşırtacak, muhtemelen de sarsacak olanları yazmadım.

CERN’deki Şiva heykeli’nin hem yok oluşu hem de varoluşu simgelediğini açıklamıştım.

İşte bunun çok gizli bir anlamı var.

CERN deneycileri Mars’a taşınmak için hazırlık yapıyorlar.

Bir başka gizlenen gerçek ise, Mars’ta hayat olmadığı!

Oysa Mars’ta hayat var ve bu gizleniyor.

CERN deneycilerinin rüyası şu;

Zamanda delik açarak, dünyayı yok etmek ve Mars’a taşınmak!

Bizim 1 senemiz uzayda 70 sene ise, uzayda 70 yıl insan için yüzyıllar boyu sürecektir.

Hatta ortalama insan ömrünün bu hesapla 1000 olacağını hesaplıyorlar.

CERN'in logosunda şeytanın kodu olan 666 sembolü yer almaktadır.




Ayrıca CERN'in merkez binasının girişinde de Hinduizm'de İblis'in muadili olan yaratış ve yokediş tanrısı Shiva'nın heykeli bulunmakta olması oldukça manidardır.




Star Gate'den ( portalden ) gelmiş gibi tasvir edilmiş Shiva figürü ( Shiva'nın arkasındaki Star Gate, CERN deneyinin yapıldığı dairesel hatta işaret etmekte gibidir. )




CERN Hadron Çarpıştırma Güzergahını İçeren Alan ( Hadronlar bu dairesel hat üzerinde karşıt yönlerde döndürülerek çarpıştırılmaktadır. )

Kur'an'da "Gelişmiş ve ileri nesiller" kavramıyla ilintilendirilen "Beldeleri delmek" ifadesiyle yerde boyut portalı açabilecek ilme haiz olmuş kavimlere mi işaret etmektedir?

''Ve onlardan önce, kuvvetçe, tutuşça onlardan daha şiddetli olan ve beldeleri DELEN / beldelerde DELİK AÇAN nice nesilden helak ettik. Kaçacak yer var mı?''

Kehf suresinin aşağıdaki ayetlerinde Zülkarneyn'in imar ettiği ve farklı boyut varlıkları ( cin ) olan Ye'cuc ve Me'cuc'un portalden geçişini engelleyici sed üzerinde "delik açılamamasından" bahsedilmektedir. Bu ayetlerdeki "Nakba" ( Delik açmak ) kavramı da boyut portalına işaret etmekte gibidir.

CERN hattında yer alan Gotthard Tüneli 1 Haziran 2016 yılında bariz bir satanik ritüel özelliği taşıyan bir seremoniyle açılmıştı. Portal açılarak İblis'in getirilmesini tasvir eden seremoniye ilişkin görüntüler aşağıda yer almaktadır. Ritüelde Baphomet, Horus, Güneş, Papa, Seks, Eşcinsellik, Zombiler, Zihin Kontrol vb. öğeleri işlenmiştir.









CERN’DEKİ Sır, Singularity’cilerin Yapay Melekleri, Şeytan Parçacığı ve Yecüc Mecüc’e Bir Adım:

Bilim adamlarına göre CERN’de yüzyılın deneyleri yapılmaktadır. Bu deneyi yapanlar; Büyük Hadron çarpıştırıcısı vasıtasıyla evrenin varoluşunun sırrı çözmek ve Tanrı Parçacığı olarak adlandırdıkları büyük enerji kaynağını elde etmeyi amaçlamaktadırlar. 

Bu deney ile ilgili olarak birçok haber yapıldı. Hatta bu konuda birçok spekülasyon da yapılmaktadır. Şu oldu, bu oldu vs. diyerek birçok ilgili ilgisiz şeyler anlatılmaktadır. Konuyla ilgili olarak, haberlerde birçok hikâye anlatılmıştır, birçoğunuz da benim gibi bu anlatılanları dinlemiştir. Benim bu deneyle ilgili burada anlatacağım kısım yine konunun gizlenen bölümleri ile ilgili.

