Enerji ağı: Ley hatları
Tasavvufta insan küçük bir kâinat, kâinat ise büyük bir insan olarak ifade edilir. Tıpkı insan gibi kâinatta canlı bir varlık. Hayatı var, ruhu var, hisseder, tepki verir. Bunun kanıtlarından biri de gözle görülemeyen, toprağın temizleyici şeritleri anlamına gelen ve enerji ağı olarak kabul edilen Ley Hatları.
Bu kavramı ilk ortaya atan İngiliz Arkeolog Alfred Watkins, 1921 yılında Britanya’nın kullandığı yollara temel olan eski Roma yollarını incelerken, aslında o yolların da daha eski uygarlıklara ait yolların üstüne kurulduğunu fark ediyor. Aynı zamanda o dönemde yaşayan insanların, inşa ettikleri eserlerde aynı akışı hiç terk etmediklerini fark eden Watkins, ana yolların hep bir çizgi üzerinde kurulduğunu, mabetlerin, stadyumların, hipodrumların, tapınakların bu çizgiden hiç şaşmadığını gözlemliyor. Bu sistemdeki amacın dünyanın merkezi ile bağlantılı manyetik enerji akışı ile bağ kurma isteği olduğunu saptayan Watkins, bu yollardan bir çeşit hayat enerjisinin geçtiğine işaret ediyor.
PİRAMİT HATTI: Meksika, Mısır ve Çin’de bulunan piramitler aynı hat üzerinde bulunuyor..
AVRUPA İSTANBUL HATTI: Avrupa ve İstanbul’da bulunan dikili taşlar tek bir Ley hattı üzerinde.
BİR ÇOK MABET LEY HATTI ÜZERİNDE: Dünya üzerinde Mescidi Aksa, Çin Seddi, Stonehenge, Nazca çizgileri, Angkor Wat gibi daha birçok kilise, tapınak, mabet ve eski yapı ley hatları üzerine kurulu.
AYASOFYA-MESCİDİ AKSA-KABE HATTI: Kabe, dünya üzerindeki pozitif akımın en yoğun olduğu yer. Ayrıca bu hat Arafat Dağı’nın altına doğru uzanıyor.
Neden bu hat?
İnsanın ruhsal varlığının kökleri bu enerji alanları ile bağlantılı. Güneş, yeryüzü ve ley hatları arasında hem sağlıklı yaşam hem de bolluk başarı noktasında önemli ilişkiler söz konusu.
Tasavvuf erbapları bu hatlar üzerinde dua etmenin, ruhu dinlendirmenin önemli olduğunu ve insanın uyanışı, tekamülü açısından faydalı olduğunu ifade ediyor. Geçmiş zamanlardan bugüne dervişlerin, seyyahların insandaki enerji ile yeryüzündeki enerjinin buluşması için hep bu yollarda yalın ayak seyahate çıktıkları anlatılıyor. Ayrıca Piri Reis’in haritasındaki çizgilerinde bu hatlara işaret ettiği belirtiliyor.
Piramitler de aynı çizgide bulunuyor
Ley hatlarının en dikkat çeken örneği: Amerika kıtasında Meksika’dan başlayarak, Mısır’a uzanan ve ardından Çin’de son bulan piramit serisi. Dünya üzerinde bulunan piramitlerin tamamı aynı hat üzerinde bulunuyor.
Anadolu’da bulunan höyüklerin de hep aynı çizgide yer aldığı görülürken; Avrupa’da ve İstanbul’da bulunan dikili taşların da tek bir ley hattını takip ettiği biliniyor. Ayrıca dünya üzerinde Mescidi Aksa, Çin Seddi, Stonehenge, Nazca çizgileri, Angkor Wat ve daha birçok eski kilise, tapınak, mabet ley hatları üzerine kurulu.
Anadolu’da geçtiği yerler
Tarihteki önemli merkezlerin ve İslam büyüklerinin mezarlarının bulunduğu yerler de kuşkusuz tesadüfi değil. Yuşa tepesi, Eyüp Sultan, İstanbul tarihi yarımada, Göbekli Tepe, Nemrut, Truva, Pamukkale, Kapadokya, Efes, Assos, gibi tarihi yerler başta olmak üzere Ankara, Konya, Bitlis, Mardin, Kars, Sinop, Çorum, Alaşehir, Antakya, Edirne, Bursa, Şanlıurfa gibi iller de Anadolu’da ley hatlarının geçtiği noktalar arasında.
