Stranger Things Dizisi ve Montauk Projesi Benzerliği

Stranger Things aslında insanların kaçırılarak üzerlerinde çeşitli zihin kontrol deneyleri yapıldığı söylenen Montauk Projesi mi?

Önce diziyi bilmeyenler için 3 yıl önce yayımlanan ilk sezonunun konusunu genel olarak aktarayım. 




Olaylar ufak, sakin ve “hayali” bir kasabada başlıyor. Gerçekten hayali mi onu az sonra anlayacağız. Bu kasabada küçük bir çocuk kaybolunca, hükümet tarafından yürütülen gizli deneylerin, korkutucu doğaüstü güçlerin ve daha sonra tuhaf bir küçük kızın da içinde olduğu büyük bir gizemli hikaye başlıyor. 

İlk sezonu benim için biraz da nostaljik olduğu için çok sevmiştim. Müzikleri, kostümleri ve diğer ayrıntılarıyla 80’li yılların yani çocukluğumun atmosferini ekrana çok güzel yansıtmışlardı. 

Hayatımda izlediğim ilk film olan E.T.’ye epeyce benzeyen referanslarla doluydu ki Spielberg’ün yönettiği bu filmi herkese tavsiye ederim. 

Aynı yönetmenin yine uzaylılarla ilgili bir başka filmi olan “Üçüncü Türden Yakınlaşmalar” ya da döneme ait başka yönetmenlerin gizem, korku ve fantastik türlerde çekilmiş pek çok filmine benzer sahnelerle dolu “Stranger Things” dizisi. 

Bunlardan bir grup arkadaşın yaz macerasını anlatan “Stand by Me” filmine bu kanalın ilk videolarından birinde yaklaşık 5 yıl önce değinmiştim. Stranger Things’in yönetmenleri Duffer kardeşler adeta bir DJ gibi o dönemin filmlerini remix’leyip yeni bir hikayeyle harmanlayarak önümüze koymuşlardı. Fakat sonra biraz araştırınca fark ettim ki onların anlattıkları bu hikaye de pek yeni sayılmaz.

Şimdi size bir kitaptan bahsedeceğim. Montauk Projesi adlı bu kitaptaki olaylar ufak, sakin ve hayali olmayan gerçek bir kasabada geçiyor. 

Long Island’ın Doğu tarafındaki en uç noktasında yer alan Montauk kasabasında… 

Tesadüfe bakın ki tıpkı dizide olduğu gibi bu kasabanın da hemen yanında terkedilmiş bir askeri üs var: Camp Hero adlı bu üssün yıllar boyu pek çok deneye sahne olduğu iddia ediliyor.

Üssün merkezinde devasa bir radar kulesi var. Terk edilmiş bu kulenin zamanında ünlü Philedalphia deneyi de dahil olmak üzere pek çok deneyde kullanıldığı söyleniyor. 

Mesela her Cuma günü Montauk kasabası sakinlerinin beyinlerini etkileyecek sinyaller gönderdiği gibi söylentiler. 

1983 yılına kadar kullanılan bu tesis o yıldan sonra kapatılarak terk edilmiş. Tam da Stranger Things dizisindeki olayların yaşandığı yıllar bunlar. Bu arada bu benzerlikler dizinin yazarı ve yönetmeni olan Duffer kardeşler tarafından da itiraf edildi. Hatta diziyi yazarken adını Stranger Things değil önce Montauk olarak koyduklarını açıkladılar.

Tüm bu iddialar çok ilgimi çektiği için geçtiğimiz aylarda bu küçük balıkçı kasabasına, Montauk’a kısa bir gezi yaptım. Hatta Cuma gecesini orada geçirdim ama herhangi bir sinyal gönderildiğini hissetmedim. Yine de gitmişken o sinyallerin kaynağına terkedilmiş olan o askeri üsse “Camp Hero”ya da uğradım.

Komplo teorileri söz konusu olunca ister istemez Sadettin Teksoy formatına giriyorum gördüğünüz gibi. Camp Hero şu anda koruma altındaki bir parka dönüştürülmüş durumda. Yaklaşık 3 kilometrekarelik bu alanın çeşitli yerlerinde şu anda kapatılmış olan yer altı giriş kapıları var. Zaten deneylerin de yer altındaki bu tünellerde yapıldığı söyleniyor.

Hep “iddia ediliyor, söyleniyor” gibi cümleler kuruyorum dikkat ederseniz. Komplo teorilerini araştırdığınızda çoğunlukla tek bir kaynağa ulaşırsınız. Montauk projesinin kaynağı az önce size gösterdiğim kitap. Bu projeye çocukken katılan ve hafızasını kaybeden bir kişinin daha sonra bu anıları yeniden hatırlamaya başlayıp anlatmasıyla ortaya çıkmış bu kitap.

