Bulut Tohumlama (Gümüş İyodür)

Dubai yapay yağmur yağdırdı


Bulut tohumlama uçağı ardından gelen dolu yağışı,

50 derece sıcakta drone ile yağmur yağdırdılar gibi…

Ülkemizde aniden ve kısa süreli yaşanan fırtına ve şiddetli yağmur tekrar akıllara benzer soruları getirdi.

Acaba bu durum fırtına esnasında bulutlarda silueti beliren meşhur fizikçi Nikola Tesla ile bağlantılı mı?

Ya da bu teknolojiyi kullanan ülkeler dünyadaki yıllık yağış oranlarını etkileyebilir mi?

Yani daha direkt bir ifadeyle yağmur hırsızlığı yaşanabilir mi?

Elektrik ve manyetizma üzerine zamanında başarılı çalışmalar yapmış merhum Tesla ve icatları yapay yağmurla ne kadar bağlantılı bilemem ama su savaşlarına kadar gidebilecek bir meseleden bahsediyoruz.

Malumunuz dünyamızdaki su, yeryüzü ile gökyüzü arasında sürekli devir daimdedir.

Biz buna su döngüsü diyoruz ve temiz su kaynakları insan faktörünün etkisiyle gün geçtikçe azalıyor.

Bu aşamada “ülkelerin birbirinden çalmadığı bir bu kalmıştı” dediğinizi duyar gibiyim.

Çok da haklısınız.

Sömürgecilikle zengin olabilmiş ülkelerin yüzyıllardır güya iyilik adı altında özellikle petrol zengini ülkeleri nasıl sömürdüğünü tarih sahnesinde izledik. Yapay yağmur ile ilgili tedirginliğimiz de bu sebepten. Çünkü yağmur yani su, milyonlarca yıldır içinde yaşadığımız dünya için olmazsa olmaz etkenlerden biri. Hem toprağın üstü hem de altında oluşan canlılar için son derece kritik. 

Su döngüsünün yıllık ortalaması ise sabit. Bir ülke yağışları kendi topraklarına çektiğinde özellikle komşu ülkeler bundan muhtemel ki etkilenecek. Küresel çapta bizleri nelerin beklediği ise henüz muamma.

Bu uygulamanın bizi tedirgin etmesinin yanı sıra avantajları da yok değil.

Son zamanlarda bazı ülkeler iklim değişikliği yüzünden az olan yağmuru artırmak için veya yağışın olması gerekenden daha önce gerçekleşmesi için dışarıdan müdahale etmekte.


Mesela ülkemizde de azda olsa uygulanan bu yöntem yağmur bombası olarak bilinmektedir.


Bu yöntemde suyu dağıtmak veya kuraklığı önlemek amacıyla gökyüzünde fırlatılan veya bir uçaktan fırlatılan gümüş iyodür kullanılarak yağmur yağması sağlanır. Tabi bunun için öncelikle gökyüzünün bulutlu olması gerekir.

Burada sakıncalı olan şu;

Malum insanoğlu aç gözlü.

Hep kendine yetecek miktardan fazlasını ister, hemen ister.

Gönül ister ki hiçbir ülke kuraklık çekmesin. Tetikleyici dış faktörlerle yağmur yeryüzüne eşit dağılsın.

Teknolojiyi güzel amaçlar için kullanalım.

Ama biliyoruz ki böyle olmayacak.

Atom bombası örneğinde gördük. Teknolojiyi kötülüklerimize alet ettik ve edeceğiz.

Misal bazı ülkeler ihtiyaç anında değil, sistematik olarak bulut tohumlama, bulut ekimi gibi farklı yöntemlerle topraklarına yağmur yağdıracak.

Hem ülkemizde hem de dünyadaki birçok bilim insanı bu yöntemin faydasız ve zararlı olduğu düşünüldüğü halde bu yöntemi sistematik hale getirmek üzere çalışan bir ülke var,



Bulut tohumlama: Çin'in 'İklimi kontrol etmemizi sağlayacak' dediği, tartışma yaratan teknoloji



Çin düzenli olarak bulutlara top atışıyla yabancı maddeler gönderip onları dağıtmaya çalışıyor

Çin'in başkenti Pekin, dünyada havası en kirli şehirlerden biri.

