Kardashev Ölçeği Nedir?


İnsanlar olarak ömrümüz çok kısa... Evet, yaklaşık 75 yıl fena bir süre değil; ama bir düşünün; Evren'imiz 13.82 milyar yıldır var! Bu sürenin genişliğini algılamak çok zor. Çünkü bin veya milyondan, milyara geçtiğimizde, sayının ne kadar büyüdüğünü idrak edemiyoruz.

Bir deneme yapalım: 1000 saniye sadece 16 dakikadır. Sizce 1 milyon saniye, kaç saattir?

3 saat? 10 saat?

Hayır. Tam 11 gün 6 saat!

Peki, bir daha deneyelim: Sizce 1 milyar saniye, kaç gündür?

300 gün? 2-3 yıl?

Hayır. 31 buçuk yıldan uzun bir süredir! Görebileceğiniz gibi bu devasa süreleri algılamak gerçekten zor. Kaldı ki 13.8 milyar yılı idrak edebilelim...

Bu kadar da değil. Bu 13.82 milyar yıllık sürenin %0.0016'sı kadar bir süredir türümüz, yani Homo sapiens hayatta. Eğer 24 santimetrelik bir basketbol topunu, %0.0016'sı boyutuna getirseydiniz, saç telinizin kalınlığından 5 kat daha küçük olurdu. Evren'in var olduğu süreye nazaran bizim var oluşumuz o kadar ufak...

Sadece ömrümüz de değil; bilgimiz de çok kısıtlı. Çok büyük ihtimalle, medeniyetimizin yükselişinin çok erken bir döneminde doğduk. Bilimimizin felsefi temelleri son birkaç bin yıldır gelişiyor olsa da, gerçek anlamıyla bilim, teknoloji ve bunları besleyen enerjinin üretimine Sanayi Devrimi ile başladık. Sadece son 200 yılda! Yani türümüzün 300.000 yıllık tarihinin yaklaşık binde birinden kısa bir sürede! Türümüzün atalarından ayrılarak kendi evrimsel yolağına girdiği kısacık sürede, Afrika'daki savanalarda aslanlardan kaçıp geyik avlama noktasından çıkıp, Ay'da insanlar yürütmeyi, atoma hükmetmeyi, makinaları havada uçurmayı başardık.

İyi ama, tüm bunlar ne demek? Az önce türümüzün tüm tarihini, Evren'in yaşına kıyasladık. Peki teknolojimizin bulunduğu noktayı, neye kıyaslayacağız? Gerçekten medeniyetin embriyolojik dönemlerinde miyiz, yoksa artık sona yaklaşmakta mıyız?

Teknolojinin Hızlanan Gelişimi

Dediğimiz gibi, son 200 yıldır bilim ve teknoloji alanında anlamlı atılımlar yapmaktayız. Bilgisayarlar daha yeni hayatımıza girdi; ancak şimdiden onların bir uzantısı olan akıllı telefonlar artık bizler için olmazsa olmaz. Teknoloji hızla ilerliyor ve bunu sadece ceplerimizdeki cihazları güçlendirmek için kullanmıyoruz. Evren'de bizim gibi yaşamlar olup olmadığına yönelik arayışımızı da sürdürüyoruz. Şu ana kadar bu arayışta telefonumuzu açan kimse olmadı; ancak en yakın komşu galaksileri ısrarla çaldırmaya devam ediyoruz.



Radyo sinyallerimiz ışık hızıyla hareket ettiği için, en eski radyo sinyallerimiz bile sadece 120 ışık yılı uzakta. Çünkü Dünya'daki ilk radyo sinyalinin gönderilmesinden beri sadece 120 yıl geçti. Uzayda yaşam arayışının bir uzantısı olarak kasten gönderilen ilk sinyal ise 1974'te gönderildi; yani o sinyal sadece 45 yıldır yolda... Buna karşılık Evren'in genişliği 93.3 milyar ışık yılı! Yine milyar girdi işin içine..

