Yapay Et ve Beslenmenin Geleceği
Neden alternatif etlere ihtiyaç duyuluyor?
Artan dünya nüfusuyla birlikte insanlığın en fazla karşılaştığı ve karşılaşacağı sorunların başında açlık, yetersiz beslenme ve gıda güvenliği problemleri geleceği gözlemleniyor.
İnsanlar taksonomik olarak hepçil (omnivor) sınıfında değerlendiriliyor.
Et, bitkisel kaynaklardan karşılayamayacağımız demir, B12, omega-3 yağları içeriyor.
Bu sebeplerden ötürü de et ihtiyacı ortaya çıkıyor ve çeşitli alternatif çözüm önerilerini beraberinde getiriyor. Tarım ve hayvancılık söz konusu olduğunda ise çözüm tesislerin arttırılması, büyük ölçekli yatırımlar oluyor. Bu da artan nüfusun artan talepleri tarımın yoğunlaştırılmasını ve sanayileşmesini doğuruyor.
Küresel nüfusun tahminen 2050 yılında 9 milyarda bir platoya ulaşmasıyla et endüstrisinin büyüyen nüfusun kişi başına talebini karşılamak için üretimi yaklaşık %50-73 oranında arttırılması gerekecektir.
Tüketici istekleri karmaşık ve çok faktörlüdür. Maliyet, iç ve dış kalite faktörleri ürünü satın almayı etkiler. İç faktörler doğrudan et rengi, yağ içeriği, duyusal nitelikler gibi ürünün özelliklerini belirlerken; dış faktörler maliyet, üretim yöntemleri, hayvan refahı, sağlık, güvenlik gibi sürdürebilirliği içerir.
Öngörülen bu eksiklikler doğrultusunda et endüstrisinin mevcut kapasitesinin sınırlarına ulaştığı tahmin ediliyor. Geleneksek et endüstrisinin bu zorluklara verdiği çaba ise; girdilerin azaltılması, atıkların azaltılması ve verimliliği en üst düzeye çıkarılması için doğal süreçlerin teşvik edilmesi anlamına gelen agroekolojinin (onarıcı tarım, organik tarım, vb.) geliştirilmesi ve uygulanmasıdır. Aynı zamanda araştırılan ve geliştirilen diğer ürünler et yerine in-vitro (laboratuvar ortamında) et kültürü teknikleri olarak mikroproteinler, bitki ve böcek bazlı proteinlerin kullanılması gelenekselliğin dışına çıkılmaya odaklanılmıştır.
Tüm bunlara da ek olarak ise et endüstrisini etkileyen başka bir faktör ise vegan, vejetaryen ve hayvan hakları savunucularıdır.
Çiftliklerde, tavuk tesislerinde hayvanlara yapılan etik dışı uygulamaları gündeme getiren, toplumu bilinçlendirmeyi hedefleyen toplulukların etkisi et tüketimini gözle görülür derecede azalttığı gözlemlenmiştir.
Bu durumlara karşı Winston Churchill 1931 yılında ön gördüğü üzere ‘Bundan 50 yıl sonra kanadını ya da göğsünü yemek için bütün bir tavuğu yetiştirme garipliğinden bu parçaları uygun ortamlarda ayrı ayrı yetiştirerek kurtulacağız.’ dediği biliniyor.
Risk olarak görünen diğer madde ise ette bulunan bakterilerden kaynaklı hastalıkların yarattığı sağlık riskleridir. Yakın zamanlarda görülen kuş gribi, domuz gribi gibi hastalıklar ve günümüzde, net olarak bilinmese de, COVID-19’un hayvanlar tarafından insanlara bulaştığı biliniyor. Bu sebeplerden ötürü alternatif et çözümleri çekici hale geliyor.
Yapay Et Üretiminde Kullanılan Teknikler
Günümüzde uygulanan veya deneyimlenen varsayımsal ürünleri kapsayan üç geniş kategoride tanımlanan yapay eti ele alacağız.
- İlk olarak «et alternatifleri» olarak bilinen alternatif protein kaynaklarından üretilen etlerdir. Burada yaygın olarak kullanılan protein kaynakları bitkiler ve mantarlardır (mikroproteinler)
- İkincisi, canlı mikroorganizma yerine laboratuvar ortamında yetiştirilen doku ve hücrelerden türetilen kültürlenmiş et ve in-vitro ettir.
- Üçüncüsü, genetiği değiştirilmiş organizmalardır. Geleneksel et üretimiyle benzerliklerine rağmen genomları laboratuvarda yapay olarak değiştirilmiş olan hayvanlar yapay veya insan yapımı olarak kabul edilebilir.