Kentte havanın temizlenip güneşin görülebildiğinden emin olduğunuz bir gün varsa, o da önemli politik toplantıların veya uluslararası etkinliklerin gerçekleştiği günlerdir.

Çinli yetkililer yıllardır "iklim manipülasyonu" olarak adlandırılan programlar yürütüyor. Aralık ayında ise bunu bir üst seviyeye taşıdılar: Merkezi hükümet, iklim kontrolü uygulamalarını ülke geneline yaymayı planladığını duyurdu.

Yetkililer 2025'e kadar yapay yağmur ve kar programının 5,5 milyon kilometrekarelik bir alana yayılarak ülkenin yüzde 60'ını kapsamasını hedefliyor.

Fakat bu planlar Hindistan gibi komşu ülkelerde endişeye yol açtı.

Bunun için kullanılacak teknolojilerin mevcut bölgesel gerilimleri nasıl etkileyeceği bilinmiyor. 

Çin, "iklimin kontrolü" için "bulut tohumlama" denen bir teknoloji kullanıyor. Bu teknoloji yeni değil ve dünya genelinde de biliniyor.

Bulutlara gümüş iyodid denen bir madde serpiştiriliyor ve bunun yağmuru tetiklemesi umuluyor.



Kuraklık yaşanan bölgelerde bulut ekimi yöntemi kullanılıyor

Hindistan'daki Manipal Yüksek Eğitim Akademisi'nden iklim uzmanı Dhanasree Jayaram, "Çin bu teknolojiyi uzun süredir kullanıyor. Hindistan da kullandı" diyor ve ekliyor:

"Bu yöntem Afrika'nın kuzeydoğusunda ve Sahra Çölü'nün altındaki bölgelerle Avustralya'da da kullanıldı."

Fakat Jayaram bugüne kadarki uygulamaların Çin'in hedeflediğine kıyasla çok küçük kaldığını söylüyor.

1940'larda ABD'de ortaya çıkan bulut tohumlama yönteminin ne kadar verimli olduğu konusunda büyük şüpheler var.

Pekin Üniversitesi'nden John C. Moore, "Bugüne kadar bu yöntemin verimliliği üzerine çok az bilimsel makale yayınlandı. Bu yöntem geliştirilirken de bilimsel doğrulama yöntemleri kullanılmamıştı" diyor.



Uzmanlara göre binlerce Çin kenti ve kasabasında ekinlerin zarar görmesini engellemek için bulut ekimi yapılıyor

Moore Çin'de bulut tohumlamanın yalnızca operasyonel bir konu olarak görüldüğünü ekliyor:

"Bulut tohumlama şu an kadar kentler ve kasabalar seviyesinde uygulanıyor fakat bu yöntemi bilimsel açıdan inceleyen kimse yok."

Bulut tohumlamaya, Pekin'de büyük etkinlikler düzenlenirken tanık olmak mümkün. Yıllık parlamento toplantısı gibi etkinliklerde iklim kontrolüne çevredeki fabrikaların kapatılması da eşlik ediyor.

Moore'a göre 50 bin Çin kenti ve kasabası, tarlalarının hasar görmemesi için bu yöntemi düzenli olarak uyguluyor:

"Dolu fırtınalarının ekinlere zarar vermemesi için bulutlardaki nemi tehlikeli hale gelmeden boşaltmaya çalışıyorlar."

Fakat Moore, Çin'de bu teknolojinin yalnızca yılda 1-2 ay etkili olduğunu söylüyor.




Çinli yetkililer 2011'de Pekin'e kar yağmasında bulut ekiminin etkili olduğunu açıklamıştı

Şubat 2020'de New Scientist dergisi ABD'deki bilim insanlarının orografik (dağ üzerinden geçerken oluşan) bulutlar ektiğini ve bunun yağmuru yüzde 10'dan daha az miktarda artırabildiğini anlatan bir makale yayımladı.