Ayasofya, kabe ile aynı hat üzeri̇nde
Ayasofya’nın ayrı bir önemi var ki o da; Kâbe ve Mescid-i Aksa ile aynı hat üzerinde olması.
Hayvanlar da farkında!
Bilim insanları kuşların, hayvanların bu hatlar üzerinde göç ettiğini, yönlerini bu sayede bulduklarını söylerken; bu hattı en çok hisseden hayvanın ise kediler olduğunu belirtiyor.
Daha doğdukları andan itibaren yollarını kusursuz bir şekilde bulabilen deniz kaplumbağaları, yunus balıkları, balinalar dünya üzerindeki manyetik alan sayesinde okyanusta yollarını kaybetmiyor.
Peygamberimiz (sas) döneminde örneği var
Ley hatları üzerinde bulunan Mescid-i Nebevi’nin inşası için; Hz. Peygamber’in devesinin çöktüğü yeri seçmesi de bize yine o dönemde ley hatlarının bilinirliğine işaret ediyor.
En yüksek enerjİ Kâbe’de
Birçok hattın kesiştiği nokta olarak ölçülen Kâbe, dünya üzerindeki pozitif akımın en yoğun olduğu yer. Ayrıca bu hat Arafat Dağı’nın altına doğru uzanıyor.
LEY Hatları
Dünya’nın kendine özgü bir enerjisi var. İnsan bedenini saran sinir sisteminde akan enerji gibi, dünya yüzeyi altında da negatif ve pozitif radyasyon akımları var. Bunlar, yerin jeolojik yapısının elektriksel girdabından doğuyor ve enerji ağları olarak dünyayı sarıyor. İşte bu Yeryüzünün Enerji Kanallarına "Ley hattı" deniyor.
Ley kelimesi ”toprağın temizleyici şeritleri” anlamında kullanılmış.
Çeşitli toprak enerjileri var. Bazıları insan sağlığı için iyi, bazıları zararlıdır. Dünya altından akan bu enerji negatif ve pozitif enerji akım hattı olarak ikiye ayrılıyor.
Negatif hatlar “Kara Akım”, Pozitif hatlar ise “Beyaz Akım Hatları” olarak adlandırılıyor.
“Kara akım” Çin geleneğinde Sha adıyla bilinir. Sha yaşamı yok edici ve sağlığı kötü şekilde etkileyici bir özelliğe sahiptir. Çin geleneğine göre bir yerde “yin” veya “yang”ın gereken orandan fazla olması dengesizliğe yol açar. Bu yüzden özellikle eski Çinliler binalarını kurarken bu enerji dengesini bozmamaya çok dikkat ederlerdi.
İnsan katliamının veya diğer üzücü insan trajedilerinin enerjisinin hala güçlü olduğu topraklarda bu enerjiyi biriktirebildiği için akış dengesini bozabiliyor o yerde bir "kara akım hattı" oluşuyor.
Toprağa yerleşen bu enerji negatif yayın yaparak orada bulunan insanları enerji olarak uyarabiliyor. Bu “Kara Akım Hattı” üzerinde oturmak duygu düşünceleri etkileyerek insanları agresif yada hasta yaparak ev ortamını etkileyebiliyor.
Veya güçlü jeopatik strese sahip binaların (hasta bina sendromu) içinde de bulunabilir. Yeraltı su akımları, belirli maden yatakları veya farklı fay hatları gibi çeşitli yeraltı oluşumları, bir insan konutuna zarar verebilecek belirli elektromanyetik alanlar yayar.