- Klonlanmış hayvanlardan elde edilen et doğal kabul edilebilir, çünkü özdeş yavruları üretmek ‘bilim insanlarının desteklediği’ bir formdur. Ancak bunla birlikte klonlama işlemi ‘insan yapımı’ dır ve klon ‘ebeveyn’ hayvanın bir kopyasıdır. Bu sebeple ilerleyen zamanlarda yapay et olarak kabul edilebilir.
Yapay Et Endüstrisinin Geleceği
Pazarın karmaşıklığı ve çok sayıda farklı tüketici grubundan dolayı yapay etin geleneksel etin yerini tamamen almasını beklemek gerçekçi olmayacaktır.
Et talebi arttıkça, mevcut kaynaklar azalır ve düzenleyici ortam daha karmaşık hale gelir Geleneksel et üretiminin daha fazla maliyete yol açması, etin daha pahalı olmasını sağlar.
Geleneksel etin fiyatı arttıkça ucuz alternatiflere olan talep de artacaktır. Geleneksel et için güçlü rekabet yaratabilecek ilk ürünler, bitki veya böcek proteinlerinden üretilen et ikameleridir.
Bu ürünler imalat için en cazip olanıdır ve ticarileştirme önündeki en düşük engellere sahiptir. ''Gerçek" ve "yapay" arasındaki ayrımın tüketici için zaten bulanık olduğu düşük kaliteli "hamburger / sosis" sektöründe pazara girmeleri muhtemeldir.
Geleneksel et endüstrisi, sadece üretim kapasitesini arttırmak için değil aynı zamanda kaliteli hayvan refahı, sürdürülebilirlik ve sağlık için tüketici taleplerini karşılama yeteneğini geliştirmek adına hızlandırılmış genetik seçim, klonlama ve genetik modifikasyon teknolojilerini benimseme ve kullanma kapasitelerine sahiptir. Ayrıca, sektöre daha fazla esneklik ve tüketiciye sunulan ürünün kalitesini iyileştirmek ve verimliliği ve üretimi artırmak için daha büyük bir kapasite sağlayacaktır.
Alternatif olarak veya ilaveten, geleneksel et üretimi, aynı zamanda tüketicinin kalite, hayvan refahı ve sürdürülebilirlik taleplerini eşzamanlı olarak karşılarken üretimi arttırmak için tarımsal teknikleri de kapsayabilir. Agroekolojik ürünlere ilgi duyan tüketicilerin et tüketimini azaltmaları ve alternatif protein kaynakları alımlarını artırmaları ve agroekolojik sistemlerin çıktılarıyla daha yakından eşleşmeleri muhtemeldir.
Bu ürünlerin ve tekniklerin bu şekilde ortaya çıkması, tüketici tabanının farklı sektörleri için rekabet eden ve çekici olan farklı ürün ve ürün gruplarına sahip karmaşık bir pazara yol açacaktır.
Geleneksel et endüstrisindeki müşteriden çiftçiye geri bildirim zayıftır ve reaktivite en iyi ihtimalle yavaştır. Bu, özellikle sığır ve koyun endüstrileri gibi birçok küçük ve orta ölçekli işletmeden oluşan sektörlerde belirgindir. Buna karşılık, gelecekte sebze ve mantar bazlı et değiştirme ürünleri ve potansiyel olarak in-vitro et ürünleri oluşturan büyük sanayi işletmeleri, tüketici taleplerine çok daha hızlı cevap verme yeteneğine sahiptir. Bununla birlikte, tüketicinin et endüstrisinin sürdürülebilirliği veya refahıyla ilgili endişelerinin kaçınılmaz olarak yapay et teknolojilerinin daha fazla kabulüne yol açacağı kabul edilemez.
Birçok ürün test edilmemiş teknolojiye dayanır, ticari uygulama için hazır değildir veya hükümet düzenlemeleriyle mücadele etmektedir ve bu nedenle henüz sektörde bir yer bulamamıştır. Pazar yeri büyüktür ve farklı ürünler talep eden birçok farklı tüketici grubuyla çeşitlidir. Bu pazarlara en uygun ürünler, diğer ürünleri geride bırakacak ve et endüstrisinin geleceğini belirleyecektir.
Hayvanları kullanan etin geleneksel üretiminin, tamamen geviş getirenlerin selülozu sindirme yeteneğinden dolayı tamamen ortadan kaldırılması pek olası olmasa da, endüstri zorlu bir pazar ve düzenleyici ortamla karşı karşıya kalacak ve bu da bir bütün olarak endüstride değişikliklere yol açacaktır.
