Frekans, Enerji ve Titreşim (Kuantum Düşünce Sistemi)

Yazar Şahin İlhan, kuantum, frekans, enerji ve rezonans üzerine uzun yıllar araştırma yaptıktan sonra ABD’ye giderek araştırmalarını sürdürdü. Burada ABD Eski Başkanı George H. W. Bush’un doktoru ile görüşerek araştırmalarını anlatınca ABD’de çalışmalarını sürdürmesi için teklif aldı. Ancak o “Ne yapacaksam ülkemde yapmak istiyorum!” diyerek kolları sıvadı, yılların birikimini “Kaderin Kuantumun İçinde (Kalemi Senin Elinde)” isimli kitapta bir araya getirdi. Yazar Şahin İlhan, telepati, frekans, rezonans, enerji ve kuantumu konularını anlattı.

Yazar Şahin İlhan (45), şifa üzerine bitki, bitki özleri ve bitkilerin frekansları hakkında dağ bayır gezerek araştırmalar yaptıktan sonra bitkilerin frekansından insanların frekansına yöneldi. 

Kuantum, frekans, enerji ve rezonans üzerine uzun yıllar araştırma yaptıktan sonra ABD'ye giderek bu araştırmalarını ciddi boyutlara taşıdı. ABD'deki bir doktor arkadaşı aracılığıyla ABD Eski Başkanı George H. W. Bush'un doktoru ile de görüştü. Ona frekanslarla ilgili çalışmalarını aktarınca ABD'de çalışması, araştırmalarını üniversitede sürdürmesi ve bütçe yardımı konusunda teklif aldı. Şahin İlhan ise bu teklifi ret etti. "Ben yurt dışında yaşamak istemiyorum, ne yapacaksam ülkemde yapmak istiyorum!" diyen Şahin İlhan kolları sıvadı, yılların birikimini "Kaderin Kuantumun İçinde (Kalemi Senin Elinde)" isimli kitapta bir araya getirdi.





- Kitabın başından sonuna kadar frekans, rezonans, enerji ve kuantumdan bahsediyorsunuz. Sizin tabirinizle muhteşem dörtlüyü "frekans" diye adlandırıyorsunuz. İnsanı bu dörtlü nasıl etkiliyor?


Allah-u Teâlâ kuantumu bir algoritma gibi yaratmış. Kuantum tamamen bir matematik metoduyla çalışıyor, mesela bulunduğunuz bir alandaki kuantum alanı sizin her konuştuğunuzu ve her hareketinizi kaydeder. Kuantum bir örümcek ağı gibidir ve bütün evreni saran bir ağ gibi de düşünebilirsiniz. Evrenin hiç bir yerinde boşluk yoktur, herkes bu ağın içindedir, herkes birbiriyle aynı kuantum havuzunun içinde ve hepsi birbirine bağlanmaya hazırdır. İnsanların kendine has bir rezonansı, frekansı ve enerjisi vardır, bir de muhteşem kuantum. Kuantumun hem dünyevi hem uhrevi olduğunu düşünüyorum. Ahirette yaptığımız her şeyi televizyondan izler gibi seyredeceğimizi düşünüyorum çünkü kuantum her şeyin bir kopyasını iletirken bir kopyasını da kendi içinde saklıyor. Ayrıca kuantumun içinde aynı güneşteki gibi oradaki atomların ve onun alt parçacıklarının sürekli birbirini tetiklemesi var. Bundan dolayı ciddi bir enerji ortaya çıkıyor. Bu enerjiyi biz kullanmaya başladığımız zaman ne elektriğe ne doğalgaza yani hiçbir şeye ihtiyacımız kalmayacak. Isınmadan elektriğe tüm problemleri çözeceğiz. Kuantum insanları sürekli birbirine bağladığı için örneğin bir iyilik yaptığınızda dua veya beddua aldığınızda o hemen sizi bulur, o kişiyi bilmenize veya tanımanıza bile gerek yok. Çünkü kuantumun algoritmasında her şey kayıtlıdır. Toprak gibi hangi tohumu atarsanız size onu veriyor.


- Kur'an-ı Kerim'deki ayetlerden ve hadislerden de örnekler veriyorsunuz…


Ben çalışmalarımı, ayet-hadis ve bilimin üçgeninde yapıyorum. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de ve hadislerde söylenenler teker teker çıkıyor. Bu konulara imani boyuttan da bakmazsanız, birçok noktada tıkanırsınız. Ve çok zaman kaybedersiniz. Olaya sadece dünyevi gözle bakınca bir duvar ortaya çıkıyor. Çünkü bakın bilimin çok uzun yıllar araştırmalar yaparak bulduğu bir konu Kur'an-ı Kerim'de veya hadislerde yazılı olarak karşınıza çıkıyor. Örneğin Kur'an'da bir ayette "7 kat göğün ve 7 kat yerin Rabbi olan Allah'ın adıyla" diye başlayan ayet var. Bu 1450 sene önce gelmiş, oysa bilimsel olarak yerin ve göğün 7 kat olduğunun tespiti yakın geçmişte mümkün oldu. Ayetlerin ve hadislerin mucizelerine çokça şahit oluyoruz.


"FREKANSLARINIZIN YOĞUNLUĞU NEYSE SİZ OSUNUZ"


"İnsanların karakterleri, manevi yapıları, duyguları, enerjileri, insani ilişkileri, hayat görüşleri aslında onlarda oluşan frekansın toplamıdır" diyorsunuz… Bu kuantumun içinde biz ne konumdayız?


Biz şuyuz: Herkesin frekansları var. Mesela her kelime, her eşya, her parça bir frekanstan oluşuyor. Beyin bunları kodluyor ve her birini frekans olarak alıyor. Duygular da öyle. Merhamet, nefret bir frekans. İyilik, kötülük hepsi bir frekanstan oluşuyor. Frekansların yoğunluğu neyse siz osunuz. Mesela merhamet frekansı yoğun olduğunda size o eylemi yaptırıyor. Ayağı takılıp düşen birine merhamet frekansıyla yerden kaldırmak için koşabilirsiniz ya da merhametsizlik frekansı sizde hâkimse sadece seyredebilirsiniz. Bu sizin içinizde hangi frekansın yoğun olduğuna göre değişir. Eylemler frekansların tetiklemesiyle çalışıyor. Siz frekanslarınızın toplamısınız ve sizin kişiliğinizi, karakterinizi frekanslarınız ortaya çıkarıyor. Psikolojik sorunlu insanların en büyük problemi nedir biliyor musunuz? Frekansları bozuk!