"Pathic" terimi burada hem bir hastalığı hem de hastalığın tedavisini gösterir. Ayrıca, belirli enerjilere karşı hissetme, algılama veya hassas olma yeteneğini de gösteriyor. (telepatik)
Eski Çinliler bunu keşfetmişlerdi. Bu sebeple bina öyle bir yere kurulmalıydı ki üzerinde kurulduğu topraktan akan enerji olumlu bir akışa ve yaşamsal berekete sahip olsun. Bu yüzden yeni bir bina yapmadan önce radyestezi uzmanları özel bir pusula ile artı-eksi akımları buluyor ve toprağa bakırla kaplı ince teller ve kazıklar monte ederek atmosferden elektrik çekmeyi ve toprağa akan yeni enerjinin, eskiyi değiştirebilmesini sağlıyordu.
Sha Chi, çok fazla dağınıklık, düzensizlik ve çok sayıda bastırılmış duygu bulunan evlerde de bulunur.
Feng Shui öğretisi Evrenin bu güçlerini dengelediğimizde hayatımızda başarı, sağlık, zenginlik, mutluluk ve huzuru elde edebileceğimizi anlatır. Etrafımızdaki nesnelerin, mobilyaların ve toprağın canlılara etkisini en iyi hale getirmek için çabalar.
Bedenimizde de benzer meridyenler vardır. Yine Çin tıbbında bu meridyenler, akupunktur iğneleri ile uyarılarak harekete geçirilerek, şifa verilebiliyor.
Akupunktur yönteminde söz edilen vücut enerji yollarının, ley çizgilerinin küçültülmüş halini andırması oldukça benzerdir. Vücudun bazı kilit noktalarına uyarıcılar yerleştirip beden enerjisini harekete geçiriyor ve bu sayede Migren, kanser ve alkolizme neden olabilen gizemli enerjiyi iyileştirebilmek için rahatsızlıkların giderilip sağlığın geliştirilmesi sağlanıyor.
Aynı şekilde bu benzetme yoluyla eski insanlar, bazı kadim öykülerde dünya enerjisindeki hastalanmaları onarmak için akupunkturdaki iğneler gibi dünyanın belirli noktalarına saplanıp enerji akışını yeniden düzenliyorlardı. Yaşadıkları toprağın enerji alanına pozitif bir etki yapabilmek için ley çizgilerinin belirli noktalarına megalitler (ayakta duran taşlar, dikili taşlar) yerleştirmişler.
Francis Hitching "Dünya büyüsü" adlı kitabını yazarken, radyestezist Bili Lewis ve Dr. Eduardo Balanovski ile birlikte yaptıkları bir deneyden söz ediyor.
Deneyi yaptıkları yer Güney Galler de Crickhovvell yöresindeydi. O bölgede Usk nehri yakınlarında 4 metre yüksekliğinde tarih öncesi bir taş vardı. Bili Lewis taşın yakınına geldiğinde bir enerji algıladığını belirtti enerji zaman zaman azalıyor ve artıyordu.
Dr. Balanovski yanında bir manyetik alan ölçer vardı. Manyetik alanın ölçü birimi gausstur. Sözgelimi İngiltere'de manyetik alan ortalaması 0,47 gausstur. Ancak Dr Balanovski gaussmetreyi bu taşa yaklaştırıldığında sınırı aşıyor. Ve Dr. Balanovski diyor ki; “Ben kişisel olarak bu taşın tesadüfen seçildiğine ya da buraya yerleştirildiğini inanmıyorum taşı buraya yerleştiren insanlar elektromanyetik alan hakkında bir şey bilmese bile taşın yaydığı bu enerji ilişki mutlaka bilgi sahibi idiler.”
Yani bu taşın bir transformatör işlevi gördüğünü yerin altında düz bir hat üzerinde akan enerjiyi alıp yerin üzerinde çevreye spiral şekilde yayılmasını sağlıyor. Tarih öncesi insanlar enerjinin varlığını içgüdüsel olarak biliyorlar ve enerjiye üstüne çıkarmak için belli noktalara yuvarlak taşlar Dikili taşlar yerleştiriyorlardı.
Bu alanlar çok yüksek frekanslı çıkış alanlarıdır. (İstanbul’da da bir Dikilitaş var biliyorsunuz)
Hatta dünyanın pek çok büyük şehrinde buna benzer dikilitaşlar var. Bunlar hep enerjiyi toplamak için yapıldığı düşünülüyor. Dikilitaşlar daha çok akımın yüksek olduğu yerleri belirlemek için kullanılmış. Ve buralara belli düzende sıralanmış yapılar dikerek frekans üretmek ve atmosferin elektriğini toplamak amaçlanmış.
