BioN Tech' in kullandığı M-RNA teknolojisine dair neler biliyoruz?

Türkiye'de Pfizer/BioNTech'in geliştirdiği Covid-19 aşılarının da teslim edilmeye başlanmasıyla yaz aylarında aşılama kampanyası da hızlandı. Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre, Türkiye'de 2 doz aşı olan kişi sayısı 45 milyonu aştı.

Türkiye'de onay almış üç aşı bulunuyor. Bunlar Çin'in Sinovac şirketinin geliştirdiği CoronaVac, Rus üretimi Sputnik V ve Pfizer/BioNTech.

BioNTech'in geliştirdiği aşı ise kullanılan yeni teknoloji nedeniyle geleneksel aşılardan ayrışıyor. BioNTech aşısında mRNA (messenger RNA veya kurye RNA) olarak bilinen teknoloji kullanılıyor.

Türkiye'de halen dünya genelinde kullanım onayı alan iki mRNA aşısından sadece Pfizer-BioNTech aşısı yapılıyor. ABD merkezli Moderna şirketinin geliştirdiği diğer mRNA aşısı henüz Türkiye'de kullanılmıyor.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 7 Ekim'de sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımda, 2 doz mRNA aşısı olan kişilerin ortalama 4 ay önce aşı oldukları ve bu sebeple de aşının koruyuculuğunun halen devam ettiğini düşündüklerini söyledi.

Koca, Türkiye'de şu an 2 doz mRNA aşısı olanların 3. doz aşı olmalarına gerek olmadığını da sözlerine ekledi.















Bakan Koca açıklamasında, mRNA'nın aksine inaktif aşı olanların ise vakit kaybetmeden 3. doz aşı olmaları gerektiğini, bu aşının türünün önemli olmadığını söyledi.


Türkiye'de halen dünyadaki inaktif aşılardan sadece Sinovac aşısı yapılıyor.





mRNA nedir?


Bu yöntem aslında virüsün genetik yapısının kopyalanmasına dayanıyor.


Bilim insanları, mRNA tekniğiyle geliştirilmiş aşıların Covid-19 pandemisi için yaygın bir şekilde kullanılmasının başka birçok hastalık için de çığır açıcı bir gelişme olabileceğini söylüyor.

Bu teknik kapsamında, virüsün genetik kodunun bir bölümü alınıyor ve hücrelere nüfuz edilmesi için yağ ile kaplanıyor.

Bu sıvı, insanlara enjekte ediliyor. Böylece virüsten alınan genetik kod insan hücrelerine ulaştırılıyor.

Aşı, hücrelerin koronavirüsün hücreye girmesini sağlayan dikensi proteinin kopyasını üretmesini sağlıyor.

Böylece, bağışıklık sistemi de antikor üretiyor ve T hücreleri de vücudun zararlı olarak algıladığı bu yapılarla mücadele etmeye başlıyor.

Vanderbilt Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Önleyici Tıp Profesörü William Schaffner, mRNA teknolojisini "21'inci yüzyıl bilimi" olarak tanımlıyor ve mRNA temelli Covid-19 aşılarından alınan olumlu verilerin, gelecekteki enfeksiyon hastalıkları salgınlarıyla mücadelede önemli bir potansiyel sunduğunu belirtiyor.


mRNA aşıları ne kadar etkili?


Şu anda mRNA teknolojisini kullanan ve yaygın şekilde kullanılan iki aşı bulunuyor.

Bunlardan ilki Moderna'nın geliştirdiği Covid aşısı. Şirketin ABD Gıda ve İlaç Dairesi'ne (FDA) sunduğu rapora göre, bu aşı semptomatik vakaların önlenmesinde yüzde 94 etkili.

Diğeri de Pfizer/BioNTech'in ürettiği aşı. Şirket de aşının etkinlik oranını yüzde 95 olarak veriyor.

Yaygın şekilde kullanımlarının başlamasının ardından gerçek hayattaki uygulamalardan gelen veriler de benzer bir resim ortaya koyuyor.

Dünyada en hızlı aşılama programı uygulayan ülkelerden İsrail'de de BioNTech aşısının iki dozun ardından semptomatik vakaları yüzde 94, hastaneye yatışları da yüzde 87 oranında düşürdüğü tespit edildi.


mRNA aşısı ne kadar güvenli?