"İNSAN KENDİNE YÜKLEDİĞİ FREKANSLARIN KARŞILIĞIDIR"


71 soruya verilen cevaplar üzerinden kitap ilerliyor. İlginç sorular da var. Örneğin frekans bozulmasından ve bunu düzeltmeden söz ediyorsunuz. Hatta silmekten bahsediyorsunuz. Birey nasıl bir düzeltme yapar ya da siler?


İnsan düşüncelerinin karşılığıdır, insan kendisine yüklediği frekansların karşılığıdır, frekanslar insanı etkiler. "Gözden ırak olan gönülden de ırak olur" Neden bunu derler biliyor musunuz? Frekansın oradaki yoğunluğundan kaynaklı. Kişi sevdiğine karşı frekansı çok yoğundur. Gözden ve gönülden ırak olunca frekans yoğunluğu düşmeye başlar. Hele hele siz o frekans için "Seni istemiyorum" dersiniz o frekans silinmeye başlar. Ayet ve hadislerde de bir günah için önce pişman olmaktan söz edilir. Yani kişinin onun hata olduğunu kabul etmesi gerekiyor. Eğer yaptığınız eylemin, duygunun, düşüncenin yanlış olduğunu düşünüyorsanız, artık ona sahip olmak istemediğinizi düşünmeye başlıyorsanız, frekansını farkında bile olmadan silmeye başlıyorsunuz. Böylelikle frekans bozulması yaşandığında, herhangi bir kişideki duygu yoğunluğunun ya da inancının azalmış olmasını, beyindeki yapı sağlıyor. İsteğe göre bir anda frekansı düzeltiyor ya da siliyor. Kısacası frekansları ne kadar canlı tuttuğunuz, yoğun tuttuğunuz ya da düşük tuttuğunuzla ilgili bir durum bu.


"BİZ, BİZ DEĞİLİZ!"


Frekansların bizi yönettiğinden söz ediyorsunuz, bunun ne kadar farkındayız ve biz biz değil miyiz?


Biz biz değiliz, kesinlikle biz değiliz, frekanslar bizi yönetiyor. Kendi elimizle kurduğumuz frekans sistemi bizi yönetiyor. Örneğin çok iyi ezbere bildiğiniz bir duayı şiiri veya şarkıyı asla tam tersinden okuyamazsınız çünkü her kelime bir frekanstır ve bu frekanslar beyinde hangi sıralama ile kodlandıysa sadece o sıralama ile çalışır insanların çoğuna bakın sabah kalkar, giyinir, kahvaltısını yapar, işe gelir, günde içeceği çay kahve sayısı bile bellidir. Verilen işi yapar, tekrar arabaya biner eve döner, yatar. Sabah tekrar uyanır. Robot gibi, fakat kendi eliyle yüklediği kodlanmış frekansların robotik hayatını yaşar fakat farkında bile olmazlar "Giderim, işimi yaparım, çok bir şeye karışmam!" diyebiliyorlar. Ama kimi insanlara bakın onlar öyle değiller, yeni bir şeyler araştırır, kendisini sürekli geliştirmeye çalışır, insanlık adına farklı olan yenilikleri, kolaylıkları bulmaya çalışırlar. Böyle kişiler biraz daha kendini yönetebiliyor. 

Örneğin bir yemekle ilgili onu sevip sevmediğimize dair bir frekans oluşturmuşuz. O frekans size "Sen bunu sevmiyorsun, ye veya yeme" diyor. Böylelikle kendi elimizle oluşturduğumuz o frekans sistemi bizi yönetiyor. Ve bunlardan sayabileceğimiz binlerce örnekler var. Bir de hangi frekansı yoğun olarak kullanırsanız o frekans size egemen olur. Bir sanatkâr gibi düşünün! En çok neyi kullanırsanız o alanda en iyisini yapmaya başlarsınız. Çünkü o işin frekansı o sanatkârda çok yoğunlaşmaya başlar ve o konuda uzman olur ve yapılanın en iyisini yapma kabiliyeti oluşur. Bir tane de sigara içenlerin frekanslarından örnek vereyim. Sigarayı çok yoğun içenlerdeki birçok insanın bırakmayı istemesine rağmen bırakamaması gibi düşünebilirsiniz.


- "Herkes ektiğini bulur", "Ameller niyetlere göredir!" diyerek bunun kuantum olduğunu belirtiyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?


Mesela toprağa hangi tohumu atarsanız o ürünü alırsınız. Kuantum da aynı! Ne veriyorsanız onu alıyorsunuz. Allah-u Teâlâ bir sistem kurmuş, bu sistemin çalışma mantığı itibariyle Allah'ın adeta bir adalet sistemlerinden bir sistem olduğunu düşünüyorum. Kuantum Allah tarafından yaratılmıştır ve birçok görevi vardır. Bir dua ya da beddua alırsanız, onun karşılığını görüyorsunuz. Aynı zamanda bir insan yalan ya da doğru söylüyorsa vücudu farklı tepkiler veriyor. O kişinin yalanları ve doğruları kuantum içinde de kayıtlı. Örneğin biriyle konuşurken adını koyamadığınız bir şey hissedebiliyorsunuz. Hiç tanımadığınız bir insana karşı da olabiliyor bu. Aslında sizin ve onun bağlı olduğu aynı kuantumun içinde onun bilgileri yani frekansları kayıtlı, siz onun bilgilerine farkında olmadan bağlanıyorsunuz. Dikkat edin! Telefonla birileriyle konuşurken birden esnemeye başlayabilirsiniz. Çünkü telefonda konuşsanız bile o insanın enerjisine ve frekansına bağlanıyorsunuz ve etkileniyorsunuz. Bunun tersi de olabilir. Ben şöyle bakıyorum: Peygamber Efendimiz diyor ki: "Kimsenin üzerine direkt okumayın, suya okuyun." Okuyan kişinin alıcı, dinleyen kişinin de verici konumda olmasından kaynaklı üstüne okunduğunda gözünden yaşlar gelir, esner, üzerine ağırlık çöker. Biz bunun denemelerini defalarca yaptık. İnsan frekansı hızlı düşünce esnemeye başladığını ve gözünüzden yaşlar geldiğini gördük. Doğal olarak insana direk okuduğunuzda ondaki negatif enerjiyi hızlı bir şekilde alıyorsunuz, hızlı üzerinize gelen negatif enerji de sizin frekanslarınızı hızlı bir şekilde düşürüyor. Ve kişiye çok zarar veriyor. Ayrıca suyun hafızası olduğunu bilim adamları daha yakın bir zamanda buldular. Hadiste Peygamber Efendimiz hastalar için "Bir bardak suya okuyup onu içirin" derken aslında bize okunan duaları suyun hafızaya alacağını işaret ediyor.