Fakat bizim onlara ulaşamıyor olmamız, bir yerlerde bizim gibi medeniyetlerin evrimleşmediği anlamına gelmiyor. Çünkü sonuçta Dünya'da yaşam, cansız moleküllerden başladı ve bizler ve bizimle birlikte milyarlarca diğer tür, gezegenimizdeki 4 milyar yıllık evrimsel süreç boyunca var oldu. Eğer ki Dünya özel değilse, oralarda bir yerlerde başka medeniyetler de olabilir. Bu medeniyetler, 13.82 milyar yıl ömre ve 93.3 milyar ışık yılı çapa sahip bir Evren'de bizden çok ama çok daha gelişmiş olabilirler. Tabii benzer şekilde, çok sayıda medeniyet, bize göre çok daha basit seviyeli olacaktır. Bu durumda şöyle bir soru doğuyor: Biz, en ilkel medeniyetten var olabilecek en üstün medeniyete uzanan geniş ölçekte tam olarak neredeyiz?

Kardashev Ölçeği: Medeniyetimiz Ne Kadar Gelişmiş?

Ne yazık ki kıyas yapabileceğimiz hiçbir diğer medeniyet tanımadığımız için, ölçeğimizi subjektif, yani öznel olarak belirleyebiliyoruz. Ancak yine de, medeniyetlerin gelişmişliğini ölçmek için mantıklı bir ölçek yaratmak mümkün. Ve bunu en başarılı şekilde yapan kişi, Sovyetler Birliği astronomu olup, prestijli Demidov Ödülü sahibi Nikolai Kardashev'dir. Halen hayatta olan Kardashev, 1964 yılında geliştirdiği ölçeğinde bir medeniyetin gelişmişlik seviyesini enerji üretimiyle ölçmeyi uygun buldu. Buna bağlı olarak, 3 seviyeli bir sistem geliştirdi:





Tip-1 Medeniyetler: Gezegensel Medeniyetler

Tip-1 Medeniyet adını verdiği medeniyetler, gezegenlerine yıldızlarından düşen enerjinin tamamını veya buna eşit miktarda enerjiyi kullanabilen medeniyetlerdir. Bunlara Gezegensel Medeniyet de diyebiliriz. Bu yıldız, bizim için Güneş'tir. Güneş'ten Dünya'ya her an 174 katrilyon watt güç aktarılmaktadır. Bunu başarabilmek için, gezegenimizin etrafını verimli Güneş panelleriyle kaplamamız gerekiyor. Tabii ki, bu süreçte yaşanan kayıpları diğer enerji üretim kaynaklarıyla takviye ederek de giderebiliriz.

Ancak dikkatinizi çekmek istediğimiz "komik" bir nokta var: Biz insanlar, henüz Kardashev'in en düşük seviyeli, yani Tip-1 olarak tanımladığı medeniyet düzeyine bile erişebilmiş değiliz! Kardashev, Tip-1 bir medeniyetin en azından 10 katrilyon Watt güç kullanacağını öngördü. Bizim medeniyetimizin tamamı ise, şu anda 17.7 terawatt ya da 17.7 trilyon watt güç tüketmekte; dolayısıyla en az bu kadar da enerji üretebilmekteyiz. Yani Tip-1 medeniyet, şu anda olduğumuzdan en az 560 kat uzakta! Daha epey bir yolumuz var.

İyi ama, bu düzeyde güç üretimi ve tüketimi, bizi Kardashev Ölçeği'nde nereye koyuyor? Kardashev, 3 seviyeli ve kategorik bir sınıflandırma yaptığı için, Tip 1, Tip 2 ve Tip 3 haricinde medeniyet seviyelerini düşünmedi. Ancak meşhur astronom Carl Sagan, Kardashev Ölçeği'ni matematiksel bir formüle dönüştürdü ve süreğen hale getirdi:




Bu formülde P yerine üretilebilen güç miktarını watt cinsinden yazarak hesap yapabilir ve K harfini hesaplayabilirsiniz. K değeri, size Kardashev Ölçeği'ndeki yerinizi verir. Örneğin K yerine 1 yazarak Tip-1 bir medeniyetin güç tüketimini hesaplayacak olursanız, Kardashev'in de öngördüğü gibi en az 10 katrilyon Watt üretmeniz ve tüketmeniz gerekecektir.