Yeni bir teknoloji olmasından dolayı son dönemlerde çok sayıda asılsız iddia ve komplo teorisinin merkezinde bulunuyor.

Ancak bu iddiaların herhangi bir bilimsel dayanağı yok. İnsanların genetik yapısını ya da DNA'sını değiştirmek gibi bir durum da söz konusu değil.

Bu teknoloji kullanılarak geliştirilen aşılar çok dayanıklı değil. Bu nedenle de çok ciddi bir soğuklukta taşınması ve saklanması gerekiyor.

Bununla birlikte Avrupa İlaç Ajansı, geçen ay içerisinde BioNTech aşısının saklama koşullarında değişiklik yapılmasını tavsiye etti. Buna göre, bir aya kadar normal buzdolabı koşullarında tutulması önerildi.

Bilim insanları ve dünyanın farklı yerlerinde yetkili kamu sağlığı kurumları, bu aşının güvenli olduğunu söylüyor.

İngiltere Ortak Aşı Komisyonu, hem BioNTech'in hem de Moderna'nın geliştirdiği aşıların güvenliğine dair çok titiz ve detaylı incelemeler yapıldığını ve bu aşıların güvenli olduğuna kesin bir şekilde kanaat getirilmesinin ardından kullanımına onay verildiğini açıkladı.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi de mRNA teknolojisi üzerindeki çalışmaların 10 yıllardır devam ettiğini belirterek, bu aşıları 'yeni ama aşina' olarak tanımlıyor.

CDC sitesinde, 'mRNA aşılarla ilgili, daha önce grip, Zika, kuduz ve sitomegalovirüs için de çalışmalar yapıldı… Aşıların dışında kanser araştırmalarında da, bağışıklık sisteminin belli kanser hücrelerini hedef almayı öğrenmesi için de mRNA teknolojisi kullanıldı' ifadeleri yer alıyor.

YouTube, onay almış aşılarla ilgili yanlış bilgi içeren tüm videoların platformdan kaldırılacağını açıkladı.

Şirket, kaldırılacak içeriklere örnek olarak, aşının; otizme, kansere, kısırlığa neden olduğunu savunan videoları gösterdi.

Bu son adımla YouTube, Covid aşılarına karşı dile getirilen temelsiz iddialar üzerine başlattığı mücadeleyi de genişletiyor.

Google'ın sahibi olduğu şirket, 130 bin videonun geçen yıldan bu yana YouTube'dan kaldırıldığını duyurmuştu.

Son kararla, içeriklerin kaldırılmasının yanında, aşı karşıtı çok takipçili hesapların da kapatılacağı duyuruldu.

Teknoloji devi, sağlık alanında zararlı bilgi paylaşımı konusunda içerik üreticilerini yeterince denetlememekle eleştiriliyordu.

ABD Başkanı Joe Biden, Temmuz ayı içinde yaptığı bir açıklamada, aşıya karşı oluşan şüphe konusunda, büyük oranda sosyal medya platformlarının sorumlu olduğunu söyledi.

Biden, sahte bilgiyle mücadele konusunda daha fazlasının yapılması çağrısında da bulundu.


Hangi içerikler kalacak?


YouTube'a ait bir blog açıklaması ile yapılan duyuruda, yeni içerik politikasının kızamık ve hepatit B gibi onaylı aşıları da kapsadığı kaydedildi.

Açıklamada, "Sağlık alanındaki yanlış bilgiyle mücadele politikamızı, yerel sağlık otoriteleri ve Dünya Sağlık Örgütü'nün güvenli olduğunu söylediği onaylı aşıları kapsayan yeni esaslarla genişletiyoruz" denildi.

Şirket, aşıya ilişkin kişisel tanıklıkların, aşı politikalarına ilişkin içeriklerin, yeni aşı deneyleri ve aşının tarihteki başarıları ile başarısızlıklarına ilişkin içeriklerin sitede olmaya devam edeceğini de kaydetti.

Facebook da Şubat ayında, benzer bir adım atarak, aşıların otizme yol açtığı ya da etkisiz olduğuna ilişkin içeriklere yasak getirmişti. Ancak bu yasağın uygulanması noktasında şirketin, eksik kaldığı belirtiliyor.