"TELEPATİ İÇİN KİŞİLER ARASINDA GÖRÜŞME FREKANSININ YOĞUNLAŞMASI LAZIM"


- Telepatiden de kitapta bahsediyorsunuz. "Kimi düşünürseniz, onun frekansına bağlanıyoruz" diyorsunuz. Telepati gerçekten var mı, nedir bu telepati?


Adını koyamadıkları için buna telepati demişler. Hepimiz birbirimize bağlıyız. Telsiz gibi düşünebilirsiniz. Siz görüştüğünüz kişilerle ne kadar yoğun görüşüyorsanız, o kadar çok aranızdaki frekanslar yoğun olur. Kuantum üzerinden saniyenin çok çok altında farkında bile olmadan onun frekansına bağlanırsınız. Konuşma esnasında adı geçse bile frekansına bağlanırsınız. Siz ona bağlandığınızda negatif ya da pozitif ondan bir şey alırsınız. Her bağlandığınızda mutlaka bir şey alıyorsunuz. Bağlanmanız için onu iyi tanımanız ve irtibatta olduğunuz birisi olması gerekiyor, kuantumda sizinle ve düşündüğünüz biriyle aranızdaki görüşme frekansının yoğunlaşması lazım. İletişimde olduğunuz bir kişi olması gerek. Ne kadar az görüyorsanız, o kadar az bağlanabilirsiniz. Bir kişiyle ne kadar çok görüşüyorsanız, aranızdaki frekans hattı o kadar yoğunlaşıyor.


- Sonrasında ne oluyor, o kişiden nasıl etkileniyor o kişi?


Negatif birine bağlanın, adını anın yarım saat sonra kendi enerjinizin düştüğünü fark edersiniz ama tam tersi pozitif bir insandan bahsederseniz, ona bağlandığınız için pozitif enerji alırsınız. İsterse sizden on binlerce kilometre uzakta olsun, onu düşünmeniz bile yeterli. Hatta bazen birini düşündüğünüzde bir bakarsınız ki telefonunuz çalıyor, o kişi sizi arıyor. Bu farkında bile olmadan onun frekansına bağlanmanızdan yani diğer adıyla telepatiden kaynaklanıyor.


"TELEPATİ BİLİNÇLİ DE YAPILABİLİR!"


Bazen hiç düşünmediğimiz biri birden bire aklımıza geliyor, o kişi düşündüğü için mi yoksa neden kaynaklı bu?

O kişi düşündüğü için. Kesin bu. Kendiliğinden aklınıza gelemez. Hiçbir şey yokken alakasız bir şekilde geliyorsa o size farkında olmadan frekans göndermiştir. Yoksa bir fotoğrafa baktınız ya da onun tanıdığı ortak biriyle görüştüğünüzde aklınıza geliyorsa bu başka. Ama hiç yoktan aklınıza geldiyse telepati denen şeyi yapmıştır.


- Telepati bilinçli yapılabilir mi peki?


Eğer yönetebilirseniz bilinçli de yapabilirsiniz. Frekansları iki tarafta profesyonel kullanabiliyorsa kesinlikle yapabilir. Bunu yapabilecek kişiler çok. Kişi kimle irtibatlı olduğunu bilerek telepati ile iletişim kurabiliyor. Nasıl ki telefonda "Alo" dediğinizde karşı taraftan "Alo" ifadesini duyuyorsunuz, aynen onun gibi telepatiyle kişiye bağlanabiliyorsunuz, karşılıklı hislerle denileni duyarsınız.


"İNSANLARA KARŞI OLUMLU DÜŞÜNMEK ONLARINDA BİZE KARŞI OLUMLU DÜŞÜNMESİNİ SAĞLAR"


- Bir kişiyi olumlu yönde düşünmek onun bizi olumlu yönde düşünmemizi sağlar mı?


Sağlar, olumsuz düşünmek de tersini yapar. Gıybet etmekle ilgili hadisler var. Birinin arkasından sürekli kötü konuşun ama yan yana geldiğinizde istediğiniz kadar iyi davranın bir süre sonra sizinle ilgili adını koyamadığı bir olumsuzluk düşünmeye başlar.

Niye? Sizin toprağa ektiğiniz tohum gibi kuantuma bu olumsuz ifadeleri ekiyorsunuz ve sizin ektiğiniz şeyler kuantumun içinde kayıtlı olan, onunla sizin aranızdaki frekanslar bozulmaya başlıyor.


- Bir başkası bir başkasına telepati yoluyla zarar verebilir mi?


Telepatiyle kimseye zarar veremez ama kendisine zarar verir. Kuantumu bir adalet sistemi gibi düşünün, ona zarar vermek isterseniz kendinize zarar verirsiniz. Bir yapar iki yapar sistem kendisini kapatır. Tam tersi iyilikle alakalı sürekli yapsa o zaman asla kapanmaz.


"HER ORTAMIN BİR ENERJİSİ VARDIR, KİŞİYİ ETKİLER"


- Ortamların enerjileri ve frekansları olduğunu belirtiyorsunuz, insana bu nasıl etki ediyor?


Çalıştığınız, oturduğunuz yerin bir enerjisi vardır. Ne kadar güzel, lüks olursa olsun orada bir yaşanmışlık yoksa insanda boşluk oluşur. Kimi insanlar bir yere gittiğinde huzur bulurken kimileri adını koyamadığı bir huzursuzluk hisseder ve oradan kalkmak ister. Bu tamamen hem ortamın hem kişinin enerjisinin, frekansının, rezonansının normal seviyenin dışında olmasıyla alakalıdır. Yani ortamın içerisine kendi elinizle daha önceki ektiğiniz enerjiden besleniyorsunuz veya zarar görüyorsunuz. Neden cemaatle namaz kılmak 27 kat sevap? Biz çalışmalarda şunu fark ettik: Cemaatle namaz kılındığında tek başına kılmaya göre 27 kat daha fazla enerji oluşuyor, hep bir matematik var.

Allah-u Teâlâ ayette "Biz yarattığımız her şeyi şüphesiz hesap kitap üzere yarattık" diyor. Tüm evrende yaratılan her şey bir hesap kitap üzere çalışıyor. Ortamda kavga gürültü, kötü kelimeler ektiyseniz, kuantum bölgesinde bozulmalar oluyor ve huzursuzluk ortaya çıkıyor. Tam tersi bulunduğunuz ortama huzur, mutluluk, güzel sözler ektiyseniz ortamda her daim o pozitif enerjiyi yaşarsınız.