Hatırladığı deneylerden birinin adı “Montauk sandalyesi.” Üzerine oturan kişinin psişik güçlerini arttıran bir sandalyeymiş bu. Şimdi size kitaptan bir parçayı okuyacağım:

“Bir kişinin saçını elinde tutarak, Duncan (kitapta bahsedilen psişik güçleri arttırılmış olan kişilerden biri bu) görmek istediği kişiye odaklandı. Elinde tuttuğu saçın sahibine… Onun gördüklerini görmeye, duyduklarını duymaya başladı. Vücudunun hissettiği her şeyi o da hissedebiliyordu. Bu şekilde gezegendeki herhangi birinin gördüklerini o da görebilirdi.”


Bu denek Duncan’la ilgili bir başka bölümde de şunlar yazılmış:


“Deneylerin artık çok ileri gittiğini düşündüğümüz bir anda acil durum programını devreye soktuk. Görevlilerden biri hala sandalyede oturan Duncan’ın kulağına yaklaşarak -zamanı geldi- diye fısıldadı. 

Tam o anda Duncan’ın bilinçaltından bir canavar ortaya çıktı. 

Etrafımızdaki aletler onu gerçekten görüntüleyebilmeyi başardı. Büyük, kıllı, aç ve pis bir yaratıktı. O anda bulunduğumuz yerde değil üssün başka bir noktasında açığa çıkmıştı. Karşısına çıkan ne varsa yiyordu. Onu üsteki pek çok insan gördü. Ama herkes farklı bir şekilde tarif etti.”

Tüyler ürpertici bu açıklamalar acaba gerçek olabilir mi diye düşünmeden edemiyor insan. Komplo teorilerinin tüm cezbedici inandırıcılığına sahip. Anlatılanlar bu noktada kalsa belki çok daha rahat inanabiliriz. Fakat burada kalmıyor, çok daha ileri gidiyor.

Montauk kasabasındaki Camp Hero üssünde bundan çok daha fazlasının yapıldığı söyleniyor. Yer altındaki on iki katlı tesiste yüzlerce kişinin çalıştığı ve evsiz kişilerle çocukları kaçırarak onları elektromanyetik radyasyona tabi tuttukları yazıyor. 

Madde ve enerjinin transfer edilebildiği söyleniyor yani teleportasyon/ışınlama olayı. 

Zamanda delik açarak bir tünel oluşturdukları ve araştırmacıların bu tüneli kullanarak farklı zamanlara seyahat edebildikleri anlatılıyor. 

Bu şekilde uzaylılarla iletişime geçildiği ve karşılıklı teknoloji transferi yapıldığı iddia ediliyor. Hatta bu “zaman tüneli”nden geçen bir canavarın üsse ulaştığı ve oradaki ekipmanları imha ettiği, araştırmacıların bu yaratığı yok edebilmek için tüneli kapatmak zorunda kaldıkları belirtiliyor. 

Üssün 1983 yılında aniden kapatılmasının gerekçesi olarak da bu gösteriliyor.

Bu tür şeylere özellikle küçük yaşlarda inanmak hem çok kolay hem de çok zevklidir. 

Anlatılanların ne kadarı gerçek ne kadarı değil bunun takdirini size bırakıyorum. Bilimi ve teknolojiyi seven biri olarak bu gibi durumlara benim yaklaşımım hep şüpheci olmaktır.

Aldığım Hukuk eğitimi nedeniyle bu tür iddiaların sahiplerinin kanıt göstermesini beklerim, çünkü “müddei iddiasını ispatla mükelleftir.” Montauk Projesi kitabında yazılanların herhangi bir kanıtı yok. Bir gün uzaylılarla iletişime geçmek, maddeyi ve enerjiyi transfer edebilmek mümkün olabilir belki. Ama ben bunların bu tesislerde gerçekten yapıldığına inanmıyorum. Dolayısıyla kitabı bir bilim kurgu romanı olarak değerlendiriyorum.

Fakat yine şüpheciliğin bizi götürmesi gereken bir başka nokta daha var. Montauk projesi ya da buna benzer hükümetler tarafından fonlanan ve yürütülen gizli projeler gerçekten var. Ve bu projelerde hem insanlar hem de hayvanlar kullanılıyor. 

Bu canlılar çoğu zaman yapılan deneylerden zarar görüyor. 