Bir başka örneği ele alalım: 1970'lerde insanlık 10 terawatt ya da 10 trilyon watt kadar güç tüketmekteydi. Bu, bizi, skalada Tip 0.7 yapmaktaydı. Günümüzdeki 17.7 Terawatt üzerinden hesaplayacak olursak, medeniyetimiz şu anda 0.725 seviyesine yükselmiştir.

Görebileceğiniz gibi skala logaritmik olduğu için, bu ufak değişimler bile çok anlamlı. Çünkü Tip-1 Medeniyet olabilmek için erişmemiz gereken düzey olan 10 katrilyon Watt, şu anki güç tüketimimizden en az 560 kat fazla olsa da, Kardashev Ölçeği'nde sadece 0.3 puan civarında bir sıçramaya karşılık geliyor. Tıpkı milyondan milyara ulaştığımızda ne kadar büyük bir sıçrama yaptığımızı fark etmenizin zor olması gibi, Kardashev Ölçeği'ndeki medeniyet seviyeleri arasındaki farkı da idrak etmek oldukça güç.

Tip-0 Medeniyetler: Başlangıç

Tüm bunlara rağmen ilerleme kaydediyoruz denebilir. Hatta bu formülü kullanarak, Kardashev tarafından tanımlanmamış olsa da, Tip-0 bir medeniyetin; yani en basit düzeydeki bir medeniyetin güç tüketimini hesaplayabiliriz. Böylece nerede olduğumuzu daha iyi anlayabiliriz.

Formülde eğer K yerine 0 yazıp, denklemi P için çözecek olursanız, karşınıza 1 milyon watt ya da 1 MW güç tüketimi çıkacaktır. Bu öyle ufak ki, günümüzde sadece birkaç yüz adet evin tükettiği güce eşit! Yani modern teknolojimiz yanında bir hiç... Tip-0 medeniyeti geçeli epey oldu diyebiliriz. Ünlü teorik fizikçi ve fütürist Michio Kaku, türümüzün 100 ila 200 yıl içinde Tip-1 medeniyet olacağını öngörüyor.

Tip-1 Medeniyet Olunca Ne Olacak?

Peki, bu skalada tam 1'e ulaştığımızda, yani Tip-1 bir medeniyet olduğumuzda ne tarz teknolojiler görmeyi beklemeliyiz?

Öncelikle bu düzeydeki medeniyetimiz, gezegenimizdeki süreçlere hükmedebilir olacak. Depremler, volkanizma, tektonik hareketler, flora ve fauna faaliyetleri, iklim olayları gibi süreçler kontrolümüz altında olacak. Bu düzeyde bir medeniyeti besleyebilecek gücü üretebilmek için muhtemelen füzyon reaksiyonlarına hükmetmiş olacağız. Bu konuda araştırmalar gerçekten de sürdürülüyor. Bu reaktörleri üretmeyi başardığımızda, ortalamada her bir saniye 2 kilogram maddeyi saf enerjiye veya 280 kilogram hidrojeni helyuma dönüştürerek güç ihtiyacımızı gidereceğiz.

Bu süreçte yenilenebilir enerji kaynakları en büyük dostumuz olacak; çünkü Güneş'ten yeryüzüne düşen ışınları veya rüzgar ve dalgalar gibi kendini tekrar eden süreçleri kolaylıkla enerjiye dönüştürüp, giderek karmaşıklaşan teknolojimizi ve uzay programlarımızı besleyebileceğiz.



Bu gördüğünüz, İsveçli tasarımcı Oskar Pernefeldt tarafından "Dünya Bayrağı" olarak tavsiye edilen tasarım... İnsanlar 2025-2038 yılları arasında Mars'a insanlı araçlar gönderip Dünya-dışı kolonizasyonun temellerini atacağı için, bu başarının tek bir ülkeye atfedilmesindense gezegene ait görülmesi amacıyla bir çalışma başlatıldı. Bayrak içerisindeki 7 halka, Dünya kıtalarını ve Dünya üzerinde her şeyin birbiriyle nasıl ilişkili olduğunu anlatıyor. Ayrıca halkaların oluşturduğu çiçek, gezegenimizdeki yaşamı sürdüren en kritik canlılar olan bitkilere gönderme yapıyor. Bayrağın mavi rengi ise, Dünya'nın çoğunu oluşturan suyu temsilen seçildi.