- "Frekansları düzeltirseniz, hastalık ortadan kalkar" diyorsunuz. Kanser, kalp, tansiyon ya da şeker hastalığının frekansı nasıl tespit edilebilir ve nasıl iyileşebilir?


Bugün itibariyle gelinen noktaya bakıldığında buna çok yaklaşıldı, frekans ölçüm aletleri ve belli aparatlarla tespit edilip tedavisine ulaşılacak. Yani yakın gelecekte o hastalığın frekansındaki bağı kopardığınız anda hastalık ortadan kalkacaktır. Bu tedavi yönteminin 10 yılı bulacağını düşünmüyorum, hatta 4-5 yıl içerisinde frekans ölçümleriyle hastalıklar çok rahat tedavi edilebilecek. Örneğin bu konu çok uzun ama kısaca şöyle ifade edeyim: Vücutta oluşan tüm hastalıkların aynı zamanda bir frekansı oluşur, bu kanserde de aynıdır ve kanserli hücre bu frekanslar üzerinden sürekli beyine "Ben açım beni besle" sinyali gönderir. Beyin de besleme talimatı verir. Bu aradaki frekanslar silindiğinde beyinle arasındaki iletişim kopunca beslenemeyecek ve açlıktan ölmeye başlayacak, böylece hastalıkların frekanslarını silme yöntemiyle o şikâyetler bitecek.

Kuantum düşünce üst nitelikli bir düşünme biçimidir.

Sıradan düşünce biçimleri kendisini tekrar eden, etkisiz ve sınırlı enerjilerdir. Değiştirme ve oluşturma güçleri yoktur. Daha çok vehim, kuruntu, başıboş hayaller biçiminde akar. Oysa kuantum düşünce derin düzeyde, atom altı alanda etkili olabilecek tarzda bir yaratıcı düşünme biçimidir.

Özel bir bilinç düzeyine girerek, özel olarak kurgulanmış sözel ve imgesel oluşumları içerir.

Bu düzeyde insan, kendi hayatının efendisi durumuna geçer.

Kuantum düşünce daha da ilerisi ortak zeka alanında işlem yapar. Bütün evreni tekamül ettiren enerjiyle işbirliğine girildiğinde siz bir “kişi” olmanın sınırlı olanaklarını aşar, “bütün”ün gücüne ulaşırsınız.

O zaman da gücünüz tabii ki bütünün gücüne eşit olacaktır.


Bu teknik pratik olarak hayatımıza ne gibi yararlar sağlar?


Bizim gelişmemiz için gereken bütün araçlar: uygun iş, eş, yaşam alanı, ev, bedenimizin sağlığı, bu yüksek frekanslı enerjiden nasibini alır.

Siz, sınırlayıcı, engelleyici düşünce kalıplarınızı fark edip bunların yerine güçlendirici inançlarınızı koyduğunuzda hayatınız bu yeni inançlarınız doğrultusunda değişmeye başlayacaktır. Sizin için en uygun kişi, en uygun imkan, en uygun zamanda karşınıza çıkacaktır. Yapmanız gereken şey uzanıp onu almaktır.

Doğuştan doğal olarak hakkınız olan mutluluğu, bereketi, bolluğu ve sevinci yaşamanıza imkan tanımış olursunuz.

Kuantum düşünce, sağlıklı ve güçlü bir beden için de uygun bir zemin hazırlar. Bizim düşünce ve kabullenişlerimiz doğrudan bedene etki yapar. Bedenimiz aslında bir enerji okyanusundan başka bir şey değildir. Korku, kaygı, öfke, suçluluk duyguları bütün hücrelerimizin beslendiği enerjide azalmalar yol açar.

Kuantum düşünce tekniği; kendimizi tanımaya, başkalarını anlamaya, evrensel sistemin işleyişini fark etmekten doğan bilgeliğe ulaştırarak beden enerjimizi de düzene sokar. Kişiler daha güçlü, canlı ve güzel olurlar. Hayat misyonumuzu fark etmek ve ona adım adım ulaşmak yönündeki çabalarımızı destekler. Kendi içsel kodlamanızdaki yapmanız gereken işinizle ilgili ipuçlarını yakaladıkça adımlarınız hızlanır.

Kuantum düşünce kişiler arası iletişimin en derin boyutunu bize sunar. Ortak insanlık alanında gerçekleşen bu iletişim, derin ve etkili bir uzlaşma sağlar. Beden dili ve sözel iletişimden daha da öte “Kuantumsal İletişim”le düşüncelerimizin doğrudan muhataba ulaştığı bir yöntem geliştiririz.

Kuantum düşünce hayatımıza daha çok bolluk ve bereket çekmemizi de sağlar. Kendimizle ilgili derin içsel vizyonumuzu değiştirdikçe daha çok bolluk hayatımıza akmaya başlar. Genel anlamda zenginlik; sahip olduğumuz şeylerle ruhsal varlığımıza kattığımız değerler arasındaki dengeyi anlatır. 

Çok paraya sahip olmak tek başına zenginlik işareti olmayabilir. Önemli olan bu parayla ne yaptığınızdır. Daha çok kahkaha, daha çok dostluk, daha çok sevgi, daha çok deneyim ve daha çok hayır üretebiliyorsanız o zaman zenginsiniz demektir.

Özetle kuantum düşünce tekniği, yaşamın temel amacı olan sevinç duygusunu yüreğimizde hissetmemiz için bize imkanlar sunar.


Kuantum fiziğiyle bu düşünme tekniğinin bağlantısı nedir?


Kuantum fiziği, klasik anlamdaki fiziksel maddenin enerjiye dönüştüğü bir alana bizi sokar. O alanda artık atom altı parçacıklar, hızla hareket eden enerji parçacıklarından başka bir şey değildir.

Daha da ötesi bu parçacıklar insan düşüncesinin yaydığı enerjiye yanıt verirler. Bu alanı gözlemleyen kişi ile gözlemlediği parçanın birbirinden bağımsız, kopuk şeyler olmadığı çıkar meydana. Düşünceyle enerji, gözlemleyenle gözlenen, iç ile dış, burası ve ötesi arasındaki ayırımlar kalkar.

Heisenberg’in belirsizlik alanı dediği bu alanı, gönderdiğimiz düşünce paketçikleri varlık katar. Belli hale getirir. Kuantum alanının bir noktasına yaptığımız etki bütünü etkiler aynı zamanda. Siz bir şey düşündüğünüzde bundan tüm alan etkilenir. Kuantum fiziği, fizikle fizik ötesinin birbirine karıştığı bir noktanın adıdır.


