İstanbul

İstanbul’un adı, tarih boyunca farklı biçimlerde anılsa da bugün kullanılan ismin kökeni Yunanca ‘eis tin polin’ (εις την πόλιν) ifadesine dayanıyor. 

Bu ifade, Antik Yunanca’da ‘şehre’, ‘şehrin içine’ veya ‘şehir içi’ anlamına geliyor. Zamanla halk dilinde yapılan telaffuz değişiklikleriyle bugünkü ‘İstanbul’ şekline dönüşen bu isim, dilbilimsel bir süreç içinde evrimleşti. 

Yunanca konuşma dilinde, ‘n’ ünsüzüne bitişen ‘p’ sesinin ‘b’ sesine dönüşmesi, bu değişimi destekleyen bir unsur oldu. 

Tarihsel kaynaklar, İstanbul isminin M.S. 2. yüzyılda Ermeni metinlerinde ‘Istanbol’ ya da ‘Istınbol’ olarak geçtiğini ortaya koyuyor. 

Türkçeye bu biçimde geçmiş olabileceği düşünülen bu isim, Osmanlı döneminde resmiyet kazanarak belgelere girdi ve yaygın bir kullanım alanı buldu. 

İstanbul adının geçtiği Türkçe’deki en eski örnek, 1360 yılında yazılmış Dânişmendnâme eseri. Ayrıca, Osmanlı tarih yazıcılığının erken dönem eserlerinden Gazavât-ı Sultan Murad’da da bu isme yer veriliyor.





İstanbul’un tarihi boyunca taşıdığı isimler arasında ‘Ligos’ en eski olarak bilinirken şehir MÖ 667’de Megaralı yerleşimciler tarafından kurulduğunda ‘Byzantion’ adını aldı. 

Bu isim, koloninin lideri Byzas’ın onuruna verilmişti. Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyetiyle ‘Byzantium’ adı Latinceleştirildi. 

324 yılında, Roma İmparatoru I. Konstantin, kenti Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti ilan etti ve şehir, yeni bir döneme adım attı. 337 yılında Konstantin’in ölümünden sonra, ‘Konstantin’in kenti’ anlamına gelen ‘Konstantinopolis’ ismi resmiyet kazandı. 

Bu isim, Bizans döneminde resmi olarak kullanılsa da halk arasında şehir sadece ‘Polis’ (şehir) olarak anılıyordu. 

1453’te Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezi haline geldi. 

Batı dünyasında şehir uzun süre ‘Konstantinopolis’ adıyla anılmaya devam etti. Ancak Osmanlı belgelerinde ve halk arasında ‘İstanbul’ adı öne çıktı. ‘İslambol’ adı da zaman zaman kullanılsa da bu, halk arasında üretilmiş bir yakıştırmadan öteye gitmedi. 

Etimolojik olarak doğru bir temele dayanmayan bu isim, resmi kayıtlarda çok sınırlı yer buldu. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte ‘İstanbul’ adı resmileşti ve 1928’de Latin alfabesine geçilmesiyle Batı dillerinde de Konstantinopolis’in yerini aldı. Bugün İstanbul, sadece bir şehir değil, aynı zamanda geçmişten bugüne taşıdığı isimlerle de tarihsel ve kültürel bir mirasın simgesi olmayı sürdürüyor.


Tarihi ve Turistik Mekânlar


Kültür, İstanbul turizminin en önemli unsurlarından biridir. İstanbul, 8 bin 500 yıllık tarihi ve kültürü ile her dönem dikkatleri üzerine çekmeyi başarmış ve milyonlarca ziyaretçiyi ağırlamıştır.

Günümüzde de devam eden bu ilgiye karşılık İstanbul, çağın kültürel dinamizmini sakinleriyle buluşturan modern sanat müzeleri, galerileri, sanatçılara ev sahipliği yapan sokakları ve konser mekânları, festivalleriyle; sanatın her alanına nüfuz eden kültür turizmine dair sahip olduğu bütün imkânları ziyaretçilerine sunmaktadır.

Kültürel ve sanatsal üretimin yanında İstanbul’da halkın çağlar boyu sürdürdüğü gündelik yaşamın önemli mekânları olan ibadet merkezleri de bulunmaktadır. 

Tarih boyunca kozmopolit bir kent olan İstanbul, bünyesinde yaşamış milletlerin kendi kültürlerine has mutfaklarını yansıtarak gastronomi turizmini de kültür turizminin önemli bir parçası haline getirmiştir.