Twitter'dan Mart ayında yapılan açıklamada, Covid aşıları konusunda düzenli olarak yanlış bilgi yayan hesapların platformdan kaldırılacağını duyurdu.



Alınan önlemlere karşın küresel olarak en az 1,3 milyon insanın hayatını kaybetmesine neden olmuş bir hastalığın sonunu getirmeye aday, üstelik belli prosedürler izlenerek geliştirilmiş medikal bir ürüne karşı gelişebilecek olası direncin sonuçları, hepimiz için ağır olabilir.

Üstelik aşı karşıtı tezler ya da genel olarak komplo teorileri aynı bilimsel özen ve yöntemsel duyarlılık gözetilerek üretilmiyor. Güçsüz bağlantılardan, duygulardan beslenen çıkarımlardan oluşuyorlar. Yani buradaki mücadele, pek adil de değil.

Teyit olarak geçtiğimiz yıl, daha Covid-19 pandemisi kapımızı çalmazdan önce, Soner Yalçın’ın iddiaları üzerine kurulu Kara Kutu adlı kitabı üzerinden aşı karşıtlığını masaya yatırmıştık. Bu ihtiyaç yeniden hasıl olmasın isterdik, ancak öyle olmadı.

Bu nedenle Covid-19 için geliştirilen aday aşılar üzerinden ortaya atılan iddiaları da derli toplu ve belli bir metodoloji dahilinde bu ana sayfa üzerinden takip edebilmenizi sağlamaya karar verdik.


mRNA, kendini konak genetik materyale tamamen entegre etmiyor ve aşıdaki RNA zinciri, protein yapıldıktan sonra yok oluyor. Yani vücudumuza yepyeni bir genetik kod enjekte edilmesi söz konusu değil.


Covid-19 aşılarıyla insanlara mikroçip yerleştirileceği iddiasının bilimsel bir dayanağı yok. Var olan mikroçiplerin aşılar yoluyla enjekte edilmesi de mümkün değil.


Bazı aşılarda yer alan eser miktarda alüminyumun insan sağlığına zarar vermesi ya da mıknatıslanmaya neden olması söz konusu değil.


CDC, Covid-19 aşıları ile bazı gençlerde görülen kalp iltihaplanmaları arasında ilişki olduğu yargısına varmış değil.


Aşı kaynaklı spike proteinin insan vücudunda zehirli bir etkiye yol açarak kardiyovasküler hasara neden olduğuna kanıt yok.


Hayvansal jelatin, aşıların güvenli ve etkili olmasını sağlıyor; ancak insan DNA’sına hiçbir etkisi yok. Maymun hücreleri ise virüslerin izolasyonunda kullanılıyor. Covid-19 için geliştirilen RNA bazlı aşılarda bu hücrelerden yararlanılmıyor.


Bilim insanları, bazı kişilerin derilerine manyetik cisimlerin yapışmasını, tenlerinin yapısından kaynaklı sürtünmeye bağlıyor.


İnsan fetüs hücreleri, aşı geliştirme aşamasında virüsü izole etmek için kullanılabiliyor, ancak nihai üründe yer almıyor. Yanı sıra, RNA bazlı aşılarda canlı hücrelerden yararlanılmıyor.


Bununla beraber, virüsün mutasyona uğradığı en kötü senaryoda bile, etkinliği kanıtlanan aşılar hastalığın yayılımını durdurma anlamında olumlu bir etki yaratma potansiyeline sahip.


İnterferon eksikliği toplumda çok nadir görülüyor, bu nedenle Covid-19 aşılarının etkinliğini etkilemesi söz konusu değil.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ UYARIR

İnterferonlar, bağışıklık sistemi içerisinde asıl olarak virüslerle ve tümörlerle savaş ile bağışıklık cevabının düzenlenmesinde görev alan ve 3 ana sınıftan oluşan biyolojik moleküllerdir. Bunlar içinde özellikle tip 1 interferonlar virüslerle savaşta çok önemlidir, bağışıklık sistemi hücrelerini bu yönde çalışmaları için uyarırlar. Dünya çapında 50 önemli genetik merkezde yürütülen COVID İnsan Genetiği Konsorsiyumu çalışmasında, virüsü alan kişilerde eğer tip 1 interferonları kodlayan genler eksikse veya düzgün çalışmıyorsa, yani yeterli ve fonksiyonel tip 1 interferon üretimi yoksa başka bir kronik hastalığı olmayan kişilerin de COVID-19 enfeksiyonunu çok ağır geçirdiği, çok ağır zatürre geliştiği, hatta hayatlarını kaybettiği görüldü.