Bu teknikten yararlanarak hayatlarında değişiklikler yaratan kişilerden örnekler verebilir misiniz?


Tabi ki . Pek çok var. Çünkü kural hiç şaşmaz; düşünceler hayatımızı oluşturur.

En yakın bir örnek bir mimar hanımla ilgili. İşinde hiç memnun olmadığını söylemişti. Ona nasıl bir işte çalışırsa mutlu olacağını sordum, anlatmaya başladı. Bunları bir bir yazdık. Ciddi bir firmanın araştırma ve geliştirme departmanında çalışmak istiyordu. İmgesel olarak bilinçaltına kodladık. Ertesi hafta telefonla müjdeyi verdi. Tam da istediği bölümde iyi bir şirkette hafta başında işe başlıyordu.

Buna benzer yüzlerce örnek var. Burada sorun sistemle ilgili değil. Kendilerine yüzde yüz yararlı olacak bu sistemi uygulamak için katılımcıları ikna etmekle ilgili. Belki de bu işe keyifli bir ikna çalışması diyebiliriz.

Bir başka çarpıcı örnek de bir öğrenciyle ilgili. Üniversiteye hazırlık yapan bir gencin sınavla ilgili korku dolu düşünceleri vardı. Onunla bir çalışma yaptık. Binlerce kişi arasında o bir yıldız gibi parlıyordu. O kalabalık arasında fark edilmemesi mümkün değildi. Hayalinde “sınavı kazanmış hatta üniversite diplomasını alıyor” görmesini sağladık. Bu sınavın hayatının bir çok önemli günlerinden sadece biri olduğunu ama tek belirleyici olay olmadığını tespit ettik. Bütün bunlar zihin özel bir algılama düzeyindeyken gerçekleştirildi. Bu genç üçüncü kez sınava giriyordu ve artık dördüncü bir şansı yok gibi gözüküyordu. Tabii ki daha sonra onun sınavı kazandığına dair telefon aldım.

Yine başka ilginç örnek tıp fakültesinde okuyan bir öğrenciyle ilgili. Arkadaşlarının ve rektörünün okulda yaptığı kulüp çalışmalarını yeteri kadar desteklemediğinden şikayet etmişti yana yakıla. Ona göre okul rektörü tuhaf biriydi. Bir konuda görüş almak için odasına girdiğinde onun hiç yüzüne bakmıyor, tersliyor ve isteklerini görmezden geliyordu. Sonra bu gençle bir seminer programında özel bir çalışma yaptık. Bir hafta geçmeden yüzünde güller açarak beni ziyarete geldi. Kız arkadaşıyla sinemaya gitmişlerdi oradan geliyorlardı. Tuhaf şeyler olmuştu doğrusu. Rektör birden huy değiştirmişti. Karşılıklı oturup konuşmuşlar ve çok sıcak bir iletişim kurmuşlardı. Daha önce bir türlü yerine getirilmeyen okulun bilgisayar kulübüyle ilgili bir isteği daha o söylemeden rektör tarafından karşılanmıştı.


Bu süreç nasıl işliyor? Yani nasıl oluyor da sizin yaptığınız bu çalışmadan rektörün ve kız arkadaşın haberi oluyor?


Güzel bir soru. Bizim bilinçaltı düzeyde oluşturduğumuz yeni bir program “Birleşik Alan”da bir etki yapar. Bu düzeyde zaman ve mekan farklı bir biçimde işler. Bu alanda her şey şimdi ve burada durumunu yansıtır. O yüzden düşünceler mucizevi sonuçlar doğurur. Alan bir tür bilgi okyanusu gibidir. Okyanusun bir damlasındaki değişim diğer tüm damlaları uyarır.


Seminerler katılımcılarda kalıcı bir etki yaratıyor mu?


Bu biraz da kişilerin konuya verdikleri önemle ilgili bir şey. Ama alışkanlık haline gelmiş, içselleştirilmiş bir davranış tabii ki kalıcı oluyor. Kuantum düşünce öğrenmeden çok yapmaya, bilmeden de ileri olmaya yönelik bir çalışmadır. İçsel olarak yaratılmış değişimler kalıcı olacaktır kuşkusuz. Kişi düşünceleri ve seçimleri ile hayatı arasındaki ilişkiyi gördükçe farkındalığını artırır. Böylece bilerek yaşamaya başlar. Böylece kendi hayatının efendisi olur.


Kuantum Sözlüğü:

Farkındalık: Görerek, duyarak, hissederek, tadarak ve koklayarak deneyimlediğimiz yaşamın ötesindeki inanılmaz ayak değmemiş kumsalların farkına vararak, geçmişin verdiği alışkanlık ve sınırlamalardan kurtularak geleceği şekillendirecek farkındalıklar oluşturacaksınız.

Enerji :Her şeyin çözümünün enerji olduğu gerçeğini olaylara ve durumlara bakış da kullanarak duygularınız dahil her şeye bakış açınızı değiştireceksiniz.

Sıçrama: Kuantum deneyimi kişilere daha önce olmadıkları, düşünmedikleri, hissetmedikleri şekilde deneyimler kazandırdığı için bir kere deneyimlendiği zaman artık o sıçrayış ve uyanış gerçekleşmiş oluyor ve bilinçlilik her şeyi farklı bir seviyeden deneyimlemeye başlıyor.

Etiketler: Davranışlarımızı yani yaşamımızı kontrol eden duyguların etiketleri Kuantum ile değiştirilebiliyor; böylece duygular özünden değişmeye başlıyor ve dilediğiniz değişimlerin gerçekleşmesi Kuantum seviyesinde gerçekleşerek yaşamınıza yansıyor.

Evren : Evrende her geçen gün cevaplar değişiyor, bu anlamda bildiğimiz evren ve onun kanunları da değişiyor veya biz derindekileri Kuantum fiziği ile düşüncelerimizi ve bugüne kadar öğrendiğimiz birçok şeyi altüst edecek şekilde tekrar keşfediyoruz

Benlikten Birlik Bilincine Geçiş: Kuantum seviyesinde BEN yoktur çünkü her şey tektir yada Kuantum seviyesinde birbiri ile inanılmaz bağlamda birleşiktir.

Kuantum düşünce teknikleri; gelecekte olmasını istediğimiz durumlar, kendimizde görmek istediğimiz özellikler hakkında hayaller, sesler ve duygularla oluşturulan bir düşünce biçimidir.

Tasavvufi düşünce ise kökleri çok eskilere dayanan kadim düşüncelerden özellikle Hinduizm, Taoizm, Brahmanizm gibi akımlardan çok etkilenmiştir.