Geleneksel daha kapsamlı hayvancılık sistemlerinin (mera temelli sığır eti ve kuzu eti), şeffaf parasal işlem ve geri bildirim için verimlilik, kalite konusunda «pazardan çekme» gelişmeleri sağlayacak şekilde geliştirilmiş sistemlerin oluşturulması gerekir.
Yapay Etin Biyolojik Avantajları ve Dezavantajları
Sırf göğsünü ya da kanadını yemek için tavuğun bütününü yetiştirme absürtlüğünden, uygun ortamlarda yalnızca bu parçaları üreterek kaçınmamız lazım. - Winston Churchill, 1936
Churchill'in bahsettiği bu olay, yalnızca emek ve ekonomik açıdan değil, besin zinciri açısından da oldukça verimsizdir. Moleküler boyutta bakacak olursak hayvanları yememizin tek sebebi, vücutlarını makineler gibi kullanarak, ürettikleri bazı proteinlerden yararlanmaktır. Ancak işin aslı, bu "protein üretim makineleri" çok verimsizdir.
Zira bizim yediğimiz hayvanlar, kendi yedikleri besinlerin %75 ila 85'ini metabolizmaları içerisinde veya kemik gibi vücut bölümlerinde kullanırlar; dolayısıyla bunlar bize ulaşamaz.
Sadece bu sayı bile, yalnızca tüketilebilir et kısımlarının laboratuvar şartlarında üretiminin ne kadar verimli olabileceğini gösteriyor. Besin değerleri de sentetik etin en güçlü olduğu konulardan biri olarak görülüyor. Hatta öyle ki, normalde balık dışında hayvanlardan alamayacağımız Omega-3 yağ asidi gibi besinleri sentetik et teknolojisi sayesinde herhangi bir hamburgerden elde edebileceğiz.
Benzer şekilde yiyecek güvenliği de sentetik etin avantajlarından. Her ne kadar konu hakkında yeterli bilgisi olmayan insanlar sentetik ete pek güven duymasalar da, yapılan incelemeler, kontrolü daha zor bir şekilde yetiştirilen ve satılan geleneksel etin daha yüksek bir sağlık riski taşıyabileceğini gösteriyor. Geleneksel etteki hormon ve ilaç uygulamalarından kaynaklı zararlar, parazit, enfeksiyon gibi bazı durumların sentetik ette oluşma ihtimali çok düşüktür; böyle bir sıra dışı durum oluşabilse bile et, hayvanın içinde olmadığından ve araştırmacılar tarafından dışarıdan görülebildiğinden, hemen tespit edilip ortadan kaldırılabilirler.
Lezzet konusunda ise çoğu yapay etin ortak eksikliği, kuruluk olarak görülüyordu. Sentetik et, tıpkı normal et gibi terbiye edilebilir, baharatlanabilir, kızartılabilir vb. olsa da kuruluğu bir şikayet sebebiydi. Neyse ki sorunun sebebinin yağ hücresi eksikliği olduğu hızlıca anlaşıldı ve sadece kas hücrelerinden ziyade, kontrollü oranlarda yağ ve kas karışımları da üretilmeye başlandı. Bu yaklaşım, sentetik etin önemli bir eksikliğini ortadan kaldırdı.
Bütün bunların yanı sıra, çiftlik hayvanı üretiminin iklim değişikliğinin ve kuraklaşmanın büyük sebeplerinden biri olması da, geleneksel et üretiminden bir şekilde uzaklaşmamız gerektiğini gösteriyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu'na (FAO) göre, geleneksel et üretimi sera gazı salımlarının %18'inden, arazi kullanımının %30'undan, su ve enerji kullanımının %8'inden sorumludur. Hele ki muhtemelen önümüzdeki yüzyılın başlarında 10 milyara ulaşacak insan nüfusunu beslemek için hayvansal gıdaya ihtiyacın artacağını da göz önünde bulundurursak, sentetik et üretimi bir alternatif olmaktan çıkmış, bir mecburiyet olmuştur diyebiliriz (FAO, et tüketiminin 2050'ye kadar ikiye katlanacağını öngörüyor; ancak üretim kapasitesinin çoktan zirveye ulaşmak üzere olduğunu bildiriyor).
Geleneksel ete göre %78-96 daha az sera gazı, %7-45 daha az enerji, %99 daha az arazi ve %82-96 daha az suya ihtiyaç duymasıyla sentetik et, hem gezegen hem de üzerinde yaşayan her canlı için gerçek bir cankurtaran konumundadır.