Enerjiyi en fazla toplayabilen tek biçim ise, Piramidal form.
Güneş, Ay ve gezegenler gibi kozmik cisimlerin de bu enerji alanı üzerinde etkileri vardır.
Mesela birçok eski kutsal merkezler, cami ve eski ibadethaneler bu pozitif hatlar üzerinde yapılmış ki iyi enerjiyi sürekli aktarabilsin diye.
Özellikle Keltler ve Druidler dünya enerjilerinin güçlü olduğu yerlerde tapınaklar inşa etmiş, kurban alanları ve toplanma yerleri yapmışlar.
Farklı dinler için önem arz eden Kudüs, Mescid-i Aksa, Mekke ve Ayasofya Dünyada Enerji akışının yoğun olduğu yerler.
Dünya'nın akupunktur noktalarını oluşturan ley hatlarının beyaz olanları, yani pozitif hatlar, Kabe'den gelmektedir.
O yöne dönülerek yani Kıble'ye doğru ibadet edenler “beyaz akımla” senkronize olarak kendisine akan pozitif enerji ile çakralarının açılması ve temizlenmesine olanak sağlıyor ve bu sayede kalp ve ruhlarının temizlenmesine neden oluyorlar. Önce Abdest alarak en önemli akupunktur bölgeleri uyarılıyor, sonra da namaz kılarak çakralar açılıyor.
Şöyle bir şey okumuştum.
Kirlian makinesi ile yapılan görüntülemelerde namaz kılan insanların Allah-u Ekber demesi anında sanki bir şalterin açılması gibi enerji alımının başladığı ve auranın giderek parlaklaştığı keşfedilmiş.
Yani siz yönünüzü kıbleye çevirdiğinizde o enerji akışının geçtiği hat üzerinde oluyorsunuz ve sizi enerji olarak temizliyor.
Dünyada bu fiziki ve psişik enerjinin yoğun olduğu başlıca bölgeler:
1- Orta Asya. Özellikle de Tibet. Gobi ve Doğu Türkistan üçgeni arasındaki kalan bölge.
2- Mısır.
3- Orta Amerika- (Meksika)
4- Arjantin’in Kuzey bölgesi.
5- Anadolu.
Türkiye'deki ley hatları
1-Bergama, Didim, İstanköy hattı
2-Bergama, Pamukkale, Alaşehir, Antalya hattı
3-Ankara, Kos hattı
4-Ankara, Efes hattı
5-Nemrut, Ankara, İstanbul, Edirne hattı
6-Nemrut, Gülşehir yeraltı kenti, Truva hattı
7-Nemrut, Konya, Milet hattı.
Anadolu: Batı Truva’dan başlar, İç Anadolu’ya Ankara’ya kadar gelir; oradan Nemrut Dağı’na ilerler. Ve Ankara’dan da direkt olarak Giza’ya yani piramitlere uzanan ayrı bir ley hattı vardır. Bu hat Giza, Truva, Ankara ve Nemrut’u birbirine bağlamaktadır.
Bu akışları eski uzmanlar nasıl ölçüyordu?
Belirli ruhsal bedensel duyarlılığa sahip insanlar en çok çatal çubuk yöntemi ile toprak altında su ararken yaptıkları gibi enerji akışına bakıyordu. (Ley konusunu gündeme getiren Arkeolog Alfred Watkins de çatal çubuk yöntemini kullanıyordu. Kişi elinde serbest bıraktığı şeyle yürürken kendi aura alanı aradığı şeye rastlayınca refleksel bir tepki ile elindeki çatalı istemdışı büküyordu. Bu çoğu modern eğitim almış bilimle büyümüş bizlerin burun kıvırıp bıyık altından güleceği metotla Rusya’nın yıllarca petrol ve maden yataklarını inanılmaz ucuza bulduğunu söylesem güler misiniz? Amerika’nın devasa uydu maliyetleriyle karşılaştırıldığında gülmemek zor.
