Frekans boşlukta veya madde içinde yayılan enerjinin titreşimidir. Bir yerden başka bir yere yayılan enerjinin sinyalidir.Güçlü veya zayıf olabilir. Modern fizikte var olan her şey enerji olduğu için var olan her şeyin bir frekansı vardır. Düşüncelerimizin yaydığı duyguların ait olduğu frekanslar vardır, ülkelerin, şehirlerin, doğanın, binaların, eşyaların ve tabi duygulardan oluşan insanların da frekansları vardır.
Örneğin korku, endişe, kendine acıma, kibir, öfke, üstünlük sağlama şikayet edici saygısızlık düşük frekanslardır. Zeka, bilgi, rahatlık, cesaret, aktivite ise orta frekanslardır. Neşe, yaratıcılık, takdir edebilme, huzur, içsel hiza ve bütünlük, kabul yüksek frekanslardır.( Frederick Dodson’ın yazmış olduğu “Levels of Energy” kitabındn bahsi geçen frekansların bilimsel değerleri de mevcuttur, bu konu ile ilgili tüm ayrıntıları bu kitaptan okuyabilirsiniz.)
Frekansı evrene yaydığımız titreşim dalgaları olarak düşünebiliriz. Evrenin dili enerjidir ve frekans enerjilerin titreşimidir. Yani yaşadığımız her olayı enerjimiz ve frekansımız ile yaratırız. Enerjimiz bulunduğunuz frekanstaki benzinimiz gibidir. Yani frekansımız yüksek,iken enerjimiz düşük olabileceği gibi çok düşük bir frekansta olup enerjimiz çok yüksek de olabilir. Örneğin tarihte diktatörlere bakarsak bunu daha net anlayabiliriz. A.Hitler kibir, öfke ve üstünlük sağlama frekansındadır ve bu frekans çok düşük bir frekanstır. Fakat Hitlerin enerjisi çok yüksektir.
Her frekans kendinden altta kalan frekanslara hükmedebilir ve kolaylıkla etkileyebilir, tıpkı öfke frekansındaki Hitlerin endişe ve korku hissine hükmedebildiği gibi.
Evrende olaylar ait olduğumuz frekanslara göre gerçekleşir. Evren biz hangi frekanstan yayın yapıyorsak o frekansa ait gerçeklikleri bize sunar.
Para kazanmak bizi korkutuyor ise veya hasta olursak ilgi göreceğimizi düşünüyorsak ya da aşkın imkansız olduğuna inanıyorsak ait olduğumuz frekanslar , korku ,sevilmememe endişesi, değer görememe kaygısıdır ve evren bize tam olarak o frekansları verir. Yani biz para kazanamamayı, hastalığı ve imkansız aşkı deneyim olarak hayatımızda yaşarız.Evrende bu nedenle iyi-kötü, doğru-yanlış ,güzel-çirkin yoktur ait olduğumuz frekansları hayatımıza çekeriz hepsi bu. Evren enerji ve çekim yasası ile işler. Kendi cennetimizi de kendi cehennemimizi de biz yaratırız, kendi inançlarımızın bizde yarattığı duygular ile. Bu duyguların ait olduğu enerjileri evrene yaydığımız frekansları ile.
Frekans teknolojisi hızla gelişmeye devam ediyor. İleride öyle günler gelecek ki, kişiler eş seçimini yaparken sadece kan uyuşmazlığına değil frekans uyuşmazlığına da bakacaklar. Bu şekilde kimin kiminle anlaşamayacağı net bir şekilde bilinebilecek. İyi başlayıp kötü giden ilişkilerin de sebebi frekansların değişmesi aslında.
On yıldır birlikte olduğunuz kişiyle artık anlaşamıyorsunuz çünkü ikiniz de on yıl önceki frekanslarınızda değilsiniz artık ve bugün apayrı iki frekansta yaşıyorsunuz hayatı. Kısmet dediğimiz şey de frekanslarla son derece ilintilidir. Dünyanın iki ayrı ucunda da olsa en doğru frekanslar her zaman birbirlerini buluyor.Tıpkı göçmen kuşların yollarını bulması gibi dünyanın manyetik haritasında hepimizin ayarlı olduğu bir frekans var ve kendimize en uygun frekansı bir göçmen kuş edasıyla buluyoruz. Bazen de bulamıyoruz.
