Millenium Challenge Tatbikatı

Amerikan ordusu tarihinin en kapsamlı tatbikatını gerçekleştirmiştir. (24.07 (LOZAN ANT. YIL DÖNÜMÜ) - 15.08.2002 – Nevada/ABD). 

Tatbikata NATO’nun demirbaş ülkelerinden birçoğu katılmasına rağmen Türkiye davetliler listesinde yoktur. Tatbikatın adı ‘Millenium Challenge’, tatbikatın senaryosu ise daha ilginç;

‘Tatbikatın konusu ise; işgal edilmesi planlanan ülkede önce yıkıcı bir deprem meydana gelir, bu depremle eş zamanlı olarak uluslar arası bir mahkeme ülkenin sınırlarını ilgilendiren ve çıkarlarına ters bir karar alır. Burada konu daha da ilginçleşir ve ordu hedef ülkede darbe yapar ve yakınında bulunan ada ülkeyi ablukaya alır. Önemli ulaşım yollarında bulunan bu adanın ablukaya alınması ile birlikte ABD harekete geçer ve 96 saatte o ülkenin önemli şehirlerini işgal etmeye çalışır.

Bu senaryo açıklamaya gerek bırakmayacak derecede Türkiye'yi, o günden bu güne yaşananları hatırlatmakla birlikte bazı açıklamalarda bulunmakta fayda var. Öncelikle, şunu belirtmek gerekir ki tatbikatın gerçekleştirildiği dönemde, dünyada seferberlik emrini 96 saatte gerçekleştirebilen tek ordu TSK idi. 

Deprem olması ise Türk vatandaşlarına zaten tanıdık gelecektir. İster gerçek manasında olsun, isterse ekonomik bir depremi temsil etsin bu konu Türkiye ile birebir eşleşmektedir. Ayrıca tatbikatın yapıldığı California'da Kuzey Anadolu Fay Hattı'na eş bir fay hattı olduğu da akılda bulundurulmalıdır. Komşu ada (KIBRIS) ülkeye yapılan abluka operasyonu ve darbe yapılması ise bu tatbikatın Türkiye açısından en ilginç noktalarıdır.’

TBMM tarihi bir karar vermek üzeredir(25.02.2003). Tezkere meclisten geçerse, ABD ordusu Türkiye’nin güneyinden geçerek Irak’ı işgal edecektir. Bu tezkere ile ayrıca ABD ordusu güneyimizden geçip gitmeyecek belirlenen hat boyunca konuşlanacaktır. Tezkere reddedilir, ABD ise bu resti asla unutmayacaktır.

Amerika’nın yeni başkanı Obama Irak’tan çekilme takvimini açıklar. Yazılıp çizilenlere bakılırsa Amerikan postalı Irak’ı işgal ederken basamadığı Türk Topraklarına geri çekilirken basmak niyetindedir. (The Christian Science Monitor Dergisi) Siz buna işgal etmek de diyebilirsiniz.

Bütün bu eski bilgileri niçin yeniden yazdım diye merak ediyorsunuzdur, içinizden mutlaka mesajı alanlar olmuştur.

Ö.K.K.’ (Özel Kuvvetler Komutanlığı) nın kozmik odalarında ne tür belge ve bilgilerin bulunduğuna dair birçok asker kişi mediamıza beyanat verdi. Bu beyanatlardan anladığımız kadarıyla bu odalarda olağanüstü bir durumda (savaş gibi) ne tür işlemler yapılacağına dair ‘çok gizli’ olan bilgiler bulunmakta.

Evet, bu kısa bilgiler ışığında - ‘arınç ve kozmik odası’ hikâyesinde başroldeki sekiz subayın serbest bırakıldığına da bir kenara not edersek- kozmik odalara niçin girildiğini ve buradaki bilgileri kimlerin çok merak ettiğini anlamış oluyoruz.

Bu bilgileri kim bilmek ister ‘millenium challenge’ tatbikatını kim yapıyorsa o. Bunun aksini iddia etmek ise bizim liberal tosuncukların işi o ayrı.