Ayrıca sarkaç yöntemi de çok önemliydi. Özellikle sarkacın ipinin uzunluğu aranan bilgiye göre değişiyordu. Doğru uzunluk ve doğru uçla birleşen duyarlı insanlar bir evin huzurla dolması için nereye yapılması gerektiğini ve yaşamsal pek çok akışı hesaplayabiliyorlardı.
Günümüzde Türk toplumu sarkaç metodunu çok iyi bilir. Hisleri iyi genç kızların hamile kadınların karnı üstünde bir ipe bağlı yüzüğü sallayıp dönüş yönüne göre kız ya da erkek bebek olduğunu söylemeleri gibi. Evet ülkemiz pek çok açıdan orijinal bir yer.
Günümüzde bu akışları yakalayacak makinelerin de yapılması işi pratikleştirecektir. Bu konuda yapılmış bağımsız çalışmalar olmasına karşın yazar henüz herhangi birini inceleme imkanı bulamamıştır.
LEY Akışlarından Enerji
Nikola Tesla enteresan bir şekilde elektriği kablosuz iletebiliriz, kablolar gereksiz dediğinde deneylere bağlı olarak çalışıyordu. Gerçi Edison’un siyasi çevresinin gücüyle bu buluşu topluma yayılamadı ve elektrik telleri dünyayı sardı. Dünya küresini elektrik akışını bir noktadan bir noktaya göndermek için kullandığında ve bunun deneylerini yaparken çevre bölgelerdeki atların nalları elektrik çarptığında aslında kadim ve köklü bir bilgiyi fizik bilimine uyguluyordu.
Günümüzde modern otobanların altına döşenecek elektrik akımı ya da manyetik yolla hafifçe havada gidecek arabalar enerjilerini yoldan alacak elektrikli arabalar tasarlanıyor. Enerjisini bu hattan alacak olan makineler aslında şu anda kullanmadığımız o eski ley akışlarını kullanan uygarlıkları taklit ediyor. Binlerce yıl önce keşfedilmiş ve o uygarlıklar yok olunca unutulmuş olan bilimler yeniden keşfediliyor.
Arkeolojik kazılarda Druidlere ait bölgelerdeki öbeklerden enteresan şekilde karbon, çinko ve demir çıkıyor. Bu bölgeler ise doğrudan ley akışları üstünde. Bildiğiniz gibi bu saydığımız malzeme ile pil yapılır! Akla olmadık şeyler geliyor. Temel fizik bilimi ile Ley akımlarından enerji doldurmayı mı öğrenmişlerdi? Oysa pil yapımı binlerce yıl sonra bulunacaktı. Tıpkı Wilhelm König’in Irak’taki kazılarda ortaya çıkardığı kadim piller gibi…
Yine sözlü ve yazılı efsaneler özellikle Hindistan’ın Mahabbarata destanı bu ley akışları üzerinde uçmayı başaran olağanüstü uçuş cihazlarını Vimanaları tarif ediyor. Hikaye öyle ki bir zamanlar yüksek bir uygarlık bu ley akışlarının üstünden uçarak giden cihazlar kullanır. Ley enerjisi tüm uygarlığın kullandığı bir temel enerjidir. Piramitlerin tepesinde bulunan kristaller topraktan ve toprak üstünden alınan enerjiyi cihazların ve insanların kullanımı için dağıtır. Sonraları uygarlıklar çöker. Kristaller yağmalanır. Geriye boş piramidler ve bu uçuş rotaları kalır. İnsanlar binek hayvanları ve ayakları ile yine uygarlıkların kalıntıları üstünde gidip gelirler. Sonraları o kalıntılar yerine kendi şehirlerini kurarlar. Troya’nın katlarca aynı yere kurulması gibi. Her dinin gelip bir önceki tapınağı değiştirmesi ama aynı yerde ibadet etmesi gibi.
LEY Avcıları
Ley hatlarında yürüyerek enerji toplamayı hedefleyen sevimli insanlar da var bu dünyada Şaka bir yana Ley akışının beslemesi için gezen bu insanlar Ley hatları üzerine araştırmalar yapıyorlar.