İstanbul’un Tarihi ve Kültürel Mekânları


İstanbul’da, kültür turizmine ev sahipliği yapan 28 saray, 91 medrese, 517 cami, 164 kilise, 19 sinagog, 199 türbe, 595 çeşme ve 93 hamam olmak üzere toplam 1796 adet tarihi değere sahip mekân bulunmaktadır.





Üç İmparatorluğa Başkentlik Yapan Şehir: İstanbul


Yenikapı’da yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan bulgular, İstanbul’un tarihinin 8 bin 500 yıl öncesine dayandığını ortaya koymuştur. Kuruluşundan itibaren İstanbul, tarihte birçok devletin egemenliği altında gelişmiş ve çeşitli kültürlerin merkezi olmuştur.

Şüphesiz, İstanbul’un tarihi ile ilgili en göze çarpan özelliği, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi üç evrensel imparatorluğa başkentlik yapmış olmasıdır. 

M.S. 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu çok genişlemiş; İstanbul, stratejik konumundan dolayı, İmparator Büyük Konstantin tarafından Roma’nın yerine yeni başkent olarak seçilmiştir. Şehir 6 yılı aşkın bir sürede yeniden düzenlenmiş, surlar genişletilmiş, tapınaklar, resmi binalar, saraylar, hamamlar ve hipodrom inşa edilmiştir.

330 yılında yapılan büyük merasimlerle İstanbul’un Roma İmparatorluğu’nun başkenti olduğu resmen açıklanmıştır. 

Yakın Çağ’ın başladığı dönemde İkinci Roma ve Yeni Roma adları ile anılan kent, daha sonra "Byzantion" ve geç devirlerde Konstantinopolis olarak adlandırılmıştır. Halk arasında ise kentin adı tarih boyunca "Polis" olarak anılagelmiştir.

Büyük Konstantin'den sonraki imparatorların da şehri güzelleştirme çabalarının devam ettiği anlaşılmaktadır. Kentteki ilk kiliseler de Konstantin'den sonra inşa edilmiştir. Batı Roma İmparatorluğu’nun 5. yüzyılda çökmesi nedeniyle İstanbul, uzun seneler Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) başkenti olmuştur.

Bizans döneminde yeniden inşa edilen kent, surlarla tekrar genişletilmiştir. 

Günümüzde 6492 metre uzunluğundaki ihtişamlı şehir surları, İmparator Il. Theodosius tarafından yaptırılmıştır. 6. yüzyılda nüfusu yarım milyonu aşan kentte, İmparator Justinyen idaresinde bir altın çağ daha yaşanmıştır. 

Günümüze kadar ulaşan Ayasofya, bu dönemin bir eseridir. 726-842 yılları arasında kara bir devir olan Latin egemenliği, IV. Haçlı Seferi Haçlı Orduları’nın 1204 yılında şehri istilası ile başlamış, tüm kilise ve manastırlar ile abidelere kadar şehir yıllar boyu talan edilmiştir. 1261'de idaresi tekrar Bizanslıların eline geçen kent, eski zenginliğine tekrar kavuşamamıştır.

İstanbul, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethinden sonra 1923 yılına kadar 470 sene boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olmuştur. Osmanlı döneminde bilimin, kültürün ve sanatın merkezi haline gelen İstanbul; cami, sinagog ve kiliselerin yan yana yaşadığı muhteşem bir hoşgörüye kavuşmuştur.

Fatih Sultan Mehmet'in dünya savaş tarihinde ilk defa kullanılan iri boyutlardaki topları, İstanbul surlarının aşılmasının önemli bir sebebidir. Fetihten sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti buraya taşınmış, ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen göçmenlerle şehir nüfusu arttırılarak boş ve harap olan şehrin imar çalışmalarına başlanmıştır. Şehrin eski halkına din hürriyeti ve sosyal haklar tanınarak, yaşamlarını sürdürmeleri sağlanmıştır. Fetihten yüz yıl sonra ise Türk Sanatı şehre damgasını vurmuş, kubbeler ve minareler şehir siluetine hakim olmuştur.

İlk olarak 29 Mayıs 1453’te Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarına katılan İstanbul, 1459’da her biri farklı demografik yapıya sahip dört idari birime ayrılmıştır. 

16. yüzyıla tarih sahnesinin en önemli ve büyük şehirlerinden biri olarak giren İstanbul, Küçük Kıyamet olarak adlandırılan 14 Eylül 1509 depreminde çok büyük zarar görmüştür. Bu büyük yıkımın ardından Sultan II. Beyazıt tarafından 80 bin kişinin istihdamıyla adeta yeniden kurulan İstanbul, tarih sahnesindeki önemini arttırmayı sürdürmüştür.