Tip-2 Medeniyetler: Yıldızsal Medeniyetler

Fakat daha da büyük düşünmeliyiz: Zeki ve çalışkan bir medeniyetin erişebileceği nokta, kendi gezegeniyle sınırlı olamaz! Tip-2 medeniyetlerle tanışın...

Bu medeniyetler, Tip-1 medeniyetlerden ortalamada 1 milyar kat daha fazla güç üretip tüketebilir. Bunu nasıl yaparlar? Yıldızlarının sadece 1 gezegene düşen enerjisini değil; üretiği enerjinin tamamını kullanarak! Yani sistemlerinin merkezindeki yıldızı dev bir reaktöre dönüştürerek... İşte bu nedenle Tip-2 medeniyetlere Yıldızsal Medeniyet adı da verilmekte...

Henüz uzaya gidip gelmek çok kolay olmadığı için, "uzay madenciliği" kavramı da günlük hayatlarımızda pek olan bir terim değil. Ancak gerek SpaceX gibi firmaların başarıları, gerekse de uzay yarışının yeniden kızışıyor olması, bu tür kavramların çok yakında hayatlarımızın sıradan bir parçası haline gelebileceğini gösteriyor. Örneğin, 8 Aralık 2015'te ABD Senatosu, uzayda madencilik yapılmasını uygun gören bir yasayı oylayarak geçirdi. ABD Ticari Uzay Fırlatmaları Mücadele Yasası olarak anılan yasa, herhangi bir asteroit ya da uyduda ABD'li bir firma ya da kişi tarafından bulunan herhangi bir mineralin o kişi veya kuruma ait olduğu ve onu istediği gibi kullanabileceğini söylüyor. Söz konusu uzayla ilgili yasalar olunca işler biraz karışıyor. Çünkü uzay kimsenin değil (en azından şimdilik). Dolayısıyla onunla ilgili bir ülkenin yasalar geçirmesi, tuhaf soru işaretlerini doğuruyor. Sonuçta ABD'nin bir yasasını Japonya tanımak zorunda mı? Sanıyoruz ki burada devreye diplomatik üstünlükler giriyor. Ancak eğer ki uzay konusundaki atılımlar bu hızla sürerse, yakın bir gelecekte ABD tarihinde görülen "altına hücum", uzayda tekrar edilebilir!

Bu medeniyetler, kendi yıldızlarına ve bu yıldızların etrafında dönen tüm gezegenlere hükmetmeyi başarmış olacaklardır. Asteroid madenciliği ve gezegen madenciliği gibi uygulamalar sıradan kaynak yaratım yöntemleri haline gelecektir. Bu teknolojik atılımları besleyense, yıldızlarının ürettiği enerji olacaktır.

Şu anda Güneş'in bütün enerjisini kullanma fikri çılgın geliyor olsa da, buradaki yazımızda da sözünü ettiğimiz Dyson Küresi gibi bir araç kullanarak, yıldızımızın etrafını saran devasa bir güneş paneli küresi inşa edebiliriz. Bu panelin topladığı enerjiyi istediğimiz gezegene yönlendirebiliriz. Böylece Mars'a, Venüs'e, Merkür'e göndereceğimiz kolonilerin bu gezegenleri Dünyalaştırması, yani terraforme etmesi için gerekli enerjiyi sağlayabiliriz. Dahası, sistemimiz içine çeşitli duraklar inşa ederek, Güneş Sistemi dışına yayılmanın hazırlıklarını yapabiliriz.




Ama Tip-2 Medeniyet'e ulaşma yolunda tek yöntem Dyson küresi değil. Daha çılgın yöntemler de hayal edebiliriz. Örneğin bir karadeliğe ulaşabilirsek, bazı yıldızları bu karadeliğe yönlendirerek, karadeliğin onları yutması sırasında açığa çıkan fotonları toplayarak enerji üretmek mümkün olabilir.

Tabii bir yıldızı istediğimiz yöne nasıl yönlendirebiliriz, bunu henüz bilmiyoruz ama unutmayın! Biz sadece 0.725'lik bir medeniyetiz. Bir farenin bizim güneş panellerimizi anlamasını beklemediğimiz gibi, bizlerin de Tip-2 bir medeniyetin kullanacağı yöntemleri ilk etapta anlaması çok güç olabilir. Örneğin belki de kara deliklere yıldız beslemek yerine, halihazırda etraflarındaki akresyon diskinde bol miktarda malzeme bulunan kara delikleri ve buradan kaçan fotonları, Penrose Süreci olarak bilinen bir olaydan faydalanarak enerji üretim reaktörlerine dönüştürebiliriz.