Konu üzerinde çok çalışan bir uzman dünya haritası üzerinde ley hatlarını gösteriyor. Bu hatlardan birisi de Türkiye’den geçiyor. Türkiye’de ise çok fazla sayıda hattın kesiştiği söylenmesine karşın bugüne dek yayınlamış Amerika’daki gibi detaylı şehir şehir ley akışları çalışması bulunmamaktadır.
Dünya üstündeki hatları gösterdiği iddia edilen bir Google Earth dosyası var. Sisteminizde ücretsiz bir program olan Google Earth yoksa önce yükleyin.
kmz formatındaki dosyayı şu adresten indirebilirsiniz. Google Earth açıkken dosyayı çift tıklayıp açarsanız bu çizgiler otomatik olarak Google Earth üstüne yükleniyor. http://www.vortexmaps.com/hagens-grid-google.php
Hayvanlar ve LEY Akışları
Bilim insanları yıllardır uzun rotaları uçan göçmen kuşlar, denizde giden kaplumbağaları, balinaları balıkları izliyor. Bu hayvanlar daha doğduklarında bir başka yerde dünyaya geliyorlar ve geriye dönüp o uzun yolu kusursuz şekilde alıyor ve yavruluyorlar.
Sadece manyetik alana göre yönlerini buluyorlar demek çok güç. Hatta bazı türler şimdi deniz olmuş yerlere gidip geliyor. Sanki eskiden bir toprak parçasına ulaşıyorlarmış ve orası batıp gitmiş gibi.
Kutsal Metinlerdeki Nehirler
Cennette anlatılan ırmaklar bu Göksel akışlar mı? Bir çok insan için “altlarından ırmaklar akan Cennetler” kavramı belki bambaşka derinliğe kavuşur. Ve bu akışlar dünya insanının enerji bedenleri için gıda ve bilgi kaynağıdır.
Yeryüzü ruhunun özü ya da şuuru, insanlarda doğrudan ortaya çıktığında mutluluk hissi uyandıran oldukça yüksek frekanslı bir enerji halinde varlığını belli eder. Leylerin girdap benzeri yapısındaki devingenlik, yeryüzünün kendi biçimini korumak için kullandığı gücün, diğer bir deyişle, hedef veya arzunun bir sonucudur.
Ley hattının içerdiği çift girdabın aynı zamanda enerjinin özel bir niteliğini de yansıttığını söylemiştik. Peki Ley niye bir çift girdaba sahiptir ve bu özel nitelik nedir? Bu iki soruyu yanıtlamak için yeryüzü ruhunun, hayli yoğun bir fiziksel yaşam biçimini almasındaki hedefi kavramak gerekir. Elbette ki bu hedef, insan biçimine girmedeki amaç ile benzerlikler taşımaktadır. Yeryüzü ruhunun hedefi, zaman ve titreşimsel deneyim aracılığıyla yeryüzünü meydana getiren enerji alanlarına yeni bir enerji niteliği dağıtmaktır. İnsanoğlu, enerjinin bu yeni niteliğiyle “koşulsuz sevgi” olarak iki sözcükle özetlenebilecek bir biçimde tanışır.
Aslında insan deneyiminde koşulsuz sevgi adını verdiğimiz şey, gezegensel bir ruh ya da insana özgü çok boyutlu bir benlik veya ruh aracılığıyla yaşam ve yaşam gücü olarak bildiğimiz şeylerin ortaya çıkmasını sağlayan evrensel bir ilkedir. Koşulsuz sevginin insan biçimini alırken sahip olduğu güç, yokluğu durumunda yaşamın kendisinin de; gelişim, değişim, ahenk ve hareketin de var olamayacağı devingen ve evrensel bir ateştir.
Sadece Ezoterizm’de dile getirilen bu enerji merkezleri ile artık bilimsel çevreler de yakından ilgilenmeye başladı. Batı dünyasında Ley Hatları’na ilişkin gündeme gelen en son konu, kutsal coğrafik merkezlerle (kozmik tesirlerin biriktiği ve yansıtıldığı yerler) ilgili bilinmeyenlere ışık tuttu.