Yağmurun sahibi kim?


Çin'in iklim kontrolünü genişletme planları 2 Aralık'ta, ülkedeki yürütmeyi oluşturan Devlet Konseyi'nin yazılı bir açıklamasıyla duyuruldu.

Açıklamada pek fazla detay verilmese de bu uygulamanın doğal felaketler sonrasındaki yardım işlemlerini kolaylaştıracağı, tarım üretimini artıracağı, yangınlar sırasında kullanılabileceği ve aşırı sıcaklarla kuraklığın önüne geçmeye yardım edebileceği aktarıldı.

Pekin'de çalışan BBC muhabiri Yitsing Wang, "Açıklanan belgenin başlığında 'geliştirilmekte olan görüş' ifadesi var. Bu merkezi hükümetin ana çerçeveyi çizeceği, ardından bakanlıklar ve yerel hükümetlerin de büyük fonlar alarak projenin detaylarını ortaya çıkaracağı anlamına geliyor" diyor.

Wang buna örnek olarak kuzeydeki Gansu bölgesinin hemen iddialı hedefler duyurmasını, planların merkezine ise insansız hava araçlarını oturtmasını gösteriyor.

2025 planının açıklanmasının üzerinden bir ay geçmeden Ganlin-1 (Tatlı Yağmur-1) adlı insansız hava aracı bulut ekimi görevine başladı.

Ülkenin resmi haber ajansı Şinhua, bu aracın videosunu da paylaştı.

Bu teknolojiye dair bilimsel kuşkular Çin'in, bu alana büyük kaynak ayırmasının önüne geçmedi.

Bölgedeki jeopolitik anlaşmazlıkların arttığı bir dönemde gelen bu hamle komşu ülkeleri de endişelendirdi.

Dhanasree Jayaram, "Bu teknolojiye dair endişelerden biri de, bölge için hayati öneme sahip muson yağmurlarını etkileyip etkilemeyeceği. Fakat bu konuda pek fazla araştırma yapılmamış" diyor.

Jayaram, böylesi bir açıklamanın Çin'in Hindistan ile ilişkilerinin iyi gittiği bir dönemde yapılması durumunda bugünkü kadar tepki çekmeme ihtimalinin bulunduğunu da ekliyor.

Fakat iki ülke arasında, sınırdaki askeri çatışmaları da içeren ve giderek artan gerilim Hindistan kamuoyunda, Çin karşıtı bir hava yarattı.


Yağmur 'hırsızlığı'


Ulusal Tayvan Üniversitesi'nden araştırmacılar 2017'de yayımladıkları bir makalede, iklim kontrolü konusunda ülkeler arası yeterli koordinasyon olmazsa, ülkelerin birbirlerini "yağmur hırsızlığıyla" suçlayabileceği tezi yer alıyordu.



Tayvanlı araştırmacılar 2017 yılında, tek taraflı iklim kontrolünün bölgesel anlaşmazlıklara yol açabileceği uyarısında bulundu

Bu tip suçlamalara temel oluşturacak bilimsel bir kanıt bulunmadığını fakat muson yağmurlarının hassas bir konu olduğunu anlatıyor:

"Muson yağmurlarını oluşturan şeylerden biri, Tibet platosu ile Hint Okyanusu arasındaki ısı farkıdır.

"Bazılarının planladığı gibi Tibet platosunda büyük değişiklikler yaparsanız, bunun sert etkileri olabilir."

Moore'un bahsettiği plan, Çinli mühendislerin Tibet platosunda il bazında büyük bulut ekimleri gerçekleştirme planıydı.

Hakkında herhangi bir bilimsel araştırma yapılmamış ve henüz ulusal seviyede destek almayı başaramamış bu plan endişelere yol açıyor.

Moore, "Bu plan bir grup oto sanayi ustasının Elon Musk'ın uzay gemisini kopyalamaya çalışması gibi bir şey. Birlikte çalıştığım Çinli bilim insanlarının çoğu bu plandan endişe duyuyor" diyor.