İşte o zaman hayatımızda problemler ortaya çıkıyor. Bizimkinden daha güçlü bir frekansın etkisine girdiğimizde kendi manyetik alanımızdan kopuyoruz ve kendimizi kötü giden bir evliliğin içinde ya da istemediğimiz bir işi yaparken bulabiliyoruz. İşte bütün bunların sebebi yanlış frekanslar… İlişkilerde de asıl mesele doğru frekansı bulabilmekte.Herkesin kendisine en uygun titreşimi bulma potansiyeli vardır. Kendimizi dinlemek diye ifade ettiğimiz kişinin bir karar vermeden önce içe dönme hadisesi de budur aslında. Kendimizi dinlediğimizde titreşimlerimizi de fark ediyoruz ve titreşimler iç ses olarak bizim için neyin iyi ve doğru olacağını bize söylüyor. Bir miktar derin düşünme ve yalnız kalmak kendimizi yani titreşimlerimizi anlamak için yeterlidir. Yeter ki kendimize bu fırsatı verelim…
Evrendeki canlı veya cansız her şeyin bir titreşim(frekans) yaydığı yapılan araştırmalar sonucu belirlenmiştir. Belirli bir frekansta titreşen bir sistemin, aynı frekanstaki dış titreşimin tesirinde kalarak yüksek genlikle titreşmesi olayına rezonans deniyor (Rezonans Kanunu). Bu kanuna göre canlı veya cansız tüm varlıklar birbirlerini frekanslarıyla etkisi altına alabilir, bunun için yeter şart ise benzer olmak. 1900’lü yıllarda Bruce Taino ve Gary Young sağlıklı insanların gün içindeki ortalama beden frekanslarını ölçmeyi başardı. Sağlıklı bir insan vücudunun 62-72 MHz aralığında bir frekansı vardır. İyi hissettiğimizde farklı, kötü hissettiğimizde farklı frekanslar oluşturuyoruz. Yani radyo dalgaları kadar kontrollü olmasa bile değişken bir frekans aralığımız var. Yapılan araştırmalar sonucu olumsuz düşüncelerin insan frekansını 12 MHz kadar düşürdüğü, olumlu düşüncelerin ise 10 MHz yükselttiği tespit edildi.Nikola Tesla insan vücudundaki frekansları, dış frekanslardan yalıtabildiğimizde hastalıklara karşı büyük bir direnç göstereceğimizi savunuyordu. Henüz Tesla hayatta iken 1920 yılında Dr. Raymond Rife belirli frekansları kullanarak virüsleri ve bakterileri yok edebileceğini buldu. Bugün de frekanslardan yararlanarak hastalar tedavi edilebiliyor.
Yazımın başında da dediğim gibi benzer frekanslar üreten varlıklar aynı şeyleri düşünebilir, hissedebilir ve birbirine etkide bulunabilir. Mutluyken etrafımızdaki insanların da mutlu olması, aynı şekilde üzgünken onların da kederlenmesi birbirimizin frekansı etkisine girdiğimizden olabilir. Nitekim yapılan araştırmalar bu fikri destekler nitelikte. Kim bilir evde masanızın üzerinde duran çiçeği sularken ona güzel şeyler söylerseniz belki de daha hızlı büyür. Bunun da ötesinde sizinle aynı müziği dinlemekten zevk alıyor da olabilir.Ya bu keşfin bir silaha dönüşme ihtimali? Eğer böyle bir frekans üretilebilseydi, son derece ilgi çekici bir cihaz olmaz mıydı? Fareli köyün kavalcısı hikayesine benzer bir durum oluşabilir, suçluları nezarete kadar zorluk çekmeden getirebilirdik.İnsan bedeninin doğal titreşim düzeyi saniyede ortalama 300 titreşimdir. Frekans yani titreşim düzeyi arttıkça kişilerin doğaüstü güçlerinde artış olacağı düşünülmektedir. Örnek verecek olursak saniyede 10 bin titreşim seviyesindeki insanların astral seyahat yapabileceğini söyleyen kaynaklar bulunmaktadır. Namazdan önce imamlar “Safları sıkı tutun.” der. Bu şekilde birden fazla fazla insanın titreşiminin birleştirilmesiyle güçlü bir rezonans alanı oluşturup dualarımızın daha kuvvetli bir şekilde iletilmesini sağlıyor olabilir miyiz?
“Evrenin gizemini anlamak istiyorsanız, enerji, frekans ve titreşim cinsinden düşünün.”
Nikola Tesla
Yorumlar
Yorum Gönder