Kuantum düşünce tekniği ve tasavvuf, içi aynı dışı farklı paketlerde önümüze sunulan düşünce akımlarıdır. Bu tür düşünceler kitabımızın rehberliğinde ele alındığında ancak sağlıklı bir düşünce formuna sahip olabiliriz. İşte o zaman ayağı yere sağlam basan birer fert olabiliriz.

Kuantum düşünce tekniği, kuantum felsefesiyle beraber ortaya çıkmıştır. Hatta günümüzde medya sayesinde kuantum felsefesi ve tasavvuf birleştirilerek pazarlanmaya başlanmıştır. Kuantum felsefesi de kuantum fiziğiyle ortaya çıkmıştır. Parçalanamaz anlamında olan atom parçalandığında pozitivist fizik tahtını, kuantum fiziğine bırakmak zorunda kaldı. Kuantum fiziğinin halka arz edilmesi sorunu ortaya çıktığında ise kuantum düşünce tekniği ve tasavvufla bu alanı anlamlandırmaya başladık. Bu alanı anlamlandırmamızın sebebi, bu alanın dış dünyada bir örneğinin bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Maddenin doğasına yeterince derinlemesine dalındığımızda, yaşadığımız dünyadaki bildiğimiz her şey yok olur. Katı madde olarak düşündüğümüz eşya, kuantal alanda farklılaşır.

Kuantum fiziğinde öne çıkan ana kavram enerjidir. Atomların dalga formları ve düşüncenin şekillenmesinde kuantum fiziği mistik düşünce modelleriyle üst üste gelen yeni modeller sunmaktadır. Kuantum enerji alanlarının dalga boyutlarında yelken açan insan zihni, kendi heva ve hevesine esir düşmüş gibi görünmektedir. İkiliği tek gören, süslü bir pasta bütünlüğünde parçayı bütünden sayan insan zihninin oynadığı oyunda ‘’Şeytan bunun neresinde’’ diye sormadan edemiyorum, “Tanrı bunun neresinde?” diyen Batı düşüncesinin sorgulama mantığını kullanarak…

Atomlarda var olan enerji, bize toptancı bir bakış açısı sunmaktadır. Frekans alanlarına yüklediğimiz anlamlar kendi çıkarımlarımızdır. Kuantum felsefesinde hem hem mantığı (yani bulanık mantık) öne çıkmaktadır. Hepimiz bir bütünün yansımasıyız: Sen de haklısın sen de…

Kuantum alanlara yüklenilen mistik yorum sayesinde tasavvufta yapılan rabıta da normalleştirilmektedir. Rabıta, Arapça “rabt” kökünden türetilmiş bir kelimedir. Sözlükte birleştirmek, iliştirmek ve bağlamak anlamına gelmektedir.

Günümüzde enerjiye çok büyük bir önem atfedilerek büyük görev yüklenilmektedir. Tıpkı geçmişte maddeye verilen değer gibi… Popüler medya sayesinde günümüzde materyalistlerin yerini Enerjiciler aldı… Enerjiye yüklenilen görevleri çok dikkatli bir şekilde okumalıyız. Bu alan için söylenen her sözü ve yazıyı Kur’an’a arz etmeliyiz. Hatta bu durumu alışkanlık haline getirmeliyiz. Bu konuda Rabbimiz ne diyor, diye düşünmeliyiz.

***Kur’an’dan onay almayan hiçbir şeyi kabul etmemeliyiz. Ne diliyorsak evrenden, türbelerden, gavslardan değil, yalnız Rabbimizden dilemeliyiz. Fatiha suresinde olduğu gibi:

“Her şeyi güzel yapan yalnız Allah’tır (12). O, bütün varlıkların Sahibidir (13).

İyiliği sonsuz, ikramı boldur.

Hesap verme gününde yetki O’nundur.

(Allah’ım) Kulluğu yalnız Sana yapar, yardımı yalnız Senden isteriz.

Bizi doğru yoluna kabul et;

Mutluluk verdiğin kimselerin yoluna.

Gazaba uğramamış ve sapıtmamış olanların yoluna” (Amin)






















İnsanlar, Kuantum Düşünce Tekniği ile kuruntu, başıboş hayaller gibi etkisi olmayan sıradan düşünce kalıplarından kurtulabilir. Kuantum Düşünceyi doğru uyguladığımızda; hayatımızın efendisi olabiliriz. Sınırlayıcı, kısıtlayıcı düşünce kalıplarımızı fark ederek hayatımızdan çıkartabilirsek ve bunların yerine güçlendirici, yapıcı ve pozitif inançlarımızı koyabilirsek, hayatımız mükemmel bir olgunluğa ulaşacaktır. Hayatımız, bu yeni inançlarımız doğrultusunda değişerek, şekillenecektir. Sizin için en uygun kişi, en uygun imkan, en uygun iş, en uygun zamanda karşınıza çıkacaktır. Evrende; hakkımız olan mutluluğu, bereketi, bolluğu, sevgiyi ve sevinci yaşamımıza katmış tanımış olursunuz. Düşüncelerimiz değişirse, hayata bakış açımız da değişir.

Kuantum fizikçileri; evrendeki her şeyin tamamen enerjiden oluştuğunu kanıtladı. Atom altı parçacıklar incelendiğinde, uçsuz bucaksız saf enerjiden oluştuğu anlaşıldı. Evrendeki tüm parçalar birbirine bağlı ve etkileşim halindedir. Her insan bir diğerine bağlıdır. Bizler büyük bir enerji okyanusunda yüzüyoruz, evrensel enerji ile besleniyoruz. Vücudumuzda AURA denen manyetik bir alan var. Peki, çekim yasasının bu enerji kavramı ile ilişkisi ne? Şimdi onu açıklayalım. İnsan beyni bir gün içinde 60.000 tane düşünce üretebilmektedir. Bu düşüncelerin hepsi bir frekansa sahiptir. Yani diğer bir deyişle düşüncelerimiz somutlaşır. İstediğimiz cisim enerjiden oluşur ve bir frekans yayar; düşüncelerimiz de bir frekans yayar. Bu iki frekans mutlaka evrende birbirini çekecektir. Düşünce yapımızı değiştirdikçe, daha çok bolluk hayatımıza akar.

Kuantum Düşünce Tekniği, evrensel bir ilkedir, yüksek nitelikli bir düşünme biçimidir. Günlük hayatta bir sürü, kuruntu, vesvese, korku gibi düşünceler üretiriz. Çoğu zaman geleceğimizle ilgili, ya da hedeflerimizle ilgili pozitif düşüncelerden uzaklaşırız. Kuantum Düşünce ile, kendimizi keşfederek, adım adım özgürleşmeye başlarız. Hayatı boyunca başarısız olmuş ve bunu kaderi olarak düşünen bir insan, düşünce yapısını değiştirerek hayatında bir sıçrama yapabilir. Terk edilmiş, kendine güvenini yitirmiş bir insan, Kuantum Düşünce yapısı ile mükemmel bir ilişkiye kavuşabilir.