Batı dünyasının Ley Hatları adını verdiği akışkan özellikli enerji kanallarıyla yeryüzünün örülmüş olduğu artık kesin olarak biliniyor. “Dünya enerjisi”, “Telürik Enerji” veya “Küresel Biyoenerji” gibi isimler de alan bu hatlar, yerkürenin manyetik gücünden farklı olarak, dünyayı yerküre üzerindeki belirli doğrusal çizgilerle dolaştığı varsayılan bir enerji türüdür.
Bu enerjinin canlı ve cansız maddeler üzerinde fiziksel etkiler meydana getirdiği istatistiksel verilerden elde edilebilmiştir. İnsan zihni üzerindeki etkileri çok yoğun olan bu enerjinin özellikle psişik enerjiyle etkileşim içinde olduğu, hatta psişik çalışmalarda başarıyı artırıcı bir fonksiyonu meydana getirdiği ileri sürülüyor. Mitolojilerde geçen kutsal ırmaklar, aslında bu ley hatlarını yani yerküre “çakraları”nın haritasını ifade ediyor. Bu haritayı çok iyi bilen ve bu enerjiden psişik ve fiziksel faaliyetlerde yararlanabilen Mu ve Atlantis halkları da, kıtalarından göç etmek zorunda kaldıklarında rastgele yerlere değil, bu enerjinin yoğun olduğu bölgelere göç ettiler. Bu bölgeler şunlardı;
1.Orta Asya. Özellikle Tibet, Gobi ve Doğu Türkistan arasında kalan
bölge
2.Mısır
3.Yucatan
4.Arjantin’in kuzey bölgesi
5.Anadolu
Mısır ve Tibet gibi eski uygarlıklar bu ley hatlarını biliyor ve bu yerlerde, özellikle de kesişme noktalarında mabetlerini inşa ediyorlardı.
Eski Hint Ezoterizm’ine göre dünyamızda da insan bedenindeki gibi 7 enerji giriş ve dağılış noktaları mevcut. Bunlar ley hatlarının kesişme noktaları. Bunların tamamı henüz tam kapasite ile çalışmıyor bu bilgilere göre. İşte tam kapasite ile çalışma gerçekleştiğinde beklenen uyanış meydana gelecek ve “Altın Çağ” başlayacak. Bu mitolojilerde ve toplum geleneklerinde de sembolik olarak dile getirilmiştir.
Bir zamanlar Spiritüel Coğrafya’nın en uygun olduğu bölge Mısır’da idi.
Bu enerji sırasıyla Delfe, İsa Peygamber’in doğacağı yer olan Kudüs ve Kabe’nin bulunduğu Mekke’ye kaymıştır. Son üç dinin gelişinden sonra bu merkez, tekrar yer değiştirdi ve bunun haricinde irili ufaklı merkezler ortaya çıktı. Hint’te Meru Dağı, Tibet’te Himalayalar’ın güney eteklerindeki noktalar, Delf’te Onfolos Dağı, Musa Peygamber’in Sina Dağı, Muhammed Peygamber’in Hira Dağı, İsa Peygamber’in Zeytinlik Dağı, Çanakkale’deki Troya kentinin bulunduğu tepe, Bursa’da Uludağ, yedi tepeli İstanbul'un belirli bölgesi bu kutsal coğrafyanın noktalarına denk gelen merkezlerdi. Hangisinin hala işler olduğu hakkında kesin bir bilgi mevcut değil.
Sonsöz
Ley hatlarının kesiştiği bir yer olan Ayasofya Camii' nin ibadete açılması. Bu enerji akışından faydalanabilmeyi sağladığını düşünüyorum. Bu beyaz akım hattının ülkemize hayırlar getirmesi ise en büyük dileğimdir.
Kaynaklar
http://abdurrahmanakbilmez.blogspot.com/2013/04/dunyadaki-enerji-hatlari.html
http://www.kanaga.tv/tr/mekanlar/ley-hatlari.html
https://nevbahardergisi.com/yasayan-dunyanin-ilginc-enerji-agi-ley-hatlari/
https://www.milliyet.com.tr/pembenar/nur-demir/dunyanin-enerji-aglari-2912062#:~:text=%C4%B0nsan%20bedenini%20saran%20sinir%20sisteminde,Kanallar%C4%B1na%20%22Ley%20hatt%C4%B1%22%20deniyor.
Yorumlar
Yorum Gönder