Yıldız Geçitleri (STARGATE) ve Portallar

YILDIZ GEÇİTLERİ (STARGATE) VE PORTALLAR






Kapılar ve Portallar, çok farklı kültürler arasında semboliktirler. Bir tapınağın kapısı veya portalı, güçlü bir sembolizm taşır. 

Frithjof Schuon’un dediği gibi, “nesnede içsel bir sembolizm” vardır. Kapı hem giriş hem de çıkıştır, bu nedenle tarih boyunca portal ve geçitlerle ilişkilendirilmiştir. Ancak en çok da başka bir dünyaya girişi simgelemek için kullanılır. CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısının başka boyutlara gitmek için bir çeşit portal / yıldız kapısı olarak kullanıldığına inanan birçok insan var ve göründüğü kadarıyla, bu bir çeşit Antik düşünce aslında…

Zira Uzayda birbirinden çok uzak noktalar arasında kestirme bir geçiş yapılmasına olanak sağladığına dair birçok bilim-kurgu öykü, roman ve filmde işlenen (Ör:“Contact” adlı romanında Carl Sagan tarafından kullanıldı) bu geçitlere pek çok antik medeniyetin inandığına dair birçok sözlü efsane söz konusu…

Din, mitoloji ve edebiyatta bir dünyadan diğerine geçişi simgelemek için sıklıkla bir kapı kullanılır. Yıldız Geçitleri / Stargates, şimdilik bilim-kurgu ve gerçekliğin büyüleyici bir örtüşmesidir ve Dünya’da buradaki portallara erişebildiğimizi iddia edenler hiç de azımsanacak düzeyde değil…

Bu kişilere göre, bazı konumların kutsal geometri tarafından tasarlanan bir harita üzerinde pusula noktaları olduğu düşünülmekte ve iddiaya göre de bu konumlar bizi paralel evrenlere taşıma becerisine sahiptirler. Hatta Anunnaki’nin tanrı değil, bu yolla dünyaya gelen ve teknoloji bahşeden yabancı varlıklar olduğu iddia ediliyor. Bunun Ortadoğu’daki yılların çekişmelerinin en önemli nedenlerinden biri olduğu belirtilir.

Dünyada arkeologların henüz açıklayamadığı büyüleyici özellikler gösteren çok sayıda antik yer var, Güney Amerika’daki Hayu Marka Kapısı ve Afrika’da Mada’in Saleh gibi eski yerleşimler, sadece yapılarında değil, aynı zamanda büyüleyici detaylardan bahseden geniş tarihlerinde de benzerlikler sergilemekte…

Yerliler bu antik yerleri, mistik güçlere sahip yerler olarak görüyorlar. Dünyevi yıldız geçitleri arasında en popüler olanlar arasında Stonehenge formasyonu ve Bermuda Üçgeni söylenebilir. Ancak diğer birçok yer antik portallar olarak da nitelendirilmektedir. Bermuda Üçgeni muhtemelen en ünlü yıldız kapısı portalıdır.

Yine, Dünyanın en muhteşem göllerinden biri olan Titicaca Gölü’nün yakınındaki Pre -İnka arkeolojik alanı içinde yer alan “Güneş kapısı” (Gate of the Sun); binlerce yıl önce yaşayan eski bir kültür tarafından inşa edilmiş, yaklaşık 10 tonluk tek bir Andezit bloğu ile oluşturulmuş ve ‘Güneş Tanrısı’nın merkezde olduğu kabartmalarındaki sembolizm açısından oldukça dikkate değer olmuştur. Titicaca Gölü’nde çok uzak olmayan, başka bir dünyaya açılan en tanınmış ve yaygın olarak şüphelenilen portallardan biri ise; “Tanrıların Kapısı” (Gate of the Gods) dır; 7 metre yüksekliğinde ve 7 metre genişliğindeki Hayu Marca dağının tabanına oyulmuş büyük bir taş yapıdır. Bir başka garip tesadüf ise, Tanrılar Kapısı’nın Titicaca Gölü’nün yakınındaki diğer büyüleyici “Güneş Kapısı”na benzemesidir. (Kutsal geometri açısından da bu iki portal arasında ilişki kurulur)