Kanuni Sultan Süleyman’ın yönetiminde 1520-1566 yılları arasında birçok değerli esere kavuşan İstanbul, günümüze kadar uzanan bir kent planına sahip olup, gelişimini devam ettirmiştir.

16. yüzyıldan itibaren Osmanlı sultanlarının Halife olmaları münasebetiyle tüm İslam dünyasının merkezi haline gelen İstanbul yalnızca İslam dünyasına değil, bütün din ve kültürlere de ev sahipliği yaparak “Dünya Başkenti” olmuştur.

1718-1730 yılları arasında Nevşehirli Damat İbrahim Paşa sadrazamlığında Lale Devri olarak anılan dönemde, itfaiye teşkilatının kurulması, ilk matbaanın açılması ve çeşitli fabrikaların kurulmasıyla İstanbul’da değişim rüzgârları esmeye başlamıştır. 

23 Aralık 1876’da I. Meşrutiyet’in ilan edilişi ve 24 Temmuz 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet ile birlikte Osmanlı Devleti şekil değiştirmiştir. Bu değişimin etkisiyle 1909 tarihli bir kanunla İstanbul’da ilk Vilayet kurulmuştur.

3 Kasım 1839’da Topkapı Sarayı’nın Gülhane Bahçesi’nde okunarak halka ilan edilen Tanzimat Fermanı ile İstanbul’da yeni bir dönem başlamıştır.

I. Dünya Savaşı’nın ardından 13 Kasım 1918’de İstanbul İtilaf Devletleri donanmasınca işgal edilmiştir. 6 Ekim 1923’te düşman işgalinden kurtarılan İstanbul’un başkentlik dönemi, 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte sona ermiştir. Türkiye Cumhuriyeti başkentinin Ankara’ya taşınması İstanbul’un önemini değiştirmemiş, yüzyıllar boyu farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan şehir, tarihi ve kültürel önemini yitirmeden günümüze kadar gelmiştir.


Komşu Şehirler


İstanbul, Avrupa ile Asya kıtalarını birbirine bağlayan bir köprü niteliği taşımaktadır. Kuzeyde Karadeniz, güneyde Marmara Denizi ve ortada İstanbul Boğazı'ndan oluşan kent, kuzeybatıda Tekirdağ'a bağlı Saray, batıda Tekirdağ'a bağlı Çerkezköy, Çorlu, güneybatıda Tekirdağ'a bağlı Marmara Ereğlisi, kuzeydoğuda Kocaeli'ne bağlı Kandıra, doğuda Kocaeli'ne bağlı Körfez, güneydoğuda Kocaeli'ne bağlı Gebze ilçeleri ile komşudur.


Yüzölçümü


Şehrin adını aldığı ve Haliç ile Marmara arasında kalan yarımada üzerinde bulunan İstanbul’un bütünü 5712 km²'dir. Marmara denizindeki Adalar da İstanbul iline dâhildir.


Bitki Örtüsü


İstanbul çevresinin bitki örtüsü, Akdeniz iklimi bitkilerini andırır. Bölgede en çok görülen bitki türü, uzun ve kurak yaz mevsimine uyum sağlayan makidir. Yer yer görülen ormanlık alanların en önemlisi kentin 20 km. kuzeyindeki Belgrad Ormanı'dır.


Irmaklar ve Göller


İstanbul ilinde büyük akarsu yoktur. En büyük akarsu, aynı zamanda Kocaeli Yarımadası'nın da en büyük suyu olan Riva Çayı’dır. Uzunluğu 71 km. olan Riva Çayı, kaynaklarını Kocaeli’nden alır ve güneydoğu kuzeybatı yönünde akarak Riva köyü yakınlarında Karadeniz'e dökülür.

Boğaza dökülen suların en önemlileri Küçüksu ve Göksu Dereleridir. Ayrıca Haliç 'e dökülen Kâğıthane ve Alibey Dereleri, Küçükçekmece Gölüne dökülen Sazlıdere, Büyükçekmece Gölüne dökülen Karasu Deresi, Terkos Gölüne dökülen Trança Deresi, İstanbul İlinin önemli akarsularıdır. İlde küçük fakat önemli üç göl vardır. Bunların üçü de Avrupa yakasındadır. Denizden ayrılmış olan Terkos Gölü’nün suyu tatlıdır. Kentin suyu bu gölden sağlanır. Marmara Denizi kıyısında bulunan Küçükçekmece (11 km²) ve Büyükçekmece (16 km²) göllerinin suları denizle temasları olduğu için tuzludur.