Singularity’cilerin Deccali planı da ilk aşamada çocuklara, her çocuğa sözde bir melek takmak. Meleğin güçlenmesi, çocuğun sistemlerine olan hizmetiyle orantılı olacak. Deccali bu sisteme zararlı olan çocukların melekleri güçsüz ve diğerlerine köle olabilecek şekilde tasarlanacak. Bu melek maddesini şöyle düşünün: Güçlü olanınkinin ışığı çok oluyor, karanlık dünyada önünü aydınlatıyor; kötü olanınınki ise ışığı sönük veya hiç yok. Meleği güçlü olan çocuk, kemiklere aşılayacakları bir madde ile koruma kalkanına sahip olacak, çelik kemiklere sahip olacak vs. Bu argümanlar daha da detaylandırılabilinir.

Bu keferelerin işi Allah’ı -haşa- taklit etmek, Tanrılığa soyunmak. Bu Deccali bir yapıdır. Sistemlerinde insanların böyle bir melek gücüne ayrı bir sistem kurduğunu düşünün: Ne kadar ışık yani güçlü melek, o kadar kredi. Bu kredi yaşam mükâfatı olabilir veya mükâfatlara ulaşma vesilesi paranın yerini alacak bir sistem vs. de olabilir. Teknoloji artık futbol maçlarını, masa üzerinde seyrettirecek seviyede, böyle şey olmaz demeyin.

Şimdi bu yüce Ayet başka bir anlam kazanıyor EN’AM 111. “Onlara, Melekler İndirsek, İnanacak Değiller.” Bu Ayeti bir de şöyle düşünelim: Nasıl olur da Allah(cc) melek indirecek ve insan inanmayacak, akıl almıyor değil mi? “Ne biçim kâfirmişler,” falan deriz. Oysa insanlığı sahte meleklerin sardığı Deccali bir sistemde, gerçeği de sıradanlaşır, Yaratıcı işi olduğuna inanılmaz! Çünkü yaratıcı bilinci bu sistemde silinecek. Deccal ile ilgili; ”Beraberinde bir cennet ve bir cehennem vardır. Onun cehennemi bir cennet, cenneti de bir cehennemdir.” Hadisini unutmamak lazım. Deccal'in burada sahteciliğine dikkat çekiliyor.

CERN Projesinde; Yecüc Mecüc ve Deccal kokusu hissediliyor. 

Kehf Suresi 51. Ayet: “Ben onları (İblis ve soyunu) ne göklerin ve yerin yaratılışına, ne de bizzat kendilerinin yaratılışına şahit tuttum.” Ayet aynen böyle söylüyor. Bu yüzden yaratılışı bulmak mümkün değil. Allah (cc) açıkça beyan etmiş.

Evet, “Şeytan Sizi Allah’la Aldatmasın” Ayeti çok şey anlatıyor. Bilim adamları Allahsız bilim olmayacağını anladılar. Bu büyük bir ibret bizlere. Kadir-i Mutlak Allahuekberdir.

Türk dünyası çok çalışmalıdır, sancaktarlık kolay değil. Müslümanlar dünyada birbirine düşürülüyor, sığ tartışmalarla bölünüyor, hâlâ sen ben fitneleri devam ediyor. Evrim teorisi çoktan çürüdü. Deccal, yeni sistemde insanoğluna yeni evrimler hazırlıyor. Müslümanlar zihniyet devrimi yapmalı. Soğuk savaş dünyasının sığ tartışmaları çoktan bitti, Müslümanlar yeni sistemi çözmeli.


Sonsöz

Cern' de yapılan bilimsel deneylerin insanlık yararına olduğunu düşünmeyi çok isterdim ancak bunun böyle olmadığını düşünüyorum. Amblemi bile ezoterik 666 sayısına bir gönderme içeriyor. Ayrıca böyle bilimsel bir merkezin önünde Şiva heykelinin olması oldukça manidar. 




Kaynaklar

https://listelist.com/tanri-siva-kimdir/
https://www.onaltiyildiz.com/?haber,1410
http://kuranilmi.blogspot.com/2020/09/cern-deneyi-ve-beldeleri-delenler.html
https://www.turktime.com/yazar/tanriyi-bulmak-degil-tanri-olmak-istiyorlar-ve-cern-plani-dunyayi-yok-ederek-mars-a-tasinmak/11569
https://www.flickr.com/photos/24942309@N07/11563231013
https://www.yaklasansaat.com/haberdosya/2010_haberleri/nisan_2010/nisan6.asp

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çöp DNA (İnsan DNA' sının %98' i)

Bakım Yönetimi

Matrix Felsefesi ve Platon' un Mağara Alegorisi