TSK her ne kadar NATO ordusu da olsa, NATO’nun dahi erişemediği bölümleri mevcuttur. (Ege Ordusu’nu lav edin telkinleri, Deniz Kuvvetleri’nde görevli subaylara yönelik tertipler ve Genelkurmay’ın Oruç Reis çıkartması). Ö.K.K.’nı da buna dâhil ediyoruz.(ÖKK’ında görevli subaylara yönelik arınç suikastı tertibi ve General’in Babıali Baskını)

Yazdıklarımızı kafamızda şöyle bir toparlarsak kozmik olayın ardındaki ‘çok gizli’ tertibin niçin yapıldığını görmüş oluruz.

Türkiye’de gerçekleştirilen 27 Mayıs,12 Mart, 12 Eylül,27 Nisan askeri darbelerinin arkasında NATO (ABD-İNGİLTERE-İSRAİL) vardı. 15 Temmuz 2016, CIA kuklası FETÖ’ nün darbe teşebbüsü, Nato’nun Türkiye’yi bir işgal harekâtını içeriyordu. Nokta.

Aşağıdaki yazıyı, KIBRIS-DOĞU AKDENİZ PARANTEZİNDE lütfen okuyunuz.

ABD’nin Nevada eyaletinde, 24 Temmuz 2002 yılında 'Millennium Challenge-2002' adı altında devasa bir tatbikat gerçekleştirilmişti. Ne var ki; birçok NATO üyesi ülkenin davet edildiği tatbikata Türkiye davet edilmemişti.

Balyoz davasında yargılanan, FETÖ’ nün mağdur ettiği askerlerden kurmay Albay Mustafa Önsel, kaleme aldığı yazısında, bu tatbikatın senaryosunu şöyle yazdı:

"Tatbikattaki hedef ülke, iki kıtada konuşlu bir ülke. Bu anlamda birtakım deniz yollarını kontrol ediyor. Akdeniz’de bir ada ülkesiyle sorunları var bu ülkenin. Ayrıca söz konusu hedef ülkede azınlık unsurlar da yaşamaktadır.

Senaryo, hedef ülkede meydana gelen çok yıkıcı bir depremle başlar. Bu arada depremle eş zamanlı olarak uluslararası bir mahkeme, ülkenin sınırlarıyla ilgili ve çıkarlarına ters bir karar alır. Bu arada da sorun olan ada devletiyle ilgili uluslararası güçler, hedef ülkeye çözüm önerir.

Zor durumda olan siyasiler öneriyi kabul etmek zorunda kalır. Bunun üzerine askerler yönetime el koyup ülkede otoriter bir yönetim kurarlar. Sonrasında ada devletini ablukaya alırlar ve ABD askerleri, 96 saat içerisinde söz konusu ülkeye müdahale eder. (İşgal)"

Bu plan yerine, 15 Temmuz 2016 ‘da NATO-CIA kuklası Fetö gladyosuyla bir darbe teşebbüsünde bulundular. Aslında bu darbeyi aşan, NATO’ nun Türkiye’ yi işgal hareketiydi.

15 Temmuz, yakın tarihimizde sık sık karşılaştığımız darbeler gibi bir darbe teşebbüsü olarak görüldü. Hâlbuki 15 Temmuz, darbe görünümlü bir işgal teşebbüsüydü. Yani darbenin de ötesinde bir şeydi…

Devlet içine kümelenmiş FETÖ-NATO unsurları bu işgal teşebbüsünde kullanıldılar. Polise, sivil halka, Meclis’e, MİT’e, TSK’nin Özel Kuvvetlerine saldırarak Türkiye’yi işgale kalkışanlara taşeronluk ettiler.

Darbecilerin önüne çıkan insanların üzerine hunharca tank sürüp insanlarımızı şehit ettiler. Millet düşmanı, ümmet düşmanı olduklarını ortaya koydular.

Bu işgal teşebbüsünü, TSK içindeki FETÖ ve NATO unsurlarının müştereken yaptıkları anlaşılıyor. Arkalarında “Türkiye’nin stratejik düşmanı,” darbelerin mimarı, terör örgütlerinin mühendisi ABD’nin olduğu konusunda kimsenin en ufak şüphesi yoktur.