Jayaram, bölgedeki en büyük endişenin bulut ekiminin de ötesinde olduğunu söylüyor. Çin'in kendi başına daha da iddialı jeomühendislik faaliyetlerine girişmesi, örneğin bölgedeki ülkelere danışmadan güneş ışınlarının bir kısmını uzaya geri yansıtması, bölge ülkeleriyle ilişkilerinin gergin olduğu bir dönemde riskler barındırıyor.




Yeni Delhi ve Pekin arasındaki gerilim, 2020'deki sınır çatışmalarıyla birlikte arttı

Jayaram, "Teknolojinin kendisinin endişe verici olduğunu düşünmüyorum" diyor ve ekliyor:

"Gayet faydalı olabilir. Her ülkenin kendi topraklarında egemenlik hakkı vardır.

"Fakat sorun bunun tek taraflı olarak yapılma ihtimali. Bu tür bir teknoloji kullanılırken bir şeyler yanlış giderse ne olacak? Kim hesap verecek?"

Jayaram bu tür uygulamaları düzenlemek ve olası gerilimleri azaltmak için acilen küresel düzenleme veya anlaşmalara ihtiyaç duyulduğunu söylüyor.

Moore da aynı görüşte.

Fakat Çin'in jeomühendislik programının başında bulunan Moore, bu konuda paniğe gerek olmadığını söylüyor:

"Çin bu alanda 'iyi bir rol' oynama konusunda çok istekli."

Bu arada Çin kadar olmamakla birlikte ABD’de ve Kanada’da benzer çalışmalar yürütüyor.

İlerleyen çağın ve teknolojinin getirisiyle, orman yangınlarının veya kuraklığın önüne geçmek ve kasırgaların başlamadan önlenmesi gibi faydalarının yanı sıra zararlarını yadsıyamayacağımız, komşu ülkeleri hatta tüm ülkeleri etkileyecek bu tarz bağlayıcı kararlar verirken ülkeler birbirine danışmalı, ekosistemin ve insanlığın lehine sonuçlanacak ortak kararlar almalı.

Yoksa bu duruma yağmur hırsızlığı demek çok olası.

Tarih derslerinde, Türklerin Orta Asya’dan göçlerinin sebebini kuraklık olarak öğrendik.

Nitekim doğru bir bilgidir, yağmur yağmıyordu ve tatlı su havzaları kuruyordu… Muhtemelen o zamanlarda da yağmur duaları vs. uygulamalarla yağmur yağdırma yöntemleri denenmiştir ki, 2000’li yılların başlarını hatırlayanlar, haberlerde sürekli yağmur dualarına çıkan (kuraklıktan ötürü) köylülerin ve kentlilerin serzenişlerini izlemiştir. 

Bu yollara başvurmaktansa, bilimsel çalışmalar ile özellikle 90’ların ortalarına doğru, bulut tohumlayarak yağmur yağdırma fikri ortaya atıldı ve uygulamaya geçildi. Başarılı olup olmadığını yazmadan önce, bu bilimsel çalışma nedir ve nasıl işler ona bakacağız…


Bulut tohumlama nedir ve nasıl işler?


Dünya üzerinde birçok ülke, olumsuz hava koşulları sonucunda oluşan kuraklık, su seviyesinde azalma gibi problemleri en aza indirgemek için birçok hava modifikasyon projesi yürütmektedir. 

Hava modifikasyon projelerinden biri olan bulut tohumlama yöntemi ilk olarak 1960'lı yıllarda ABD'de geliştirilmiş ve günümüze kadar çeşitli şekilde uygulanmaya devam etmiştir. 

Yağmur bombası da denen bu yöntem Türkiye'de ilk olarak 1990 yılında İstanbul'da İSKİ tarafından uygulanmış, daha sonra zaman zaman Ankara ve İzmir'de kullanılmıştır. Ayrıca dünyada 24 ülke bulut tohumlama ile daha fazla yağış sağlamaya çalışmaktadır.