İklim


Yaz ayları genellikle sıcak, kış ayları bölgeyi etkisi altına alan sistemlere bağlı olarak fazla soğuk geçmeyen İstanbul, Akdeniz ikliminin özelliklerini taşıyor görünse de, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı'nın etkisiyle farklı özellikler taşır. Kış aylarında Karadeniz'den gelen soğuk-kuru hava kütlesi ile Balkanlardan gelen soğuk-yağışlı hava kütlesinin özellikle Akdeniz'den gelen ılık ve yağışlı güneyli hava kütlelerinin etkisi altındadır. Bütün ilde Karadeniz'in soğukça yağışlı (poyrazlı) havasıyla Akdeniz'in ılık (lodoslu) havası birbirini izler. İlde yaz-kış, gece-gündüz arasında büyük ısı farkları görülmez.

İstanbul, Türkiye’nin Marmara Bölgesinde 5.196 km² izdüşüm alana (5.461 km² gerçek alan) sahiptir. Doğuda Kocaeli, Batıda Tekirdağ ve Kırklareli’ne komşu olan İstanbul’un Kuzeyi Karadeniz, Güneyi Marmara Denizi ve Haliç ile çevrilidir.

Bugünkü İstanbul’un büyük kesimi Avrupa yakasında, diğer kesimi ise Asya yakasındadır.

İstanbul, kara ve denizler arasında önemli bir geçit yerindedir. Bir yakası Anadolu ve Balkan Yarımadaları, diğer yakası Karadeniz ve Ege Denizi arasında bulunur.


Yedi Tepeli Şehir


İstanbul, genel görünüşü ile plato özelliği taşır. Yüksek düzlükler, akarsular tarafından parçalanmıştır. Bu coğrafya ile “Yedi Tepeli Şehir” olarak da isimlendirilen İstanbul’un tepeleri,

1-Topkapı Sarayı Tepesi: Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Sultanahmet Camisi’nin bulunduğu,

2- Çemberlitaş Tepesi: Nuruosmaniye Camisi’nin bulunduğu,

3- Beyazıt Tepesi: İstanbul Üniversitesi, Beyazıt Camii ve Süleymaniye'nin bulunduğu,

4- Fatih Tepesi:FatihCamisi’nin bulunduğu,

5- Yavuz Selim Tepesi: Sultan Selim Camisi ve Külliyesi’nin bulunduğu,

6- Edirnekapı Tepesi: Mihrimah Sultan Camisi’nin bulunduğu,

7- Kocamustafapaşa Tepesi / Cerrahpaşa Tepesi: Topkapı, Aksaray, Yedikule ve Cerrahpaşa’yı kapsayan bölgenin bulunduğu tepelerdir.

Her iki kıyı arasındaki en yakın mesafe (Anadolu Hisarı-Rumeli Hisarı) 760 m’dir.

Kıyıların uzunluğu ise, Asya yakasında Ahırkapı Feneri ile Kavak Burnu arası 32,2 km, Rumeli Feneri ile Ahırkapı Feneri arası (Haliç dahil) Avrupa kıyısı 46 km’dir.


İstanbul’un Adaları


Marmara Denizi içinde İstanbul’a bağlı bulunan 9 adet adadan Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kınalı ve Sedef Adaları yerleşime açıktır. Bu adaların tamamı, 16 km² yüz ölçümüne sahip olup, boyu en uzun ada 5 bin 200 m ile Büyükada, eni en geniş ada ise 2 bin m ile Heybeliada’dır. Adalar’ın yaklaşık 542 hektarlık alanı binalarla kaplı, diğer kısımlar genellikle ormanlık, makilik ve kayalıktır.


Ekonomi


Türkiye ekonomisi, 2000’li yılların başında yakaladığı büyüme ivmesini artırarak devam etmektedir. Cumhuriyetin 100. yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefleyen Türkiye ekonomisinde en büyük payı İstanbul almaktadır. 

Ülkemizin sanayi ve üretim merkezi olan İstanbul, tarihsel zenginliği sayesinde turizm için de önemli bir şehir konumundadır.

Cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımları olan İstanbul Havalimanı, Osmangazi Köprüsü ve Kanal İstanbul gibi projelerle dünyanın da gözünü ayırmadığı İstanbul, milli gelirdeki artışın da liderliğini yapmaktadır. 