1995 yılında ABD başkanı Bill Clinton bunların bir kısmını itiraf etmiş ve hatta özür dilemişti. Özellikle geçen yüzyıldaki Dünya savaşları ve ardından yaşanan soğuk savaş insanları akıl almaz şeyler yapmaya zorladı. 

Bu savaşlar içinde yaşadığımız yüzyılda bitmiş gibi gözükse de aslında bitmedi, sadece şekil değiştirdi. O yüzden Montauk Projesi’nde gizli kalmış pek çok detay olduğuna eminim. 

Bu detaylar belki de bilinçli olarak üretilen komplo teorileriyle sulandırılıp önce gizemli bir hale getiriliyor ve sonra da bilim-kurgu kategorisine sokuluyor olabilir. 

Bizim gibi sıradan insanlara düşen her anlatılana inanmamak ve her zaman bir şüphe payı bırakmak. Kanıt aramak. Akılcı olmak. 

Montauk Projesi’nin, 1980'lerde Preston B. Nichols ve Peter Moon tarafından yazılan kitap serileriyle popülerlik kazandığı düşünülür. İddialara göre, Montauk Hava Üssü (Montauk Air Force Station, Camp Hero) adlı terkedilmiş bir askeri üs, gizli deneylerin yapıldığı bir merkezdi.


İddia Edilen Deneyler


Aşağıdaki deneylerin yapıldığı iddia edilmiştir:

  • Zihin Kontrolü Deneyleri

İnsanların düşüncelerinin kontrol altına alınmaya çalışıldığı deneyler.

Telepati, zihin okuma ve beyin yıkama gibi faaliyetler.

  • Zaman Yolculuğu

Zamanı bükme veya farklı zaman dilimlerine geçiş yapma üzerine deneyler.

Philadelphia Deneyi ile bağlantılı olduğu öne sürülür.

  • Boyutlar Arası Geçişler

Paralel evrenlere veya başka boyutlara geçiş üzerine çalışmalar.

  • İnsan Denekler Üzerinde Deneyler

Sokaktan kaçırılan çocuklar üzerinde deneyler yapıldığı iddiaları.

Deneklerin bir kısmının fiziksel ve psikolojik olarak zarar gördüğü söylenir.

  • Philadelphia Deneyi ile Bağlantı

Montauk Projesi sıklıkla 1943’te yapıldığı iddia edilen ve USS Eldridge adlı bir savaş gemisinin radardan kaybolduğu Philadelphia Deneyi ile ilişkilendirilir. Bu deneyde, geminin görünmezlik kazanması ve bazı mürettebatın uzay-zaman içinde kaybolduğu iddia edilmiştir.


Montauk Projesi Kitabı


Montauk Projesi, ABD hükümetinin Long Island’ın doğu ucundaki Montauk’ta, gizli ve etik dışı deneyler yürüttüğünü iddia eden popüler bir komplo teorisidir. Zihin kontrolü, zaman yolculuğu ve boyutlar arası geçiş gibi konuları içeren bu hikaye, ilk kez 1992 yılında yazılan ve aynı adı taşıyan “The Montauk Project: Experiments in Time” adlı kitapla geniş bir kitleye ulaştı.




Nichols’ın kitabı, Montauk Projesi teorisini geniş kitlelere tanıttı. Bu hikayeyi popüler kültürdeki birçok esere ilham kaynağı haline getirdi. Özellikle Stranger Things dizisinin Montauk Projesi’nden ilham aldığı bilinmektedir.

Kitabın yazarı Preston Nichols, Montauk Projesi’nde bir araştırmacı olarak çalıştığını iddia eder. Nichols, kitabında yalnızca projeyi değil, aynı zamanda bu deneylerin yürütüldüğü tesislerin yapısını, prosedürlerini ve kullanılan ileri teknolojiyi de detaylandırır. Nichols’ın anlatılarına göre, bu üste ABD askeri programının yetkisi altında akıllara durgunluk veren birçok deney gerçekleştirilmiştir.

Bu kitapta olaylar ufak ve sakin bir kasaba olan Montauk kasabasında geçer. Bu kasabanın hemen yakınında da Camp Hero isimli bir askeri üs yer almaktadır. Kitapta hem askeri üssün hem de Montauk Hava Kuvvetleri Üssü’nün paranormal araştırmaların merkezi olduğu anlatılır.




Philadelphia Deneyinden Montauk Projesine


Montauk Projesi’nin temelleri, Philadelphia Deneyi adlı başka bir komplo teorisine dayanır. Philadelphia Deneyi, 1943 yılında ABD Donanması tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen bir gizli deneydir. Bu deneyde, USS Eldridge adlı savaş gemisinin görünmez hale getirilmeye çalışıldığı öne sürülmüştür. Hikayenin büyük kısmı spekülasyon ve varsayımlardan oluşsa da, komplo teorisyenleri bu olayın gerçek olduğunu savunmaya devam etmiştir.