Bulut tohumlama, bulutlardan düşen yağış miktarını değiştirmek için çeşitli maddelerle bulut içerisindeki bazı fiziksel gelişmeleri değiştirerek bilinçli olarak bir hava durumu değiştirme olayıdır. Bulut tohumlama yağışları artırmak için kullanıldığı gibi, havadaki sisi dağıtmak için de kullanılabilir. Her ne kadar yağışları artırmak için kullanılsa da, istenen sonuç alınamayıp ters etki de edebilir.

İlk uygulamalar 1940'lı yıllarda başlamış olup Vincent Schaefer ve Irving Langmuir'in uçaktan, ezilmiş kuru buz (katı karbondioksit) parçacıkları atmalarıdır. Bu parçacıklar, havayı damlalar oluşuncaya kadar soğutur ve bu damlalar -40°C sıcaklığın altına geldiğinde donar. Donma ile oluşan bu buz kristalleri birikerek yağış olana kadar büyür. Kurşun iyodür ve bakır sülfürün de etkili olduğu bu yöntemde en çok kullanılan madde gümüş iyodürdür.




Yağmur damlalarının oluşması Bergeron-Findeisen ile açıklanabilir. Bu teoriye göre, buz kristalleri olmadan yağış olmaz. (Daha sonraki araştırmalarda buz kristalleri olmadan da yağış olabileceği ortaya konmuştur.) 

Bergeron ve Findesien teorisine göre; içinde buz ve su bulunan ve ortam sıcaklıkları eşit olan ayrı iki ortamda, buzun buhar basıncı, suyun buhar basıncından daha azdır. Aynı ortamda su ve buz bulunması durumunda buza göre havanın nemi %100 doymuş halde iken, suya göre havanın nemi doymamıştır. Buna bağlı olarak su için yoğunlaşma başlamamasına rağmen buz kristalleri üzerinde yoğunlaşma devam eder.

Buz kristalleri büyümeye devam ettikçe bulut damlacıkları da buharlaşmaya başlar ve öylece büyüyen kristaller yağış olarak düşmeye başlar. Yağış olarak düşerken diğerleriyle birleşerek daha iri bir hal alan kristaller, eğer düşme esnasında bulutun altındaki hava bu buzu eritecek kadar ılıksa yağmur olarak, ılık değilse dolu veya kar olarak düşer.




Bulut tohumlaması için en etkili madde gümüş iyodürdür. Ancak tohumlama olabilmesi için öncelikle nem oranı yüksek bir bulutun olması ve bulut üstü sıcaklığın belli bir değere düşmesi gerekir. Yağışlar, tohumlamadan birkaç saat sonra veya hemen olabilir. Eğer bir buluttaki yağış tahmin edilemiyorsa, tohumlamanın etkili olup olmayacağı kesin olarak bilinemez. Bu yüzden yağışı yapabilecek bulutlar bulunmalıdır.

Yerden dikey hava akımı ve uçaklar yöntemi ile bulut tohumlama


Bulut tohumlamada 3 yöntem vardır. 


Bunlar:

-Statik bulut tohumlama : Gümüş iyodür gibi kimyasal maddeleri bulutların içine yaymak
-Dinamik bulut tohumlama: Yerden dikey hava akımlarını artırarak bulutların daha fazla suyu yağmura çevirmek
-Higroskopik (nem çeken) bulut tohumlama: Bulutların alt kısımlarına patlayıcılar ve fişekler ile tuz dağıtmak.

Bulut tohumlama, Bergeron – Findeisen teorisi diye adlandırılan bir teori ile, bulutta yağmur damlası oluşturma fikri üzerine ortaya çıkmıştır. Bu mümkün mü peki? Evet, ama koşullara bağlı olarak. Hadi açıklayalım:


Teorimiz şunu söyler; havada buz kristalleri olmadan yağış gerçekleşmez (bunun aksini kanıtlayan çalışmalar da yapılmıştır)… Bergeron ve Findesien buz kristallerinin yağışın oluşmasına nasıl tesir ettiklerini şöyle açıklamaktadırlar;