Dünyanın birçok ülkesinden fazla olan nüfusuyla büyük bir ekonomik güç haline gelen İstanbul, genç nüfusu sayesinde gelecek için de büyük bir potansiyel barındırmaktadır.

İstanbul, geçmişten günümüze Türkiye ekonomisinin geçirdiği tüm dönüşümlerde merkezi rol oynamıştır. Bunda, İstanbul’un yurtdışından gelen akımların ülkemize giriş kapısı olması kadar, yurt içinde yaratıcılık ve yeniliğin odaklandığı, girişimciliğin yoğunlaştığı bir merkez olmasının etkisi büyüktür.

İstanbul, Türk ekonomisinde önemli bir role sahiptir ve hem ticaret hem de sanayi sektöründe büyük bir rol oynar.

İstanbul, çağlar boyunca bir ticaret ve üretim şehri olagelmiştir. Turizm sektörü, endüstri ve ticaret potansiyelleriyle İstanbul’un değeri her geçen gün artmaktadır. Türkiye’de kendine has sosyo-ekonomik yapıya sahip olan İstanbul, ülkenin ticaret, iş, yatırım, finans ve turizm başkentidir.

İstanbul’un Türkiye iş gücündeki payı %20,3, ihracattaki payı %50,6, ithalattaki payı ise %54,6’dır.


İstanbul Ekonomisinin Temel Taşları


İstanbul’da ilk borsacılık faaliyetleri 1854 Kırım Savaşı'na dayanmaktadır. İstanbul’da kurulan borsa, 1873 yılında çıkarılan bir nizamnameyle “Dersaadet Tahvilat Borsası” adını almıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra 1929 yılında bazı düzenlemeler yapılmış, menkul kıymetler ve kambiyo borsaları kanunu çıkarılmıştır. Borsa, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası adı altında çalışmaya başlamış, 26 Aralık 1985'te İMKB kurulmuştur. 2013 yılından itibaren Borsa İstanbul adıyla faaliyet göstermektedir. Borsa İstanbul ile ilgili ayrıntılı bilgiye https://www.borsaistanbul.com/ adresinden ulaşılabilmektedir.

Dünyanın en eski ve en büyük alışveriş merkezi olarak bilinen Kapalıçarşı, 45 bin metrekarelik bir alan üzerine kuruludur. Bünyesinde 3 bin 600 dükkân bulunan Kapalıçarşı’da, halıdan çantaya, tekstil ürünlerinden altın ve gümüş takılara, antikalardan çinilere, hediyelik eşyalara kadar her şeyi bulabilmek mümkündür. Kapalıçarşı ile ilgili ayrıntılı bilgiye http://www.kapalicarsi.com.tr/ adresinden ulaşılabilmektedir.

Mısır Çarşısı 17. yüzyıl vakanüvisleri tarafından ‘’Yeni Çarşı’’ ve ‘’Valide Çarşısı’’ adları ile anılmıştır. Ancak buradaki dükkânlarda satılan malların çoğunlukla Mısır’dan gelen mal ve baharatlar olması nedeniyle 18. yüzyılın ortalarından itibaren ‘’Mısır Çarşısı’’ ismi ile anılmaya başlandığı görülmektedir. İlk yıllarında aktar ve pamukçu esnafına tahsis edilen Mısır Çarşısı’nın, aktarlar ve pamukçular arasında paylaştırılmış 6 adet kapısı bulunmaktadır. Mısır Çarşısı’nda bulunan bu kapıların ismi zamanla değişerek; Eminönü Kapısı/ Yeni Camii Kapısı, Balık Pazarı Kapısı/ Tahmis Kapısı/ Hasırcılar Kapısı, Ketenciler Kapısı/ Tahtakale Kapısı, Çiçek Pazarı Kapısı, Yeni Camii Kapısı/ Yeni Çiçek Pazarı Kapısı, Bahçe Kapısı olmuştur. Mısır Çarşısı ile ilgili ayrıntılı bilgiye http://www.misircarsisi.org.tr/ adresinden ulaşılabilmektedir.


Üniversite Şehri İstanbul


İstanbul, eğitimde üniversite sayısının fazlalığı ile Türkiye’nin lideridir. İstanbul'da 14 devlet, 44 vakıf ünivesitesi ve 3 vakıf meslek yüksekokulu olmak üzere toplam 61 üniversite bulunmaktadır. Bunların yanı sıra Hava ve Deniz Harp okulları ile herhangi bir üniversiteye bağlı olmayan 4 vakıf meslek yüksekokulu bulunmaktadır. Türkiye’deki üniversitelerin yüzde 29,61’ine İstanbul ev sahipliği yapmaktadır.