Bu işgal teşebbüsünün amacı neydi?


İçeride PKK’ya karşı çok başarılı bir mücadele veren, Suriye ve Irak’ta da Haçlı-Siyonist ittifakının taşeronlarına karşı en ciddi tehdit olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni meflûç ederek, işlevsiz ve etkisiz hale getirmek. NATO-Batı ittifakının kıskasından kurtulmakta olan kontrolünden TSK’yi NATO ekseninde kalmaya mahkûm etmek.

Orduya diz çöktürüldükten sonra gücü zayıflatılan Türk hükümetine de diz çöktürmek. İyice zayıflatılacak hükümete Batı’nın her tür talep ve beklentilerini dayatmak ve kabul ettirmek. Hükümetin direncini kırmaktı.

NATO tarafından beyni yıkanmamış komutanlar, polislerimiz olağanüstü bir başarı ile halkı yanına almış ve işgal çabasını püskürtmüştür.

15 TEMMUZ ABD-FETÖ DARBESİ NATO’NUN CİĞERİNİ GÖSTERDİ

O GÜNDEN SONRA HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMUYOR, OLMAYACAK...

Türk Devlet Aklı, bölgesel gerçeklere göre, çok iyi hazırlanmış, ABD-İsrail'in BÖL-YÖNET planlarını bozan, bir GÜVENLİK STRATEJİSİ izliyor. Bu stratejinin omurgasını, Kandil'in temizlenmesi-Kuzey Irak Şengal- Kuzey Suriye-Doğu Akdeniz- Kıbrıs üzerine kurulmuş BEKA HATTI oluşturuyor.

Pençe 1-2-3 ile Kandil'i dağıtıyoruz, Irak-Türkiye, Irak-Suriye geçişlerine set kuruyoruz. Fırat Kalkanıyla, ABD-İsrail koridorunu parçaladık. Fırat'ın doğusuna girerek, Irak hattına kadar güvenli alanı kurutuyoruz. Doğu Akdeniz'de ve Kıbrıs'ta Türkiye'nin kaderini değiştirecek gaz-petrol rezervine ulaşmaya çok yakınız.

Osmanlı'dan Türkiye'ye değişen jeopolitiğimize kısaca bakalım.

Osmanlı Devleti, ilk cihan (dünya) hâkimiyetini kuran bir devlet oldu.

Osmanlı, Asya Avrupa ve Afrika kıtalarının büyük bir bölümünü oluşturan (yaklaşık 22 milyon km'lik bir alan) çok geniş bir coğrafyada nüfuz sahibi olmuştu.

Osmanlı hâkimiyetinin diğer bir özelliği de, 1453 yılında İstanbul'u fethetmesiyle Yeniçağ'ın tam anlamı ile Cihan Hâkimiyeti oldu.

Fransız İhtilalinden (1789) itibaren Avrupa hâkim devletleri coğrafyası değişti, Coğrafi Seyahatler ile birlikte Avrupa Milletleri, Atlas Okyanusu'nu aşmış ve bir taraftan Hindistan, diğer taraftan Kuzey Amerika coğrafyasında sömürgecilik yaparak zenginleşmeye doğru yönelmişlerdi.

Bilindiği üzere Sanayi Devrimi ile başlayan Avrupa milletlerinin hâkimiyet kavgaları, iki büyük dünya savaşı (Birinci ve İkinci Dünya Savaşları) ile noktalandı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika Birleşik Devletleri, dünya hâkimiyetinde söz sahibi oldu. Fakat 10 yıl sonra, (1999) bir Putin gerçeği ile dünya çok kutuplu yönde evirilmeye başladı.

19 Ağustos 1999'da Putin Başbakan oldu. 20 yıldır görevde Ve Rusya, ABD'ye karşı bir güç konumunda, bir başka güç de Çin Batı'ya gem vuruyorlar. 21.yüzyılın ilk çeyreğindeyiz.