İlişkilerimizde, iş hayatımızda, maddi veya manevi hayatımızın her alanında mükemmele ulaşmak Kuantum Düşünce ile gerçekleşebilir. Hayatımızda olup biten, her şeyin arkasında düşüncelerimiz var. Fakirliği kaçınılmaz bir kader olarak kabul eden, buna karşılık zengin olmayı kendine yakıştıramayan birçok insan var. Bu insanlar, zengin olmayı ya da olmamayı değil; zenginliği kabul edip etmemeyi tartışıyorlar kendileriyle.

İnsanlar kalıplaşmış ve kalın düşünce kalıplarının arasına hapsedilmiştir. Daha doğrusu bu kalın düşünce kalıpları artık onlar için bir inanç haline gelmiştir. Bu insanların hayat karşısındaki duruşu hep zayıf ve çekimserdir. Düşünce gücümüz sınırsızdır. Ama biz bunu ya unuturuz, ya da kullanmayı aklımıza bile getirmeyiz. Düşüncelerimizde tuttuğumuz her şeyi kendimize çekeriz. İstesek de, istemesek de bu böyledir. Düşüncelerimiz de ne varsa, deneyimlerimizde onu yaşarız. Bir şeyi düşünmeye başladığımızda, istediklerimizi zihnimizde bir resim olarak görmeliyiz. Buna imgeleme deniyor. İmgeleme en basit anlamıyla; düşünülen olayın ya da bir nesnenin zihinde canlandırılmasıdır. Örneğin; iş yerinde bir projeye başlayacaksan, önce çalışma masan gözünün önüne gelir, sonra bilgisayarda kullanacağın dataları tasarlarsın ve orta da hiçbir şey yokken bile, senin kafanda proje başlar, tüm detayları ile gelişir ve biter. Nasıl uygulayacağına gelince: Önce istediğin herhangi bir şey düşün. Sakin ve insanların seni rahatsız etmeyeceği bir oda olabilir. Tıpkı meditasyon yapar gibi gevşe, rahatla. Nefesini kontrol et, sakinleş.

Rahatladığına inanınca, düşündüğün, arzuladığın, istediği şey her ne ise, zihnin de imgelemeye çalış. Gözünde canlandır ve bunu yapmaktan hoşlandığın sürece devam et. Örneğin bir tatil planı olabilir, kumsal, deniz, martılar. Ya da sevdiğin bir insanı düşünebilirsin, aile fertlerin ile güzel bir yemek yediğini canlandır.

İstediğin şey ne kadar net olursa ve ne kadar çok odaklanırsan, başarma ihtimalin de artar. Düş kur, her insan düş kurar, arzular. Tam olarak ne istiyorsan, o resmi gözlerinde canlandır. Denemekten asla vazgeçme.

Fiziksel, duygusal, zihinsel ya da ruhsal düzeyde herhangi bir şeyi gerekleştirmeyi amaçlayabilirsin. Tüm insanlar imgeleme kullanır. Bazıları bunu bilinçli yapar, bazıları ise sadece pembe hayaller kuruduğun iddia edip, üzerini örtmeye çalışır. Düşünceler imgeleme ile sabitlenince, gerçeklik bulabilir. Bizler, sadece pozitif düşünmeliyiz, olmasını istediğimiz şeyleri düşünmeliyiz, olmasından korktuklarımızı değil...


* Hayatla uyum içindeyim.
* Her yeni güne coşku ve mutluluk ile başlıyorum.
* Seviyorum, seviliyorum.
* Bu gün bana hep güzel şeyler getirecek.
* Pozitif düşünüyorum, güzel yaşıyorum.
* Mutlu bir aile hayatım var, güneş her sabah güzel evimin içini ve bizleri aydınlatıyor.
* İş arkadaşlarımı seviyorum.
* Çalışma hayatını seviyorum.
* Verimli olmayı seviyorum.
* Her yeni günde kendime bir artı katıyorum.
* Bu gün her şey çok ama çok güzel olacak.
* Yaşamayı seviyorum.
* Yaşamdan zevk alıyorum.
* Gün benimle başlıyor, benimle bitiyor


Özetle; her şeyin, her an iyiye gittiğine inanmalıyız. Eski ve işe yaramaz düşünce kalıplarından, negatif düşüncelerden kurtulmalıyız. Sevgi dolu bir ilişki mi istiyorsunuz, hayat zaten sevgi üzerine kurulmuş. Sevgi kainatın her zerresine hakim, marifet bunu görebilmekte gizli. Karşınıza iyi bir insan çıkmadı diye, kendinizi eleştirmeyin, karamsarlığa kapılmayın. Aradığınız kişi, az ilerde sizi bekliyor.

Kariyer hedefleriniz mi var? Önce kendinize güvenin. Bu işyerimde başarılı olacağınıza inanın. Orada her anınızın, firmaya katma değer sağladığına inanın. Özgüvensiz kişinin kafasındaki ses, onu daima eleştirir. Önce bu sesten kurtulun.

Kendinizi kurban olarak düşünmeyin. İç dünyanız ile dış dünyanızı şekillendiriyorsunuz, siz kurban değil, hayatınızın efendisisiniz. Bir düşünün hayatı nasıl algılıyorsunuz. Başınıza gelen bir olayı nasıl yorumluyorsunuz. Karamsar mı? Yapıcı mı? Her ne düşünüyorsanız, evrene yaydığınız titreşim, duygu yoğunluğu o şekilde gelişecektir. Yaşamın zor olduğuna inanırsanız, tüm yaşamınız zorluklarla geçecektir. Bu inancı değiştirmediğiniz sürece, yaydığınız frekans, size olumsuzluk olarak geri dönecektir. Biz farkında olsak da olmasak da yaydığımız her düşünce frekansı bize geri dönüyor. Ne düşünürsek, onun yansımalarını yaşıyoruz. Başlangıç noktası biziz, düşünce yapımız, ezip geçemediğimiz düşünce kalıplarımız.

Sonuç olarak; dışarıda yaşadığımız ne varsa, içsel dünyamızın yansımalarıdır. Dışarıda olanlardan memnun değilseniz, içinize, özünüze dönüp bir bakın...