Öğrenciler, eğitim kalitesi ve sosyal faaliyetler bakımdan zengin olan bu üniversitelere büyük bir ilgi göstermektedir. Bu doğrultuda üniversiteler kendilerini yenilemekte ve çağın modern eğitim sistemleriyle öğrencilerine yeni olanaklar sunmaktadır.

Yükseköğretimde eğitim gören öğrenci sayısı toplam 1 milyon bin 834’tür. 553 bin 203 öğrenci devlet üniversitelerinde, 440 bin 586 öğrenci vakıf üniversitelerinde, 8 bin 45 öğrenci ise vakıf meslek yüksekokullarında eğitim görmektedir.

Devlet ve vakıf üniversiteleri, her sene Avrupa başta olmak üzere yurtdışından çok sayıda yabancı öğrenciye ev sahipliği yapmaktadır. Hem değişim öğrencisi olarak hem yükseköğrenimini burada tamamlamak amacıyla İstanbul’a gelen öğrenciler, şehir ekonomisine büyük katkı sağlamanın yanı sıra İstanbul’un yurtdışı tanıtımında rol oynamaktadırlar.


İstanbul’daki Üniversitelerin Listesi


Devlet Üniversiteleriİstanbul Üniversitesi

Marmara Üniversitesi
Boğaziçi Üniversitesi
İstanbul Teknik Üniversitesi
Yıldız Teknik Üniversitesi
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Türk-Alman Üniversitesi
Galatasaray Üniversitesi
İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Üniversitesi
Milli Savunma Üniversitesi
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa
Türk Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
Türkiye Uluslararası İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi

Vakıf ÜniversiteleriBahçeşehir Üniversitesi

Yeditepe Üniversitesi
Beykent Üniversitesi
İstanbul Bilgi Üniversitesi
İstanbul Aydın Üniversitesi
Koç Üniversitesi
İstanbul Gelişim Üniversitesi
İstanbul Okan Üniversitesi
Üsküdar Üniversitesi
İstanbul Kültür Üniversitesi
Sabancı Üniversitesi
Özyeğin Üniversitesi
Maltepe Üniversitesi
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi
Kadir Has Üniversitesi
Haliç Üniversitesi
Doğuş Üniversitesi
Altınbaş Üniversitesi
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi
Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi
Piri Reis Üniversitesi
İstanbul Galata Üniversitesi
MEF Üniversitesi
Bezmialem Vakıf Üniversitesi
İstanbul Ayvansaray Üniversitesi
İstanbul Kent Üniversitesi
Beykoz Üniversitesi
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi
Fenerbahçe Üniversitesi
Biruni Üniversitesi
İstanbul Gedik Üniversitesi
Işık Üniversitesi
İstanbul Arel Üniversitesi
İstanbul Esenyurt Üniversitesi
İstanbul Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi
İstanbul Rumeli Üniversitesi
Nişantaşı Üniversitesi
İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi
İstanbul Medipol Üniversitesi
İstanbul Ticaret Üniversitesi
İstanbul Atlas Üniversitesi
İstinye Üniversitesi
İbn-i Haldun Üniversitesi
Demiroğlu Bilim Üniversitesi


Vakıf Meslek Yüksekokullarıİstanbul Sağlık ve Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu


Ataşehir Adıgüzel Meslek Yüksekokulu
İstanbul Şişli Meslek Yüksekokulu


Türkiye’nin Turizm Başkenti: İstanbul


Yenikapı’da yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan bulgular, İstanbul’un tarihinin 8 bin 500 yıl öncesine dayandığını ortaya koymuştur. 

Kuruluşundan itibaren İstanbul, tarihte birçok devletin egemenliği altında gelişmiş ve çeşitli kültürlerin merkezi olmuştur.

Üç büyük imparatorluğa başkentlik yapan İstanbul; 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethinden itibaren 1923 yılına kadar 470 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’na başkent olmuştur. 

Osmanlı döneminde İstanbul bilim, kültür ve sanatın merkezi haline gelmiş, camilerin, sinagogların ve kiliselerin bir arada bulunduğu bir kültür şehri olmuştur. Bu özelliğini günümüzde de sürdüren İstanbul, her yıl milyonlarca turisti misafir etmektedir.