“İçinde buz bulunan, bir de su bulunan ayrı iki ortam düşünelim. Her iki ortamda da sıcaklık aynı olsun. Buzun buhar basıncı, suyun buhar basıncından daha azdır. Aynı ortamda su ve buz bulunması durumunda buza göre havanın nemi yüzde 100 doymuş halde iken, suya göre doymamıştır. Bunun bir neticesi olarak, su için yoğunlaşma henüz başlamamasına rağmen, buz kristalleri üzerinde yoğunlaşma devam eder. Buz kristalleri büyümeye devam ettikçe, bulut damlacıkları da buharlaşmaya başlar. Böylece büyüyen kristaller aşağıya düşmeye başlar. Düşerken diğerleriyle birleşerek daha iri bir hal alırlar. Eğer düşme esnasında bulutun altındaki hava bu buzu eritecek kadar ılıksa, yere yağmur olarak, eğer o kadar ılık değilse dolu veya kar olarak düşer.”

Evet, teorimiz bu, peki tohumlama işleyişi bu teoride nasıl uygulanır? Elimizde aşırı soğuk bir sıvı olsun, bu sıvının içine minnacık bir katı partikül atarsanız elinizdeki sıvı katı hale geçecek yani donacak! Teorimizde belirtildiği gibi önce kristaller büyümeye başlar, siz de bu kristellerin büyümesini partiküllerle hızlandırırsanız, yoğunlaşmış buluttan yağmuru seri bir şekilde üretirsiniz. Kurumlar bu işi amonyum nitrat, kadmiyum iyodür, bakır sülfür, kurşun iyodür, CO2 buzu ve gümüş iyodür kullanarak yapıyor. Özetle anlattığımız bu yöntem, ülkemiz dahil birçok ülkede uygulanmıştır.




Yağmur bombası olarak da isimlendirilen tohumlama; kimi zaman yerden gaz halde gönderilen, kimi zaman da uçaklarla bulutların üzerine atılan partiküller yoluyla gerçekleştirliyor. 

Türkiye’de 1990 yılında İstanbul‘da, sonrasında Ankara ve İzmir‘de bulut tohumlama uygulamaları gerçekleştirildi.

Şimdi gelelim asıl meseleye, gerçeketen tohumlama mantıklı bir çözüm mü? Türkiye’de gerçekleştirilmesi mantıklı mı, etkileri neler olabilir? Bu konuda farklı görüşler var. En önemli görüş ise tohumlamanın Türkiye koşullarında gerçekleştirilmesini hata olarak gören savdır.



İnsanların şehirlerde yapay yağmurlar altında yürümekten pek keyif alacağını söyleyemeyiz. 

Bu savı destekleyen bilim insanları, Türkiye üzerine hiçbir zaman çok soğuk bulut kütlesinin gelmeyeceğini, bu yüzden de yapılan işlemin yararsız olduğunu savunuyor. Ayrıca birçok ülke de, bulutları veya sisi dağıtmak için bu yöntemi kullandığını söylüyor. Evet, aslında bulut tohumlama pek verimli değil. Bu yöntemin 15 dakika ila 1 saat yağış getirdiği, fakat bütün bulutluluğu yok ettiği de kanıtlanmıştır.

Birçok farklı görüş olsa da, bu işlemin gerçekliğini yok saymak olmaz. Makalemizde işin etik boyutunu tartışmıyor, sadece bu işlemin var olduğunu ve nasıl yapıldığını anlatıyoruz. 

Bilimsel olarak faydası (doğal afetleri önlemek için kullanan ülkeler var) olmasına karşın zararlı tarafları olduğunu da kabul etmek gerek. Hala konu üzerinde tartışmalar ve çalışmalar devam etmekte. Bıçak sırtı olan bu konu üzerine, faydası ve zararları göz önüne alınarak çalışmalar yürütülmeli ve ona göre faaliyete geçilmeli…


OpenAI' a sorduk, gelen cevap:


Bulut tohumlama, genellikle bulutların yağmur ya da kar şeklinde yağış vermesini artırmak için kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntem, bulutların üzerine kimyasal ya da fiziksel tohumlar bırakarak, bulut içindeki su damlacıklarının yağmur damlasına dönüşmesini sağlar.