Frekans Yükseltme


Etrafımızdaki her şeyin, her nesnenin ve her insanın bir frekansı vardır. Bazılarınınki düşük bazılarınınki ise yüksektir. Ortamların ve kişilerin frekansları sabit değildir. Günden güne, an be an değişim gösterebilirler. Bizler her zaman bedenimizin, zihnimizin, ortamımızın yüksek bir titreşim frekansında olması isteriz. Böylece, isteklerimize, istediğimiz insan olmaya yaklaşırız. Hastalıklardan ve yaşamdaki olumsuzluklardan uzaklaşırız.

Öfke, korku ve endişe gibi duygular enerji frekansımızı düşüren duyguların başında gelir. Düşük frekanslar bizi mutsuz kılar, hastalıkları ise beraberinde getirir.


Titreşim Frekansını Yükseltmek
Frekans Yükseltme Çalışmaları

  • Bilinçsel süreçler ile, dıştan ve içten etkiler ile frekansımız yükselebilir ya da istemeden de olsa düşürebiliriz. Beden frekansımızı yükseltmek için aromatik yağlardan, bitkilerden, müzikten ve sanattan destek alabiliriz.
  • Zihin egzersizleri, fiziksel egzersizler, frekans yükseltme meditasyonu, dua ve olumlamalar da beden ve zihin frekansımızı yükseltmek için yardımcıdır.
  • Aralıklı aura temizliği ile frekans yükseltmek de mümkündür.
  • Aura temizliği için yüksek frekanslı adaçayı bitkisinden destek alınabilir. Adaçayı tütsüsü ortamın frekans değerini arttırır.
  • Banyo sonrası sirkeli su ile durulanmak, beden frekansını yükseltir.
  • Ortamda bulunan bir kap kaya tuzu, kötü enerjiyi üzerinde toplar. Bu şekilde ortamın frekans değerinin yükselmesine olanak sağlar. Bu tuz belli aralıklarla -haftada bir- değiştirilmelidir. Doğrudan dışarı çıkarılmalı ve evde tutulmamalı, evdeki çöpe atılmamalıdır.

Frekansı Yüksek Bitkiler

Gül doğadaki en yüksek frekansa sahip bitkidir. 1 bardak gül çayı, hızla beden ve zihin frekansınızı yükseltir. Cilt bakımı için gül suyu kullanmak, yerleri sildiğiniz suya birkaç damla gül yağı damlatmak, gül ya da gül yağı koklamak da frekans yükselticidir.

Hane İçi Enerji Frekans Yükseltme

Evdeki aşırı eşya, tozlanmış alanlar, güneş görmeyen karanlık köşeler hanedeki yüksek enerjiyi emer ve azaltır. Fazla eşyadan arınmak, evi güneş ve temiz hava ile doldurmak ve temizlik hanedeki enerjiyi yükseltmenin en basit ve etkili yöntemidir.


Aromatik Yağlar ve Bitkiler ile Frekans Yükseltme

Gül 320 MHz, 

Sığla (Günlük) 147 MHz,

Melisa 102 MHz,

Lavanta 118 MHz,

Nane 78 MHz,

Bu bitkiler en yüksek frekansa sahip bitkilerin başında gelir. Bu bitkilerin uçucu yağlarını buhurdanlık üzerinde ısıtarak ya da tütsü olarak doğrudan yakarak kullanabilirsiniz. Mis gibi kokularının yanı sıra, hane içi enerjiyi yükselten etkilerinden de faydalanabilirsiniz.


İlişkiler ve Zihin Frekansı


Sevgi ve saygı dolu bir ilişki zihin frekansını en kolay yükselten şeylerin başındadır. Enerjisi düşük kişiler ile beraber olmak sizin de enerjinizin fazlaca düşmesine sebep olur. 200 MHz’nin altında enerjiye sahip kişiler, düşük enerjiye sahip kabul edilir.

Enerjinizin düşük olduğunu düşündüğünüz zamanlarda, yüksek enerjili, sevdiğiniz bir kişi ile vakit geçirmek sizin de enerjinizi yukarı çekecektir.


Beslenme ve Beden Frekansı


Her şeyin olduğu gibi yediğimiz yiyecekler de yüksek ve düşük enerji frekans değerlerine sahiptir. Örneğin konserve gıdaların frekansı 0 Mhz olarak ölçülmüştür. Taze meyve ve sebzeler ise yüksek titreşime sahip besinlerin başında gelir. Beslenmemizde yüksek frekanslı gıdalara öncelik vermek, bedenimizin de yüksek frekansta akmasına vesile olacaktır.


SON SÖZ

Bu derlememden anlaşılacağı üzere, evren tamamen Matematiksel bir sistem üzerine kuruludur. Yine Nikola Tesla' nın da dediği gibi “Eğer evrenin sırlarını bulmayı arzuluyorsanız enerji, frekans ve titreşimler üzerinden düşünün.”

Bu sözle enerji, frekans ve titreşimi matematiksel bir örüntüyle düşündüğümüzde kainatın tüm sırlarını açığa çıkarabileceğimizi düşünüyorum. 

Evren, kuantum fiziği açısından baktığımızda bir yazılımdan farksızdır. Açıkçası kuantum dilinde yazılmış bir programın içerisindeyiz. (Matrix gibi)

Ayrıca, frekansın matematiksel büyüklükleri de yaşamımıza yön veriyor. Buradan numerolojiye de göz kırpmış oluyoruz:)

Özetle en çok ilgimi çeken kavramlar üzerinden derlediğim bu yazı aslında hayatı anlamlandıran güzel bir yazı oldu. 

Numeroloji yani MATEMATİK, kuantum, frekans, titreşim ve enerji kavramları evreni daha iyi anlamamıza vesile olmaktadır.



Kaynaklar

https://www.kuantumbilincalti.com/kuantum-uygulama/

https://slideplayer.biz.tr/slide/3147542/

https://prezi.com/25j2-o3laft9/kuantum-ogrenme-yaklasm/

https://sophosakademi.org/kuantum-ile-tasavvuf-arasinda-bir-iliski-kurulabilir-mi/

https://www.potansiyelim.com/kuantum-nedir/

https://www.sabah.com.tr/kultur-sanat/2022/03/09/telepati-enerji-frekans-rezonans-ve-kuantum-hayatimizi-nasil-etkiliyor-yazar-sahin-ilhandan-sabahcomtrye-ozel-aciklamalar?paging=5

https://www.kadinlarkulubu.com/konu/kuantum-dusunce-teknigi.397737/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çöp DNA (İnsan DNA' sının %98' i)

Bakım Yönetimi

Matrix Felsefesi ve Platon' un Mağara Alegorisi