İstanbul’u ziyaret eden yabancı turist sayısı, 2017 yılında toplam 10 milyon 840 bin 595 iken bu sayı %24 artarak 2018 yılında 13 milyon 433 bin 101’e ulaşmıştır.

2019 yılında ise İstanbul'u 14 milyon 906 bin 663 turist ziyaret etmiştir.

İstanbul’da çok farklı turizm çeşidi bir arada görülmektedir. Bunları kültür, sağlık, kamp ve karavan, alışveriş, eğitim, kruvaziyer, spor ve doğa ile inanç turizmi olarak kategorize etmek mümkündür.


İstanbul Kim Tarafından ve Ne Zaman Kurulmuştur?


İstanbul dünyanın en büyük, en önemli ve en güzel şehirlerinden birisidir. Boğazın iki yakasına yayılmış, olağanüstü güzellikteki tepeler, şehrin sakinlerini ve ziyaretçilerini sürekli büyüler. Dünya tarihinin en önemli komutanlarından ve devlet adamlarından biri olan Napolyon, “Eğer dünya tek bir devlet olsaydı, İstanbul başkent olurdu” demiştir. Bu gerçekten de doğrudur. Dolayısıyla, İstanbul’un önemini anlayabilmemiz için tarihe bakmamız gerekir.


Byzantion


İstanbul tarihi binlerce yıl öncesine dayanır, ama bilinen ilk yerleşim MÖ. 7. yy’da gerçekleşmiştir. 

O dönemde Antik Yunan yarımadasındaki şehir devletleri arasında Megara isminde bir şehir devleti vardır. Bu şehir devletleri ekonomik ve kültürel olarak o dönemin en ileri devletleridir. Ekonomik gelişimlerindeki en önemli nedenlerden biri, kolonileşme çabalarıdır. Megara şehir devletinin kralı olan Byzas, yeni bir koloni bulmak için Delphi’de bulunan Apollon (Yunan mitolojisindeki bilgelik tanrısı) tapınağına gidip kahine, kolonileşmek için en uygun yerin neresi olduğunu danışır. Kahin kendisine, körler ülkesinin karşısında yer alan topraklara gitmesi gerektiğini söyler.

Byzas bu ülkeyi bulmak için yola çıkar. Bugünkü tarihi yarımadaya (Sultanahmet bölgesi) geldiğinde, Anadolu yakasında bugünkü Kadıköy’ün olduğu bölgede bir yerleşim yeri (Chalcedon) olduğunu görür. Bu kadar güzel bir bölge varken insanların karşı kıyıda yerleşim yeri kurmalarından şaşkınlık duyar. Karşıda yaşayan insanların kör olduğunu düşünür. Kahinin söyledikleri aklına gelir ve bulunduğu bölgeye koloni kurar. Bu koloni kralın adını alır ve Byzantion / Byzantium olur.


Konstantin ve Konstantinopolis


Byzantion, MS. 4. yy’a kadar önemsiz bir şehir olarak kalır. Byzantion’un kaderi 312 yılında Konstantin’in İmparator olmasıyla değişir. Konstantin’in annesi Helena iyi bir Hristiyan’dır.

Oğluna sürekli Hristiyanlıktan bahseder ve onun için dua eder. Konstantin, taht kavgaları sırasındaki son savaşından önce, gördüğü bir görüm dolayısıyla Hristiyanlığa sıcak bakmaya başlar. Sonrasında Hristiyanlara dini özgürlük verecek olan Milano Fermanı’nı imzalar. Bu fermanla Hristiyanların 300 yıl boyunca uğradıkları zulüm sona erer ve bu Konstantin’in en büyük başarılarından biridir.

Konstantin’in büyük bir projesi daha vardır. Bu proje, imparatorluğun başkentini başka bir yere taşımaktır. Bunun nedeni Roma’nın kuzeyden gelebilecek olan barbar akınlarına karşı savunmasız olmasıdır. Bu doğrultuda, bugünkü İzmit bölgesi olan Nikomedia’yı, Truva’yı ve bugünkü İstanbul olan Byzantion’u düşünür. Konstantin Byzantion’da karar kılar. Byzantion’da karar kılmasındaki en büyük nedenlerinden biri, Byzantion’un konumudur. Marmara Denizi, Boğaz ve Haliç dolayısıyla yarımada olması, Roma gibi yedi tepeden oluşması, ticaret yollarının kontrolünü sağlamaktaki eşsiz avantajı, Konstantin’in kararında etkili olur. Şehrin büyümeye, değişime ve gelişmeye açık olması da başka bir motivasyon olur. Çünkü Roma’nın pagan mirasını yok etmek yerine yeni bir başkenti doğrudan Hristiyan bir şehir olarak inşa etme şansı vardır.