Bulut tohumlama işlemi, genellikle uçaklar ya da roketler aracılığıyla gerçekleştirilir. Uçaklar, bulutların üzerine kimyasal maddeler ya da donanım tohumları bırakarak, bu maddelerin bulut içindeki su damlacıklarına tutunmasını sağlar. Bu tutunma işlemi, su damlacıklarının birleşerek daha büyük damlalar oluşturmasına ve yağmur şeklinde yere düşmesine yol açar.

Bulut tohumlama, özellikle kurak bölgelerde yağış miktarını artırmak için kullanılan bir yöntem olarak görülmektedir. Ancak, bu yöntemin etkinliği konusunda farklı görüşler vardır ve bazı uzmanlar, bu yöntemin uzun vadeli etkileri üzerinde çalışmaların yapılması gerektiğini düşünmektedirler.


Bulut Tohumlarının Etkileri ve Dezavantajları Nelerdir?


Bulut tohumlama ile en iyi sonuca yağışın bol olduğu yer ve mevsimlerde ulaşılabilir. Ayrıca bir yerde bulut tohumlama ile yağış artırılırken başka bir yerde yağışlar azalabilir. 

Bulut tohumları kimi yerde yağışlara etki etmezken, uygun koşullarda uygulandığında yağışları %5-20 arasında artırabilir. Yani kesin bir çözüm değildir. Bir diğer dezavantaj ise bulut tohumları yağışlara etki etmeyebileceği gibi, beklenenden daha fazla dolu yağışına sebep olup, hem çevreye hem de ekosisteme zarar verebilir. 

Bu da hem maddi hem de manevi olarak uzun vadeli olumsuz sonuçlar doğurabilir. Ayrıca maliyet açısından da birçok ülke tarafından sıcak bakılmamaktadır.


Bulutların alt kısımlarında kullanılan gümüş iyodür patlayıcılar


Sonsöz

Bardağı taşıran son damla mantığına göre hareket edildiği net. Deprem gibi afetlerde de enerji yüklü faylar tetiklenebileceğini düşündüğüm gibi, bunda da nem yüklü bulutların etken bir madde ile tetiklenip, yağış oluşturabileceğini düşünüyorum.

Nitekim böyle bir teknolojide var ve yalanlanmıyor. Ancak depremde aksine bu durum hep yalanlanıyor. Aslına bakarsanız ikisinde de tetiklemeden bahsediyorum ve deprem kısmında da bu olay mümkün.

Neyse konumuza dönecek olursak, yağmur hırsızlığı gibi bir kavramdan bahsediliyor. Mekke de sel felaketi, yeşeren çöller bunlar hiç akla ve doğallığa yatkın değil. Öte yandan depremden etkilenen afet bölgemize yılda düşecek yağış miktarı 2 gün içinde düşüyor.

Allah günah yazmasın ancak bu yaşanan afetlerin çoğunun yapay olduğunu düşünüyorum. 2023 yılı ile birlikte afetlerin artacağını söylemeleri bile buna işaretti. Bu kadar nokta atış tahminleme olamaz. Ekonomist kapakları vs. hepsi buna işaret ediyordu. Dolayısıyla yapay afetler her geçen gün artarak devam edecek ve tüm bunlara yenilerinin ekleneceğini üzülerek belirtmeliyim.

Bu arada Starlink uyduları da çok masum görünmüyor. Uzaydan gelen kasırga hollywood filmi de buna benzer bir uydu teknolojisinden bahsediyordu. Neyse konu konuyu açıyor. 




Kaynaklar

https://www.elektrikport.com/universite/bulut-tohumlama-nedir/12086#ad-image-0
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-56098958
https://www.kozmikanafor.com/bulut-tohumlama-yagmur-tohumlama-mumkun-mu/
https://onedio.com/haber/burcak-yuce-yazio-bulut-tohumlama-ile-yagmurumuzu-calabilirler-mi-1007414
https://chat.openai.com/chat

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çöp DNA (İnsan DNA' sının %98' i)

Bakım Yönetimi

Matrix Felsefesi ve Platon' un Mağara Alegorisi