Tabii daha çılgın yöntemler hayal etmek de mümkün: Örneğin Yıldız Kaldırma denen bir mekanizmayla, bazı yakın yıldızlardaki madde miktarını değiştirerek istediğimiz enerji üretim seviyelerine getirebilir ve onlardan enerji üretebiliriz. Hayal gücünün sınırlarını zorladığınızda, üretebileceğiniz çözümler baş döndürücü olacaktır!

Burada dikkat etmeniz gereken şu: Elbette bunlar pratik olarak imkansız gibi gözükse de, teorik olarak mümkün oldukları sürece, uzun dönem gelecek planlarımıza dahil edilebilirler. Sonuçta bundan 300 yıl önce kimse kıtaları uçarak aşacağımızı veya Ay'da yürüyeceğimizi hayal edemezdi. Bunların her ikisi de o dönemlerde bile teorik olarak mümkündü; ancak pratik zorluklar, böyle bir çabanın imkansız gibi gözükmesine neden olmaktaydı.

Böyle bir medeniyete ne zaman erişebiliriz? Kaku'nun tahminlerine göre bunun için en az birkaç bin yıla daha ihtiyacımız var.

Tip-3 Medeniyetler: Galaktik Medeniyetler

Ama Tip-2 Medeniyet'te de durmamalıyız. Kardashev Skalası'nın son basamağı olan Tip-3 Medeniyetler, sadece gezegenlere ve yıldızlara değil, bütün bir galaksiye hükmedebilen medeniyetlerdir.

Galaktik Medeniyet olarak da bilinen bu medeniyetler, Tip-2 medeniyetlerin kullandığı gücün en az 100 milyar katını kullanırlar. Tip-2 medeniyetlerin yaptığı her şeyi yapabilirler; ancak bunu sadece kendi sistemlerinde değil, galaksilerindeki milyarlarca yıldız sisteminin her birinde yapabilirler! Örneğin gezegenleri, daha büyük yapılar inşa etmek için yapı malzemesi olarak kullanabilirler!

Böylesi bir medeniyeti hayal etmek bile güçtür; ancak teknolojinin evriminin teorik fizik sınırları haricinde herhangi bir sınırı yoksa, Tip-2 bir medeniyet nihayetinde bu ürkütücü güce de kavuşacaktır. Örneğin insanlık olarak biz, tüm Samanyolu Galaksisi'ne hükmettiğimizde, bu seviyeye erişmiş olacağız. Tip-2 medeniyetlerin kullandığı yöntemleri genişleterek, birden fazla yıldız, karadelik ve gezegenin enerjisini bir arada sömürüyor olacağız.

Çılgın, öyle değil mi? Kaku'ya göre, eğer ki kendimizi yok etmemeyi becerirsek, bu düzeye erişmemiz en az 100.000 ila 1 milyon yıl kadar sürecek.

Uzayda Bu Medeniyetler Olabilir mi?

Peki, aklınızdan geçtiğini tahmin ettiğim şu soruyu sorayım: Oralarda bir yerlerde bu seviyelere erişmiş herhangi bir medeniyet olabilir mi? Bilmiyoruz.

Ancak şunu düşünün: Bir galaksiye hükmeden bir medeniyet, galaksi içindeki yüz milyarlarca yıldızın hepsinden enerji topluyor olmalıdır. Bu durumda, dışarıdan bakan biri için Evren'in o bölgesinde kapkaranlık bir bölge görmeyi bekleriz.

Boötes süperboşluğu ile tanışın. 700 milyon ışık yılı uzakta ve 330 milyon ışık yılı genişliğinde, kapkara bir boşluk. Evren'in çapının %0.27'si kadar geniş olan bu boşluğun kapladığı 236.000 megaparsek küplük hacimde en az 2000 galaksi görmeyi beklerken, sadece 60 galaksi görebiliyoruz.