Potansiyel Riskler
Öte yandan bu sentetik etlerin üretildiği tesislerin kurulum maliyetleri ve masraflarının da hesaba katılması gerekiyor ve bu, sentetik eti geleneksel ete karşı dezavantajlı konuma düşürmeye yetmese bile, beklenen etkisini bir miktar azaltabilir.
Örneğin besi hayvanlarının kendi bağışıklık sistemleri, onları hastalıklara karşı koruyabilir; ancak besince zengin bir ortamda yetiştirilen hücre kültürlerinde böyle bir bağışıklık yoktur veya yok denecek kadar kısıtlıdır. Bu tür ortamlarda bakteriler, hayvan hücrelerinden çok daha hızlı çoğalabilirler ve kısa sürede kontaminasyona sebep olabilirler; bu nedenle bu tesislerin son derece steril olması gerekmektedir.
Örneğin ilaç sektöründe hücre kültürleri, son derece yüksek güvenlik önlemleri altında, "temiz odalar" adı verilen özel odalarda yapılmaktadır. Bu odaların çalışabilmesi için plastikler kullanılmaktadır. Bu plastikler, kontaminasyon riskini azaltmaktadır; ancak plastik tüketimini arttırmaktadır. Benzer şekilde, hücre kültürü üretiminde paslanmaz çelik ve deterjanlar da yaygın olarak kullanılmaktadır ve bunların da çevresel yükü mevcuttur.
Benzer şekilde, geleneksel et üretim yöntemleri sadece "et üretme" görevi görmenin yanı sıra, yoğun bir "bitkisel atık arıtma tesisi" olarak da çalışmaktadır; bu sayede bitkisel atıklardan kurtulabilmemiz ve gübre üretmemiz mümkün olmaktadır. Et üretim tesislerinin kapatılması sonucunda bu yan işleri yapabilecek farklı üretim teknikleri geliştirilmesi gerekecektir ve bunlar, öngörülebilir olan ve olmayan çeşitli maliyetleri beraberinde getirmektedir.
Sentetik Etin Ahlaki Avantajları
Varlıkları özel yaratılmış varlıklar olarak değil de, ilk Kambriyen sistem yatağının tortularının oluşmasından çok daha önce yaşamış birkaç varlığın soyundan gelmiş olarak görürsem, bu varlıklar gözümde asilleşiyorlar. - Charles Darwin, Türlerin Kökeni, 1859
Michael Shermer'ın Ahlakın Yayı kitabında da bahsettiği gibi, insanlık tarihinde hak ve hoşgörünün sınırlarını temsil eden bir çember vardır: Çemberimiz başlarda elit beyaz erkekleri, sonrasında yavaş yavaş tüm beyaz erkekleri, tüm beyaz insanları, çocukları ve ardından tüm insanları kapsayacak şekilde genişledi, hala da genişlemeye devam ediyor.
Evrimin giderek daha iyi anlaşılması ve dolayısıyla diğer canlıların bilişsel ve duygusal kapasiteleri hakkında araştırmaların artması, onlarla aramızda çok fark olmadığını gösteriyor.
Her ne kadar diğer canlıları da etik ve ahlak çemberimize almak için çabalasak da akşam yemeğinde pirzola yerken, bir yandan hayvan haklarının tüm hayvanları kapsaması konusunda tartışmak büyük bir tezat oluşturur. Mezbahalarda sırf mideye inmek için yetiştirilen hayvanlar ile hayatımızda görmeye alıştığımız kedi, köpek gibi hayvanlar arasında bir çizgi çizmek, en az ırkçılık kadar kabul edilemez olan, "türcülüğü" doğurur.
Sentetik etin bu sorun karşısında etik yanı hakkında Oxford Üniversitesinde biyoetik uzmanı Julian Savulescu'nun söyledikleri durumu çok güzel özetliyor:
Yapay et; hayvanlara uyguladığımız zulmü durduruyor. Üstelik doğa için daha iyi, daha güvenli, verimli ve hatta sağlıklı olabilir. Bir taşla iki kuşu vurmayı başaran bu tür bir araştırmayı desteklemek ahlaki yükümlülüğümüzdür.
Sonuç
Kök hücre, gen transferi, yapay biyolojik doku gibi terimler duyduğumuzda aklımıza genelde "enteresan" ve "garip", hatta "ürkünç" deneyler gelebilir. Oysaki bu deneylerin sonuçları kısa zaman içinde hayatımızın çok içinde, hatta merkezinde, yani yemeklerimizde olacak.