Covid-19 aşılarındaki luciferase enziminin genlerimizi değiştirip insanları radyo dalgaları toplayan antenlere dönüştüreceği iddialarının bilimsel dayanağı yok.


Sinovac’ın denemelerine katılan 12 gönüllünün koronavirüse yakalandığı bilgisi resmi bir açıklamaya dayanmıyor. Kaldı ki 12 kişi deney grupları için çok düşük bir oran.


Uğur Şahin ve ekibi, etik kurallara uygun olmadığı için çalışmalarda denek olamıyor. Henüz aşı olamamalarının nedeni ise öncelikle riskli grupların aşılanması.


Aşılardaki maddelerin bazıları bozulmamaları için, bazıları da daha etkili olmaları için çok küçük miktarlarda ekleniyor.


Gerçekten “birileri zengin olsun” diye mi aşı oluyoruz? Aslında aşılar ilaç firmaları için göründüğü kadar kârlı değiller. Elbette firmalar da kâr ediyor, ama aşılama hastalıklarla mukayese edildiğinde, fena halde bizim lehimize.


Bir ilaç ya da aşının güvenli ve etkili olduğundan emin olunmasını sağlayan prosedürlere hakim olmak, aklımızdaki şüphelerle baş etmemize destek olabilir.


Küresel bir halk sağlığı krizi karşısında patentlerden feragat edilmesi tarihi bir adım olabilir. Ancak aşı endüstrisi, mevcut üretim ilişkilerinden bağımsız değil ve patentlere istisna getirildiğinde mucize beklememek gerek.


Covid-19 aday aşılarının hızlıca bulunmasının bazı nedenleri olduğu açık, ancak bu global bir komplodan değil, salgının kendine has koşulları ile çağın olanaklarından kaynaklı.


Araştırmalara göre aşılanan bireylerin kısırlık oranlarında diğerlerine göre dikkate değer bir fark yok. Ayrıca aşıların kısırlığa neden olduğuna dair bilimsel bir çalışma bulunmuyor.


Aşı çalışmalarına denek olarak katılanların gönüllü olma motivasyonları çeşitlilik gösterse de, bilime güveniyor olmaları ortak noktaları.


Aşı karşıtı olmadığı halde, Covid-19 aşılarına tereddütle yaklaşanların bazı ortak kaygıları var: Aşıların kısa zamanda geliştirilmiş olması, üreticinin niteliği, kamu otoritesine güvensizlik, mRNA aşılarının ilk kez uygulanacak olması gibi. Bu kaygılardan, en azından aşılarla ilgili olanların bilimsel yanıtlarını dinlemeye açıklar.


Aşılar sadece aşı olan kişileri etkilediğinden aşıların bulaşıcı etkisi yok. Aşıya solunum ve ten temasıyla maruz kalmak mümkün değil. “Maruziyet” ifadesi, klinik çalışmalarda yer almak anlamına geliyor.


Covid-19 aşısı olanlar kan verebiliyor. Kızılay, aşı olduktan yedi gün sonra semptom göstermeyen kişilerin bağışlarını kabul ediyor.


Covid-19 mRNA aşılarının yan etkilerini azaltmak için takviye alınmasına gerek yok. Yan etkilerin çoğunun bir iki gün içerisinde kendiliğinden geçiyor. Olası yan etkileri azaltmak için aşı yapılan gün yorucu fiziksel aktivitelerden kaçınmak ve bol su tüketmek iyi olabilir.


Kalp krizleri ile Covid-19 aşıları arasında bilinen bir bağ yok. Kalp krizi sayısı arttıysa bile, bunun nedeni hastalığın kendi ile pandeminin dolaylı etkileri.



    
Kaynaklar

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-57325593
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58746299
https://teyit.org/dosya-asi-karsitligi-ve-covid-19
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/senol-kalyoncu/covid-19-ve-interferon-41656417

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çöp DNA (İnsan DNA' sının %98' i)

Bakım Yönetimi

Matrix Felsefesi ve Platon' un Mağara Alegorisi