Konstantin 330 yılında Roma İmparatorluğu’nun başkentini Byzantion’a taşır ve şehrin ismini Nova Roma yani, Yeni Roma, koyar. Konstantin’in ölümünden sonra şehir Konstantinopolis ismini alır. Konstantinopolis yeni bir çağın yeni başkenti olur.


İstanbul ve Hristiyanlık Tarihi


İstanbul, 300 yıl süren ve Hristiyanların sürekli zulüm gördüğü karanlık dönemin sonunda yeni bir dönemi temsil eder. Konstantin’le başlayan ve Hristiyan Roma İmparatorlarının yönetimindeki Roma İmparatorluğu’nun başkenti olan İstanbul, Hristiyanlık tarihinde en önemli şehirlerden biri haline gelir.

Günümüzde bütün Hristiyanların ortak olarak kabul ettikleri konsillerde (İznik Konsili, Chalcedon (Kadıköy) Konsili ve Konstantinopolis Konsili) İstanbul’un başken olduğu dönemde düzenlenmiştir.

İmparator Teodosius döneminde Selanik Fermanı ile Hristiyanlık Roma İmparatorluğu’nun resmi dini haline gelmiştir. Başkent Konstantinopolis ise yavaş yavaş Hristiyanlık merkezine dönüşmüştür.

İstanbul’da Roma İmparatorluğu’ndan kalma birçok yapı görebilirsiniz. Bunlardan en önemlileri Valens Kemeri (MS.364), Ayasofya (MS.537), Yerebatan Sarnıcı (MS.532), Aya İrini (MS.537), Galata Kulesi (MS.528)’dir.


İstanbul’un Fethi (1453)


İstanbul 29 Mayıs 1453 tarihinde, Fatih Sultan Mehmet’in komutanlığında, Osmanlı Ordusu tarafından fethedilmiştir. Fetih sonrasında Ayasofya gibi birçok kilise camiye dönüştürülmüştür. 

Kiliselerin camiye dönüştürülmesi aşamasında sanata düşkünlüğü bilinen Fatih Sultan Mehmet, bir fermanla mozaik ve diğer sanat eserlerinin yok edilmemesini ve sıva ile örtülmesini buyurur.

Artık Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti haline gelen İstanbul, Osmanlı’nın yıkılışına kadar başkent olarak kalır.

İstanbul’da Osmanlı Yapıları: İstanbul’da birçok Osmanlı eseri görebilirsiniz. Binlerce cami, imparatorluk binası, kışla, okul, hamam arasında Sultanahmet Camii (1616), Süleymaniye Camii (1557), Topkapı Sarayı (1465), Rumeli Hisarı (1452), Dolmabahçe Sarayı (1856) gibi muhteşem eserler vardır.


Konstantinopolis mi, İstanbul mu?


Ülkemizde yanlış bilinen bir bilgi var. Sanki 1453’teki fetihten sonra şehrin ismi, Konstantinopolis veya Konstantiniyye’den İstanbul’a değişmiş gibi bir algı var. Bu kesinlikle yanlış bir bilgidir.

İstanbul’un fethinden sonra yüzyıllar boyunca şehre Konstantinopolis ya da Konstantiniyye denmeye devam edilmiştir. Ayrıca, ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı da bu bilgiyi doğruluyor. Cumhuriyet dönemine kadar şehir Konstantiniyye olarak adlandırılmaya devam etmiştir. Aslında bunu birçok Osmanlı kaynağında görebiliriz. Şehrin iki yaygın ismi, Konstantinopolis ya da Konstantiniyye, “Konstantin’in şehri” anlamına gelir. İstanbul kelimesi de Yunanca’dan gelmektedir. Stan ve Polis kelimelerinin birleşimi olan İstanbul aslında, “şehre gidiyorum” anlamına gelir.

Türkiye Cumhuriyeti, 1929 yılında Konstantinopolis ya da Konstantiniyye ismini resmi olarak İstanbul’a çevirmiştir.



Kaynaklar
http://www.istanbul.gov.tr/


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TPS (Toyota Production System) ve PUKÖ - Pareto Analizi

Çöp DNA (İnsan DNA' sının %98' i)

Bakım Yönetimi