Eldeki bilimsel veriler ışığında görebileceğiniz gibi, sentetik ette tedirgin olacak ya da ürkecek hiçbir şey yoktur. Sentetik et, "etin hayvan vücudu içinde değil; dışında oluşması" şeklinde bile tanımlanabilecek kadar basit mekanizmalar içeren bir yöntemdir. Görüldüğü üzere sentetik et, pizza veya yaprak sarma gibi herhangi bir yiyecek değil; hem biyolojik hem ahlaki açılardan insanlık için büyük bir adımdır.
Türkiye’de“yapay et” konusunda çalışmalar yapan tek firma olan Biftek CEO’su Kerem Erikci’nin sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle…
- “Yapay et” nedir?
Aslında üretilen ürün biyolojik olarak normal et ile aynıdır. Bu yüzden yapay kelimesi doğru bir ifade değil. Genellikle temiz et, kültür eti veya laboratuvar üretimi et olarak isimlendiriliyor. Doğal olmasının sebebi ise hayvanın canını acıtmadan alınan kök hücresinin hayvan dışında bölünmesi sureti ile etin üretilmesidir. Bu bölünme besin elementleri ile zengin büyüme ortamı içinde mümkün oluyor. Aslında tüm yenilik hayvanın bünyesinde olmasından ziyade laboratuvar ortamında olmasından ibaret.
- Laboratuvar ortamında üretilen et ile organik et arasında fark nelerdir?
Biyolojik ve besin değerleri açısından bir fark yoktur. Laboratuvar ortamında üretilen et çok daha az kaynağa ihtiyaç duyar. Örneğin hayvanları beslemek için gerekli tarımsal faaliyetlere gerek kalmaz. Etin işlenmesi ve hayvan yetiştirilmesi süreçlerindeki muazzam miktarda suya ihtiyaç yoktur. Hayvanlara verilen antibiyotiklerin insanlara da direnç oluşturması söz konusu değildir. Etlerdeki şarbon gibi hastalıklardan ari bir üretim süreci vardır. Eski usulde hayvanlara gerek duyulan sistemlerdeki CO2 ve metan gazı salınımları söz konusu olmadığı için bu yöntemin çevreci ve sürdürülebilir özellikleri ön plandadır.
- Biftek üretime başladı mı, son durum nedir?
Biftek.co firması kullanıcı için et üretmemekte. Dünyadaki temiz et girişimleri için teknoloji geliştiriyoruz. Temiz etin önündeki problem, fiyatının çok pahalı olması. Bu pahalılığın en büyük sebebi ise kök hücrenin bölünmesi için gerekli büyüme ortamının çok pahalı yöntemlerle elde edilmesi. Firma olarak bu büyüme ortamının çok daha doğal ve ucuz yöntemlerle elde edilmesine yönelik teknolojiler geliştirmekteyiz.
- Laboratuvar üretimi ile et fiyatları nasıl olacak?
Günümüzde 1 kilo temiz et 3000$ civarındadır. 8 sene önce ilk prototip 330.000$ civarında idi. Teknoloji geliştikçe 4-5 sene içinde normal et fiyatına düşebileceğini öngörmekteyiz.
Sonsöz
Küreselcilerin yeni dünya düzenini getirmek isteyenlererin, yine sizi düşündüğümüz için bunları yapıyoruz demesi şeklinde düşünüyorum. Fakat arka planlda, bu teknolojinin de yararı buz dağının görünen yüzü gibidir.
Bu lab. etlerinin virüslere veya yapay virüs ve bakterilere açık olduğunu unutmayalım. Arka planda nüfus kontrolü 8 milyarı kademeli olarak 500 milyona indirmek ve daha itaatkar yapmak var.
Abd' nin ortadoğuya demokrasi getireceğim kadar iyimser bir yaklaşım.
Sözün özü;
"Gerçeklerin bir kıymeti yok ki. Genel kanı neyse onu yaşıyoruz."
Kaynaklar
https://www.sabah.com.tr/gundem/2021/03/21/son-dakika-soke-eden-yapay-et-gercegi-insan-eti-kanser
https://www.odatv4.com/guncel/turkiyede-yapay-et-teknolojisi-ureten-tek-firmanin-ceosu-odatvye-konustu-26042140-211994
https://evrimagaci.org/sentetik-et-ve-beslenmenin-gelecegi-yapay-et-teknolojisi-etik-ve-surdurulebilir-bir-sekilde-gercek-etin-yerini-alabilir-mi-10225
https://www.gidabilgi.com/Makale/Detay/yapay-et-uretim-teknolojisi-ve-gelecegi-16cf24
Yorumlar
Yorum Gönder