Bu elbette illa bir Tip-3 Medeniyet'in bu bölgeye hükmettiği anlamına gelmiyor. İspat yükü iddia sahiplerinin omuzlarındadır ve aksi ispatlanana kadar, bilimin boş hipotezi böyle bir medeniyetin var olmadığını varsaymamızı gerektirir. Ancak olasılığı düşünmek bile heyecan verici.

Tip-4 ve Üzeri Medeniyetler

Üstelik medeniyet Tip-3'te de durmak zorunda değil. Diğer astronomlar ve astrofizikçiler, Kardashev Ölçeği'ni mikro ve makro ölçekte geliştirmeye devam etmişlerdir. Örneğin Tip-4 Medeniyetler, İntergalaktik Medeniyetler'dir ve Uzay Yolu gibi bilimkurgu dizilerinde en sık işlenen konu budur.

Tip-5 ve üstü medeniyetler ise sadece galaksilere değil, evrene veya Çoklu Evrenler gerçek ise onlara bile hükmedebilen, kendi evrenlerini yaratabilen medeniyetler olacaktır. Buradaki videomuzda Simülasyon Teorisi'ni ele alarak bizlerin bir simülasyonun parçası olup olmama ihtimalini tartışmıştık. İşte eğer biz gerçekten de bir simülasyonun parçası isek, çok büyük ihtimalle Tip 3 bile değil, Tip 5 veya üzeri bir medeniyetin yarattığı bir simülasyondayız.

Ancak hayal gücünün sınırsız dünyasında kendimizi kaybetmektense, şu anki algılarımız çerçevesinde en olası görünen seviyeleri hedeflemek ve o yönde planlar geliştirmek en mantıklısı. Bu nedenle Tip 2 ve Tip 3 medeniyetlerin nasıl olabileceğine odaklanmak en doğrusu olacaktır.

Medeniyetimizin Seviyesini Nasıl Yükseltiriz?

Tabii ki bilim ve teknoloji ile... Uzay görevleri bu nedenle çok kıymetli; çünkü Carl Sagan'ın da dediği gibi, şu anda medeniyetimiz tam bir ergenlik döneminde... Yetişkin, yani bir Tip-1 medeniyet olmaya hazırlanıyor. Bu süreçte halen tek bir gezegen üzerindeki politik kavgalarla uğraşıyor; büyük resmi gözden kaçırıyoruz.

Öyle ki, Tip 2 bir medeniyeti hayal etmesi bile çok güç olsa da, eğer o seviyeye vardığımız noktada doğmuş olsaydık, 2019 yılına bakarak ne kadar ilkel atalardan geldiğimize hayret ederdik. Tıpkı şu anda atalarımıza bakarak ilkelliklerine hayret ettiğimiz gibi...

İnsanlık, eğer var oluşunu sürdürecekse, diğer gezegen, sistem ve galaksilere yayılmak zorundadır. Buradaki yazımızda, bu konuda ışık hızının sabit olması gibi bazı fizik yasalarıyla sınırlandığımızı söylemiştik.

Dolayısıyla bize, asırlar boyu yolculuk yaparak, yüzlerce kişilik kolonizasyon gruplarını diğer sistemlere gönderecek araçlar lazım. Bu gruplar, oralara geri dönmemek üzere yola çıkacaklar ve ana görevleri, vardıkları gezegenlerde hızla yeni kolonizasyon teknolojileri geliştirip, diğer gezegen ve sistemlere yayılmak olacak.


Uygarlık Türleri



Tip 0: Alt Evren Kültürü - Bu medeniyet enerji ve ham maddelerini ahşap, kömür ve yağ gibi organik esaslı kaynaklardan çıkarır. Böyle bir uygarlık tarafından kullanılan herhangi bir roket mutlaka kimyasal tahrik sistemine bağlı olacaktır. Bu tür yolculuk fazlasıyla yavaş olacağından, bu düzeyde bir uygarlık (çoğunlukla) kendi gezegeniyle sınırlı kalacaktır.