Bugün batı, köklü ve çok yönlü bir kriz yaşıyor. Sadece ekonomik bir kriz değil, aynı zamanda büyük ölçekli siyasi ve sosyal kriz bu.

Günümüzdeki politik, askeri ve ekonomik gelişmeler öyle gösteriyor ki, Dünya; 21.yüzyılı da çok kutuplu hâkimiyet senaryoları ve uygulamaları ile geçirecek. Türkiye çok kutuplu dünya hâkimiyetinde "Ben de varım" demektedir.

Uzun yıllar köprü imajını bünyesinde barındıran Türkiye, Türk Devlet Aklı, 15 Temmuz 2016, ABD Kuklası FETÖ darbe girişimin de alevlendirmesiyle, iç ve dış politikasında ani ve büyük bir değişim yaşadı. 

Darbe girişiminin ardından Erdoğan ilk yurt dışı ziyaretini Rusya'ya yapmasının sembolik önemi çok büyüktü... Erdoğan, Rusya hattını açtı. Avrasya gerçeği, ABD - Avrupa - NATO'ya karşı masaya kondu.




SONUÇ:


Jeopolitiğimiz Türkiye'yi MERKEZ ÜLKE OLMAYA yöneltmektedir. Avrupa'ya, Asya'ya ve Afrika'ya komşu olan Türkiye, 1945'lerde boynumuza geçirilen NATO-Batı'nın zincirlerini kırarak, Bağımsız Türkiye bayrağını dalgalandırıyor. Bir ayağımız Ankara'da diğer ayağımız 360 derece yakın coğrafyamızda dolaşıyor.

Jeostratejik konumu ve geniş ekonomik potansiyeliyle Türkiye bir taraftan Amerika-Avrupa ile diğer yandan Rusya, Çin İran-Malezya-Hindistan'la yürüttüğü strateji, çok akıllıdır. Evet. Türkiye'nin yeni jeopolitiği, 360 DERECE DÜNYAYA BAKMAMIZI mecburiyet haline getirmiştir.

Dip not olarak belirtelim; ABD'nin yarı resmi ajansı olan ASSOCIATED PRESS, "tatbikatın Türkiye'yi işgal senaryosu üzerine kurulu olduğunu" açık açık yazdı.


Sonsöz


Finlandiya ve İsveç' in NATO ya üyeliklerinin desteklenmemesi bile NATO ile bağlarımızı tamamen koparabilirdi. NATO, kararlı olmamızı ve Rusya ile hiçbir konuda uzlaşmamamızı istiyor. Ancak jeopolitik gerçekler elbette buna izin vermiyor. Dolayısıyla denge siyaseti ile bu coğrafyada var olabilmek ve her daim güçlü (askeri, siyasi ve ekonomik) olmak şart. Sıralama da aynen böyle;

1-ASKERİ, 2-SİYASİ, 3-EKONOMİK. (Güçlü olunması gereken alanlar sırasıyla)

Sadece bölgede (ORTADOĞU VE AVRASYA) değil, dünyada da söz sahibi olabilmemiz elzemdir. Turan birliği ile bu manada çok ciddi gelişmeler sağlanabilir düşüncesindeyim. Temennim odur ki, yakın gelecekte güçlü bir TÜRK devletleri teşkliatı kurulur. (Günümüzde mevcut ama işlevsiz. Bunu işlevsel kılabilmek şart.)



Kaynaklar

https://m5dergi.com/kapak/millennium-challenge-2002den-milex-2005e-dogu-akdenizde-kibris-odakli-askeri-tatbikatlar/

https://aynahaber.org/yazarlar/sibel-caglar/aldanmak-ve-aldatmak/449/

https://www.sde.org.tr/bulent-erandac/genel/natonun-turkiyeyi-isgal-tatbikatini-unutmadik-kose-yazisi-11193

https://www.odatv4.com/analiz/kozmik-oda-operasyonu-neden-yapildi-0201101200-8089




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çöp DNA (İnsan DNA' sının %98' i)

Bakım Yönetimi

Matrix Felsefesi ve Platon' un Mağara Alegorisi