ABD’deki Arizona‘daki Sedona’da da yerel efsaneye göre, başka dünyalara giden tüneller ve geçitler vardır. Bu bölge Kızılderili kabileleri tarafından Nawanda olarak anıldı ve onu kutsal bir şehir olarak gördüler. Yerliler kentin çölündeki kırmızı kayaların “ruhsal olarak yüklü” olduğuna ve bu bölgede yüksek bir “ruhsal girdaplar” yoğunluğuna sahip olduğuna inanmaktalar. Bir girdap, yeryüzünden yükselen yoğunlaşmış bir enerjidir ve bu “girdaplar”, göksel varlıklar ve karasal ruhlar için portallar veya geçitler olarak düşünülür.

Sri Lanka’da, kayalık vahşi doğada ve Ranmasu Uyana’nın mağaralarında veya Thissa Wewa rezervuarı ile Isurumuniya Kaya Tapınağı arasında yer alan ve bir ızgara üzerinde taşa oyulmuş çok sayıda tuhaf sembolün bulunduğu bir yer de “Sri Lanka Yıldız Geçidi” olarak adlandırılır.

Yine Fırat Nehri’nde de kayıp ve saklanmış eski bir yıldız kapısı olduğu söyleniyor. Eski yıldızlara ait birkaç kitap yazan araştırmacı Elizabeth Vegh’a göre bu portal, Mezopotamya şehri Eridu’nun kalıntıları altında gömülmüş durumda. Bu yıldız kapısının, Sümer tanrılarına ve krallarına bağlı olduğu iddia edilmekte...

Bilindiği gibi Mısır Piramitlerine dair de benzer spekülasyonlar söz konusu…

Teorik olarak, iki evreni birbirine bağlayan tünellere; beyaz delikler ve kara delikler arasındaki bağlantıya Einstein-Rosen köprüleri veya Schwarzchild solucan (ya da kurt; elma kurdu)) delikleri / ‘wormhole‘ denmekte ve bu matematiksel çözümler akademik ve bilimkurgu açısından oldukça ilginç olsa da pratik kullanım için ne yazık ki henüz imkansızdırlar. Zira tamamen teoriktirler.

Deniliyor ki 11 boyutlu evren ve çoklu evrenler fikirlerinin toplandığı malum M-teorisinin daha iyi anlaşılması, bilinmeyenlerinin çözülmesi gerekmekte…

Elektromanyetizma ile kendi genel görelilik teorisini birleştirmeye çalışan Albert Einstein ve Nathan Rosen, bu köprülerin bir evrene, bizim evrenimizden başka bir yere ya da başka bir zamana açılabilecek sonsuz ihtimalli kapılar olabileceğini öne sürmüşler. Ünlü fizikçiler bu solucan deliklerinin nasıl işleyeceklerinin prensiplerini kâğıda dökmeye çalışmışlar. Süpersicim (iplikçik) teorisi uzmanı Briann Greene, bu fikrin doğru olma ihtimalinden şüphe duysa da solucan deliği modeli gerçekse bir zamanla diğer zaman arası bağlantının da kurulabileceğini söylüyor.

Bir teoriye göre de evrenler, Rus “matruşka” bebekleri gibi, başka evrenlerin içinde olabilir. Kuramsal fizikçi Nikodem Poplawski’nin makalesine göre evrendeki her türden karadelik Einstein-Rosen köprülerine sahip olabilir ve bu köprülerin her birinin içinde karadelikle aynı anda doğmuş yeni bir evren bulunabilir. Bunun anlamı da kendi evrenimizin de başka bir evrendeki bir karadeliğin içinde ortaya çıkmış olabileceği…