Montauk Projesi’nin bu hikayeyle bağlantısı ise Al Bielek adlı 57 yaşındaki bir adamın iddialarıyla ortaya çıkmıştır. Bielek, Philadelphia Experiment (Philadelphia Deneyi) adlı filmi izlediğinde, deja vu yaşadığını ve filmde gördüklerinin kendi anılarını tetiklediğini öne sürdü.

Bielek, Philadelphia Deneyi sırasında hafızasının CIA tarafından MK-Ultra programı kapsamında silindiğini ve kendisinin aslında Edward Cameron adında USS Eldridge gemisinde görev yapan bir mürettebat olduğunu öne sürecekti.




Philadelphia Deneyi’nin hikayesi, bilinenlerin çoğunun tamamen varsayım olmasına rağmen, onlarca yıldır yaşıyor. Uzun bir süre, Philadelphia Deneyi’nin sahte olduğu kabul edilecekti. Ancak, başka bir gizli deney iddiası olan Montauk Projesi’nin ortaya çıkmasıyla konu yeniden ilgi çekti.

Daha da ilginç olanı, 12 Ağustos 1983’te Philadelphia Deneyi sırasında bir solucan deliği açıldığını ve bu deliğin onları Camp Hero üssünün ortasına ışınladığını söyledi. 

Bielek’in iddialarına göre, Philadelphia Deneyi ve Montauk Projesi’nin bir parçası olarak CIA’in MK-Ultra programı da devreye girmişti. 

Bu program, Soğuk Savaş sırasında zihin kontrolü tekniklerini araştıran bir dizi gizli deneyden oluşuyordu. Al Bielek’in iddiaları, bu konuların tekrar gündeme gelmesini sağladı.


Montauk Projesinin “Gerçek” Hikayesi Nedir?


Günümüzde Montauk, New York’un doğusunda yer alan sakin bir balıkçı kasabasıdır. Ancak bu küçük kasaba, 1981 yılında kapatılan Camp Hero Askeri Üssü sayesinde hala dikkat çekmektedir. Üssün merkezinde, nükleer saldırılara karşı erken uyarı sistemi olarak kullanılan dev bir radar kulesi bulunmaktadır.




Montauk Projesi teorisyenleri için bu kule, yalnızca bir savunma sistemi değildir. İddialara göre, kule ve altındaki tesislerde ürkütücü deneyler gerçekleştirilmiştir.

ABD ordusu, Montauk Projesi gibi bir şeyin Long Island’da gerçekleştiği iddialarını kesin bir şekilde reddetmektedir. Ancak bu tür inkarlar, teorilere inananları caydırmakta etkili olmamıştır. Sonucunda bunun önemli bir nedeni, ABD hükümetinin geçmişte zihin kontrolü deneyleri gerçekleştirdiğinin bilinmesidir. Bu deneylerin en bilinen örneği, CIA tarafından yürütülen MK-Ultra programıdır.

MK-Ultra, Soğuk Savaş döneminde CIA tarafından yürütülen, zihin kontrolü tekniklerini araştırmayı amaçlayan gizli bir projedir. Bu program kapsamında birçok etik dışı deney yapılmıştır. Bu deneylerin bir kısmının günümüzde Fort Detrick olarak bilinen bir laboratuvarda gerçekleştirildiği düşünülmektedir.

Hükümet, MK-Ultra deneylerinin varlığını kabul etmiş ve bu projede yer alan bazı deneklere tazminat ödemiştir. Bu nedenle, Camp Hero’da paranormal deneylerin yapıldığı iddiaları tamamen göz ardı edilmemektedir.


Sonuç Olarak;


Camp Hero ve Montauk Hava Kuvvetleri Üssü’ne dair komplo teorileri, bugüne kadar herhangi somut bir kanıtla desteklenmemiştir. Ancak, ABD hükümetinin gizli projelerle ilgili geçmişi göz önüne alındığında, bu hikayelerin tamamen dayanaksız olduğunu söylemek de kolay değildir. Bu teorilerin, bir parça gerçeğe dayanıp dayanmadığını öğrenmek için belki de sadece zamana ihtiyacımız var.


Kaynaklar
https://barisozcan.com/montauk-projesi/
https://www.matematiksel.org/montauk-projesi-nedir/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TPS (Toyota Production System) ve PUKÖ - Pareto Analizi

Çöp DNA (İnsan DNA' sının %98' i)

Bakım Yönetimi