Firavunlar - Eski Mısır

Eski Mısır dendiğinde çoğumuzun aklına önce Piramitler ardından da Firavunlar geliyor. Daha sonra Musa’nın denizi yarma hikayesi, Firavun’un kafasına giren sinek, helak hikayeleri, Piramitlerin yapılışı sırasındaki eziyetler, ücretlerin birayla ödenmesi, uzaylılar… Aslında baya bir şey geliyormuş ama olsun biz size yine de daha fazlasını anlatacağız. Ortamlarda “Eski Mısır Uzmanı” gibi görünmenizi sağlayacak enfes bilgiler burada, kaçırmayın.

1. Bir Firavun asla saçının görünmesine izin vermezdi, nedenini bilmesek de her zaman saçlarını tam kapatacak şekilde bir taç takardı veya fotoğrafta da gördüğünüz çizgili örtüyle kapatırdı.

2. O zamanlar Mısır’da çok bulunan sivrisineklerden korumak amacıyla Firavun’un yanında daima üstü tamamen çıplak ve bal sürülmüş köleler bulundurulurdu.

3. Eski Mısır’da hem kadınlar hem de erkekler makyaj yapardı, ancak bunun amacı daha güzel ve çekici görünmek değil güneşten korunmaktı. Ayrıca Eski Mısırlılar makyaj yapmanın iyileştirici bir gücü olduğuna inanırlardı.

4. O zamanlarda henüz antibiyotikler keşfedilmediği için ki ancak 20. yüzyılda kullanmaya başladık, Eski Mısırlılar enfeksiyonlar için küflü gıdaları ve toprağı kullanırlardı.En yaygını yaralara küflü ekmek bastırmaktı, acaba bizim şişen yere çiğnenmiş ekmek koymamız buradan mı geliyor? Eski Mısırlılar Türk müydü??

5. Mısırlı çocuklar, ergenlik dönemlerine gelinceye kadar kıyafet giymezlerdi, bunun sebebi aşırı yüksek sıcaklıklardı, öyle ki Mısırlı erkekler de etek giyerdi, alttan serin serin essin diye.

6. Zengin Mısırlılar kanat takarlardı, evet her biri bir Victoria’s Secret mankeni gibi dolaşırdı ortalıkta. 

7. Sıklıkla Bülent Ersoy’a benzettiğimiz Sfenks’in burnunu kimin kırdığı asla tam olarak çözülememiştir, burunsuz Sfenks çizimlerine 1737 yılında bile rastlanmıştır. Sfenkse zarar verdiğini kesin olarak bildiğimiz tek kişi Müslüman bir din adamı olan Sa’im al Dahr isimli arkadaş ki o da 1378 yılında vandalizm gerekçesiyle linç edilmiş.

8. Mısırlılar dünyanın hem düz hem de yuvarlak olduğuna inanırlardı, yani altı düz üst kısmı yuvarlak, tıpkı bir yarım daire gibi, onlara göre Nil Nehri de dünyanın merkezine doğru akmaktaydı.

9. Mısırlı askerler aynı zamanda polis görevini de görürlerdi, yetmezmiş gibi Firavun adına vergi de toplarlardı.

10. Eski Mısır’da her tapınakta en yüksek mertebeden rahiplik görevi Firavun’a aitti, ancak çoğu zaman bu görevi onun adına baş rahip üstlenirdi.

11. M.Ö 2600 yılında yapıldığı düşünülen, Djoser’e ait ilk piramidin etrafı 10 metre yüksekliğinde ve 15 kapısı bulunan bir duvar ile çevriliydi.

12. Eski Mısır’da kadınlar erkeklerle eşit yasal ve ekonomik haklara sahipti, ancak yine de uygulamada bu eşitliğin keyfini tam olarak çıkardıklarını söyleyemeyiz.

13. Piramitleri uzaylılar mı yaptı? inanışının aksini piramit işçilerine ait iskeletler göstermiştir ki bunlar Mısırlı kimselerdir.Hiyerogliflerden anladığımız kadarıyla bu işçiler eserleriyle gurur duyan, kendilerine Firavun’a sadakat derecelerine göre “Khufu’nun Arkadaşları”, “Menkaure’nin İçki Dostları” gibi isimler veren değişik kimselerdi.

14. Bir ceset mumyalandığında beyni, burun deliklerinin birinden girilerek çıkarılırdı ayrıca bağırsakları da çıkarılır ve kanopi adı verilen kavanozlara konulurdu.Mumyalama sırasında vücuttan çıkarılmayan tek organ kalpti, çünkü Eski Mısırlılar ruhun kalpte oturduğuna inanırlardı.