Her şeyden önce, üç boyutlu beynimizin bu tür bir olguyu kabullenmesi oldukça zor. Zaten bilim de henüz o evrenleri betimleyecek düzeyde değil. Ancak kimilerine göre de belki de CERN / Büyük Hadron Çarpıştırıcısı, bir tür modern yıldız kapısı eşdeğeri gibi, diğer boyutlara bir çeşit portal olarak kullanılıyor olabilir. Acaba birileri Paralel Evrenleri ve diğer boyutları keşfetmeyi çoktan gerçekleştirmiş olabilir mi?
Diğer birçok şey gibi, bilemiyoruz tabii ki…










NASA'dan çarpıcı açıklama: Dünyanın manyetik alanında gizli geçitler var


Bilim kurgunun bilim gerçeklerine dönüştüğü günümüzde NASA’dan, Dünya’nın manyetik alanında gizli geçitler (portallar) keşfettikleri yönünde bomba gibi bir açıklama geldi.

Günümüz bilimi son yıllarda gerçeğe yeni yaklaşımlar getirmemize sebep olacak türden bazı buluşlara imza atıyor. Bilim kurgunun favori temalarından biri olan gizli geçitleri (portallar) kısaca uzay ve zamanda beliren yarıklar olarak tanımlayabiliriz. Tıpkı bir kestirme yol gibi, uzay gezginleri bu uzay-zaman yarıklarını kullanarak diledikleri yerlere daha çabuk ulaşabilirler. Hatta çoğu zaman portalın içinden geçtiklerinde nereye çıkacaklarını bilmeden büyük bir maceraya atıldıklarına da rastlamışızdır. Tabii buraya kadar her şey tamamen bilim kurgu. Yine de yıldız kapıları, solucan delikleri ve portallar gibi filmlerden öğrendiğimiz kavramların uzun zamandır birçok teorik fizikçinin çalışmalarında açıkça yer almakta olduğunu belirtmekte fayda var.

Bilim kurgunun bilim gerçeklerine dönüştüğü günümüzde NASA’dan, Dünya’nın manyetik alanında gizli portallar keşfettikleri yönünde bomba gibi bir açıklama geldi. NASA bu portallara X-noktaları adını veriyor ve en kestirme tanımıyla; elektron yayınımı bölgeleri olarak tarif ediyor. NASA bilim ekibinden plazma fizikçisi Jack Scudder, “Bu bölgeler Dünya’nın manyetik alanının Güneş’inki ile birleştiği yerlerde, kesintisiz bir yol oluşturacak şekilde bir araya gelerek gezegenimizden Güneş’in atmosferine kadar 150 milyon kilometre boyunca uzanıyor,” diye açıklıyor.

NASA’nın THEMIS uzay aracı ve Avrupa Cluster uydusu ile yapılan ölçümler sonucunda, her gün bu 150 milyon kilometrelik hat boyunca düzinelerce portalın açılıp kapandığı saptandı. Bunların çoğu küçük ve kısa ömürlü. Ancak aralarında hiç kapanmayan genişleyebilen, oldukça büyük olanları da var.

Enerjik parçacıklar, portalların oluşturduğu açıklıktan geçerek Dünya atmosferinin üst katmanlarını ısıtabiliyor, jeomanyetik fırtınaları tetikliyor ve kutup ışıklarını oluşturuyor. Özetle belirtecek olursak; parçacıklar X-noktaları üzerinden Güneş’ten Dünya’ya manyetik alan transfer ediyorlar.

Bu keşif uzayda yolculuk çağını başlatabilir. En azından Dünya ve Güneş arasında kestirme bir yol olduğu ortada. Goddard Uzay Uçuşu Merkezinden, THEMIS projesi bilim insanı David Sibeck “Önce buna inanmadım,” diyor “Bu bulgu temel olarak solar rüzgar ve manyetosfer etkileşimi anlayışımızı değiştiriyor.”