Tip I: Gezegensel Kültür - Bu medeniyet, şu an Dünya üzerinde bulunanlardan biraz daha gelişmiş olacaktır. Gezegenlerindeki enerji çıktısının tümünü ustalıkla kullanabileceklerdir. Bu medeniyet, bizden binlerce yıl daha gelişmiştir. Böyle bir toplum, büyüyen nüfusunun enerji taleplerini karşılamak üzere yıldızının enerjisini toplayıp depolayıp kullanabilir. Bu durum, bu statüye erişebilmemiz için mevcut enerji üretimimizi 100.000 kat artırmamız gerektiği anlamına geliyor. Bununla birlikte, tüm Dünya'nın enerjisini kullanabilmemiz, aynı zamanda tüm doğal güçleri kontrol edebileceğimiz anlamına gelecektir. Öyle ki, insanlar volkanlar, hava durumu ve hatta depremleri kontrol edebilir (en azından fikir böyle). Bu türden yeteneklerin elde edilebileceğine inanmak zor olsa da sonraki Tiplerle karşılaştırıldığında bunlar basit ve ilkel seviyeler olarak kalıyor.



Tip II: Yıldızlararası Kültür - Bu uygarlık, tüm yıldızların gücünü kullanabilir (sadece yıldız ışığını enerjiye dönüştürmekle kalmaz, yıldızın kontrolünü de yapabilir). Bu senaryo için önerilen en popüler yöntem "Dyson Küresi"dir. Bu cihaz, yıldızın her bir santimini kapsayacak ve enerji çıktısının çoğunu toplayıp bir gezegene daha sonra kullanım için depolama amaçlı aktarabilecektir. Alternatif olarak, yıldızın füzyon gücü, bu medeniyet tarafından ihtiyaçlarını karşılamak için büyük ölçekli bir reaktör olarak kullanılabilir.

Peki bu kadar çok enerji ne demektir? Bilinen hiçbir şey, böyle bir Tip II medeniyetini yok edemez.

Farz edelim ki, insanlık bu statüye ulaşana kadar yeterince uzun süre hayatta kalabildi. Günlerden bir gün, Ay büyüklüğünde bir nesne (ne olduğu hayal gücünüze kalmış) Güneş Sistemimize girdi ve küçük mavi evimize doğru geliyor. Bir Tip II medeniyeti olarak ya oturduğumuz yerden o ‘şey’i buharlaştırıp esneyerek normal gündelik hayatımıza devam edeceğiz ya da gezegenimizi biraz yana kaydırıp geçip gitmesine izin vereceğiz. Çok havalı, değil mi?

Bu uygarlık, Star Trek'teki Gezegenler Federasyonu'na benzeyebilir ya da Mass Effect evreninde, Asari, Salaryenler ve Turianlar gibi insan türlerinin çoğunluğu gibi olabilir.



Tip III: Galaktik Kültür - Bir gezegenden kontrol altındaki bir yıldıza gidilmesi, uygarlığın tükenmesine karşı bağışıklık kazandıracak yeterli ‘harcanabilir’ enerjiyi barındırır. Ancak bu tür, sonrasında enerji hakkında her türlü bilgiye sahip olup uygarlığını galaktik bir seviyeye taşıdığında Tip III’e geçiş yapar ve ‘ana ırk’ haline dönüşür. Bu medeniyet, bir galaksinin enerji çıktısını kullanabilir (bir Tip II uygarlığının enerji üretiminin yaklaşık 10 milyar katı ve bizden yaklaşık 100.000 ila 1 milyon yıl arası daha gelişmiş). Galaksiyi sömürgeleştirebilirler, yüzlerce milyon yıldızdan enerji çıkarabilirler, yıldızlararası uzayda gezinip sayısız gezegeni ele geçirebilirler.

İnsanlar açısından böyle bir türe erişim, hem biyolojik hem de mekanik olarak yüz binlerce yıllık evrim demektir. Yani bildiğimiz insan ırkından daha farklı bir ırka dönüşüm gerçekleşmiş olabilir. Bunlar, siber (ya da sibernetik organizma, hem biyolojik hem de robotik olabilen canlılar) olabilir; yani, sıradan insanların torunları, günümüzde ileri derece gelişmiş toplumlar arasında bir alt tür olur. Tamamen biyolojik olan insanlar, muhtemelen, sibernetik arkadaşları tarafından kusurlu, alt seviye ya da evrilmemiş olarak görülürler.