15. Ramses’in 8 resmi nikahlı karısı ve yaklaşık 100 cariyesi vardı, M.Ö. 1212 yılında öldüğünde 90 yaşındaydı.


Putperest sapkın bir dine mensup olan Mısırlılar arasında Hz. Nuh döneminden, Hz. İbrahim döneminden gelen ilme sahip olan bilginler vardı. Bu Musevi ilim sahipleri, geçmiş peygamberler döneminden öğrendikleri bilgileri kullanıyorlardı.Bu bilgilerden bir tanesi de elektrik kullanarak aydınlatma yapılmasıydı. Mısır’da özellikle Dendera Tapınak Kompleksi’ndeki Hathor Tapınağı’nda bulunmalarıyla dikkat çeken bazı duvar resimleri, Antik Mısır’la ilgili oldukça ilginç bir bilgiyi gün yüzüne çıkarmıştırYukarıda incelenen duvar resimlerinin büyük kısmı Mısır’daki Dendera Tapınak kompleksinde yeralmaktadır. Bu resimlerde Mısırlıların günümüzde kullandığımız ampül ve ark lambası tekniğini kullanarak aydınlatma yaptıkları görülmektedir.

Tarihçi Heredot’a göre, Eski Mısırlılar dünyanın en “dindar” insanlarıydılar. Ancak dinleri “hak din” değil, çok tanrılı sapkın bir dindi ve içinde bulundukları koyu tutuculuk sebebiyle bu sapkın dinlerinden bir türlü vazgeçemiyorlardı.Eski Mısır kavmi, içinde yaşadığı doğal çevre şartlarından çok etkilenmişti. Mısır’ın doğal coğrafyası ülkeyi dış saldırılara karşı çok iyi koruyordu. Mısır’ın dört bir yanı çöllerle, dağlık arazilerle ve denizlerle çevriliydi.Mısırlılar, bu doğal koşullar sayesinde dış ülkelerden soyutlandılar. Ancak geçen yüzyıllar, bu soyutlanmayı koyu bir taassuba dönüştürdü. Böylece Mısırlılar gelişmelere ve yeniliklere kapalı, dinleri konusunda son derece tutucu bir görünüm kazandılar.Bu nedenle Hz. Musa ve Hz. Harun, Firavun’a ve yakın çevresine hak dini tebliğ ettiklerinde,“Onlar: Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin ikinize inanacak değiliz” (Yunus Suresi, 78) diyerek yüz çevirmişlerdi.Eski Mısır’ın resmi dinine göre Firavun, kutsal bir varlıktı. O, tanrılarının dünyadaki bir yansımasıydı ve görevi de dünyada insanlara adalet dağıtmak ve onları korumaktı.Halk arasında yaygın olan inanışlar son derece karışıktı ve devletin resmi dini ile çatışan bu inançlar Firavun yönetimi tarafından baskı altına alınmıştı. Temelde çok tanrıya inanılıyor, bu tanrılar genellikle hayvan başlı ve insan vücutlu olarak tasvir ediliyordu. Ancak bölgeden bölgeye değişebilen yerel geleneklerle de karşılaşmak mümkündü.Tarihi kaynaklarda Hz. Musa öncesinde kavmi tek ilahlı dinlere çağıran Mısırlıların varlığından da bahsedilmektedir. Söz konusu Mısırlılara en önemli örnek, Mısır tarihinin en dikkat çekici firavunu olan Neferkheperure Amenhotep’dir, yani IV. Amenofis.Eski Mısırlılar koyu taassupları sebebiyle putperest inanışlarından vazgeçmiyorlardı. Tarih boyunca tek bir Allah’a ibadet edilmesi gerektiğini tebliğ eden kişiler gelmişti, ama Firavun’un kavmi hep eski sapkın inanışlarına geri dönmüştü.Sonuçta, hem Mısır halkının hak dine karşı batıl bir sistemi benimsemiş ve hem de İsrailoğullarının köleleştirilmiş olduğu bir dönemde, Allah, Hz. Musa’yı elçi (resul) olarak gönderdi. Hz. Musa, hem Mısır’ı hak dine davet etmek, hem de İsrailoğullarını kölelikten kurtararak doğru yola iletmekle görevlendirilmişti.Firavun’a ve yakın çevresine Hz. Musa vasıtasıyla sakınmaları gereken şeyler açıklanmış, Allah onları uyarmıştı. Buna karşılık onlar isyan edip, peygamberi delilik ve yalancılıkla suçladılar. Allah da onlar için alçaltıcı bir son hazırladı. Ve Hz. Musa’ya olacakları vahyetti. Bu olaylar ayetlerde şöyle haber verilmektedir.Musa’ya: ‘Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz’ diye vahyettik. Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. “Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur. Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler. Biz ise uyanık bir toplumuz” (dedi). Böylelikle biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık. Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da. İşte böyle; bunlara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular. İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa’nın adamları: “Gerçekten yakalandık” dediler.” (Şuara Suresi, 52-61)

KAYNAKLAR: 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çöp DNA (İnsan DNA' sının %98' i)

Bakım Yönetimi

Matrix Felsefesi ve Platon' un Mağara Alegorisi