NASA 2014 yılında bu durumu daha yakından araştırmak için yeni bir uzay görevi planladı. Manyetosfer Çoklu Ölçüm Görevi “Magnetospheric Multiscale Mission” (MMS) olarak adlandırılan bu görevde dört farklı uzay aracı, Dünya’nın çevresindeki belirli noktalarda mevzilenip gezegenin etrafını saracak ve portallar üzerinde inceleme yapacaklar. NASA bu çalışma için, keşfi yapan bilim insanlarının bağlı bulunduğu Iowa Üniversitesi’ni yetkilendirdi.

Manyetosfer Dünya’yı sararak bizi solar rüzgarlardan koruyor. Güneş’ten gelen bu rüzgarların hızı ortalama 400 km/s civarında. Aslında solar rüzgarlar, iyonize olarak Güneş’ten dışarıya akan gazlar. Güneş’teki dönemsel aktivitelere bağlı olarak şiddetleri değişiklik gösteriyor. Rüzgarlar Dünya’nın manyetik alanıyla karşılaştığında, boş uzayda şok dalgaları oluşturuyorlar.

Dalgaların altında kalıp gezegenimizi saran bölüm ise manyetosferi meydana getiriyor. Ancak kutup bölgelerinde gezegenimizin manyetik alanı Güneş’ten gelen yüklü parçacıkları geçirecek kadar zayıf. Parçacıklar atmosfere girdiklerinde doğal bir ışıma yayıyorlar. Buna kutup ışıkları (aurora borealis ve aurora australis) adı veriliyor. Işımalar genelde geceleri gözleniyor ve ağırlıklı olarak iyonosfer tabakasında meydana geliyor.

Popular Science Türkiye'de yer lan bilgiye göre, Manyetik alandaki bu portalların neden orada oldukları ve tahmin edilenler dışında başka amaçları olup olmadığı henüz bilinmiyor. Jack Scudder, “Manyetik portallar görünmezliğe sahip,” diyor.

Üstelik kararsız ve değişken olduklarından tespit edilebilmeleri bir hayli zor. Bilim insanlarının şu ana dek yaptıkları tek şey yüklü parçacıkların hareketlerini izlemekti. Portallar görünmez oldukları için ipuçları ancak bu parçacıkların hareketleri takip edildiğinde yakalanabiliyor.

Çünkü parçacıklar bir takım karışık hatlar boyunca ilerliyor ve bazı bölgelerde bir araya toplanarak X-noktalarından geçiyorlar. Bu bölgelere X-noktası adı veriliyor çünkü parçacıklar portallara vardıklarında çapraz bir şekil oluşturacak şekilde birleşmekteler.






Sonsöz


Yıldız geçitleri, dünyanın değişen manyetik alanı ile stonhage, göbeklitepe, tarsus gibi stargate noktalarında tekrar faal hale gelebilir. Özellikle kadim medeniyetlerden Antik Mısır uygarlığının bu konuda çok fazla çalışma yaptığına inanıyorum.

Tarsus kazılarında da bir yıldız geçidine rast gelindiğini düşünüyorum. Bu kazılar halen gizemini koruyor. Açıklanmış değil.




Kaynaklar

https://www.karar.com/dunyanin-manyetik-alaninda-gizli-gecitler-bulundu-563066
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/nasadan-carpici-aciklama-dunyanin-manyetik-alaninda-gizli-gecitler-var-797112
http://www.zamandayolculuk.com/yidizkapisi.htm
http://farahyurdozu.net/2019/10/05/stargate-projesi/
https://www.gaia.com/article/puerta-de-hayu-marca-gate-gods
https://www.facebook.com/groups/tuhafiz/posts/3012258195766415/
http://www.felsefetasi.org/kapilar/?fbclid=IwAR2dGF_fDNoJ8NCz1RICcmVQxGcqJxsFOXq13D9dJ2QITcZ8JS2QMiJ1Lwc

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çöp DNA (İnsan DNA' sının %98' i)

Bakım Yönetimi

Matrix Felsefesi ve Platon' un Mağara Alegorisi