Bu aşamada, 'kendi kendini kopyalama' yeteneğine sahip robot kolonileri geliştirmiş oluruz; yıldız üstüne yıldız kolonize ederek galakside yayılırken nüfusumuzu milyonlarca artırabiliriz. Bu varoluş, her birini kapsülleyerek ev gezegenine enerjiyi götüren büyük bir Dyson Küreleri ağı oluşturabilir. Ancak galaksiye bu şekilde yayılmak küçük bir problemle karşı karşıya kalabilir: fizik yasaları - özellikle ışık hızı. Yani, bir Warp Drive geliştirmedikçe veya solucan deliği ışınlanmasını hayata geçirmedikçe, ancak bu kadar ilerlemiş olurduk.

Bu uygarlık, Borg'u andırıyor olabilir ya da Yıldız Savaşları'ndaki İmparatorluğa benzeyebilir, belki de Mass Effect'ten Reapers'a benzerlerdi.

Kardashev kendi ölçeklendirmesinde, çok fazla gelişmiş olacağından Tip III’ün ötesini tanımlamamıştır. Fakat daha sonra Michio Kaku, Robert Zubrin ve Carl Sagan gibi isimler Tip III’ten sonrasını da tanımlamışlardır:
  


Tip IV: Evrensel Kültür - Bu uygarlık, Evren’i kapsayan, galaksiler arası bir kültür olacaktır. Trilyonlarca yıldızın gücünü komuta ederek evrende seyahat edebilirler. Bu toplumlar, nihai ölümsüzlüğü elde etmek için, uzay-zaman yapısını değiştirme ya da entropinin kasıtlı olarak yavaşlatılması (ya da tersine dönmesi gibi) insanüstü özelliklere sahip olacaktır (veya bu medeniyetler, süper kütleli kara deliklerin olay ufku içinde yaşayabilir hale gelebilirler!). Şu anki insanlık için, bu gibi şeyler ulaşabileceğimizin çok çok ötesinde görünüyor. Bu seviyeye yalnızca Star Trek'in Q Continuum üyeleri ya da Doctor Who'nun Gallifreyalıları gibi varlıklar tarafından erişilebilir.



V. Tip: Çoklu Kültür - Bu medeniyet, kendi evrenini aşmış olacaktır. Evren ölçeğini manipüle etme yeteneğine sahip olur (maddenin çeşitli biçimlerini, fizik ve uzay-zamanını içeren çoklu-boyutlar arasında atlama). Böyle bir medeniyet, hayal edilemez güç ve yeteneklere a ev sahipliği yapabilir.

Şimdi, yazının başından beri hepimizin aklında dolanan o soru geliyor: Peki insanlık bu ölçeklerin şu an neresinde yer alıyor?

İnsanlık şu an ne yazık ki bu ölçeklerin hiçbirinde yer almıyor. Kabaca Tip 0’ın biraz altında diyebiliriz. Hala ölü hayvanları ve bitkileri enerji kaynağı olarak kullanmaktayız. Hala enerji için doğanın eline bakıyoruz. Tip I’e ulaşmamız için Michio Kaku'ya göre 100-200 yıl geçmesi gerekiyor.

Halen Tip I'e bile ulaşamamış olmamız, hatta bir Tip’e bile dahil olmamamız evet, biraz rahatsız edici. Keza aynı şekilde, doğal afetlerle ya da kendi ellerimizle oluşan bir felaket sonucu kolaylıkla Taş Devri’ne geri dönebileceğimiz gerçeği de…

Peki, bunların hepsinden almamız gereken nihai ders nedir?

Tip 0 uygarlığının ötesine geçmek istiyorsak, ilk adım, küçük evimizi korumak, savaşları sonlandırmak ve bilimsel gelişmeleri ve keşifleri desteklemeye devam etmektir.







Kaynaklar

https://www.fizikist.com/kardashev-olceginin-kisa-bir-aciklamasi-insanlik-gercekten-ne-kadar-gelisebilir/

https://evrimagaci.org/kardashev-olcegi-nedir-medeniyetimiz-gelecekte-neye-benzeyecek-961

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çöp DNA (İnsan DNA' sının %98' i)

Bakım Yönetimi

Matrix Felsefesi ve Platon' un Mağara Alegorisi