Uzay-Zaman Felsefesi: Geçmiş ile Gelecek Gerçek mi?
Antik ve ortaçağ dönemleri
Kaydedilmiş en eski zaman felsefesi, eski Mısırlı düşünür Ptahhotep (c. MÖ 2650–2600) tarafından şöyle ifade edilmiştir: ‘Yaşadığın sürece isteklerinin peşinden git, istenilenden fazlasını yapma, süresini kısaltma; çünkü zamanın boşa harcanması ruhu bulandırır...’
Realizm ve anti-realizm
Ontolojide geleneksel realist bir konum, zaman ve uzayın insan zihninden ayrı bir varlığa sahip olduğudur.
İdealistler, aksine, zihinden bağımsız objelerin varlığından şüphelenirler veya reddederler. Ontolojik konumu zihnin dışındaki objelerin var olduğu yönündeki bazı anti-realistler, yine de zaman ve uzayın bağımsız varlığından şüphe ediyorlar.
Mutlakiyetçilik ve ilişkiselcilik (Absolutizm ve relasyonalizm)
Uzay ve zaman kavramlarını gerçek objelerin kendileri (absolut) veya yalnızca gerçek objelerdeki sıralamalar (relasyonal) olarak tanımlama arasındaki büyük tartışma, fizikçiler Isaac Newton ve Gottfried Leibniz arasında başladı. Bu tartışmadaki bir diğer önemli bir bilim adamı da 19. yüzyıl fizikçisi Ernst Mach’tır.
Albert Einstein, fizik yasalarının rölativite ilkesine dayanması gerektiğini öne sürdü. Bu ilke, kullanılan referans çerçevesinden bağımsız olarak fizik kurallarının tüm gözlemciler için aynı olması gerektiğini ve ışığın tüm referans çerçevelerinde aynı hızda yayıldığını kabul eder.
G.Wilhelm Leibniz
(1646 – 1716)
Isaac Newton
(1643 – 1726)
Ernst Mach
(1838 – 1916)
Albert Einstein
(1879 – 1955)
Gelenekselcilik (konvensiyonalizm)
Gelenekselcilik, uzay ve zamanın geometrisine ilişkin hiçbir gerçek olmadığını, ancak buna uzlaşımla karar verildiğini belirtir. Böyle bir görüşün ilk savunucusu Henri Poincaré, yeni Öklidyen olmayan geometrinin yaratılmasına tepki göstererek, bir uzaya hangi geometrinin uygulanacağına geleneksel olarak karar verildiğini savundu; çünkü farklı geometriler bir dizi objeyi onun küre-dünyasına dayanan düşüncelerle daha iyi tanımlayacaktır.
Uzay-zamanın yapısı
Mutlakiyetçilik ve gelenekselciliğin tarihsel tartışmalarından edinilen kavrayışların bir karışımından yola çıkarak uzay-zamanın yapısına ilişkin ayrıntılar, tartışmanın büyük bir bölümünü (uzay ve zaman felsefesinin yanı sıra) fizik felsefesinde oluşturmuştur. Başlıca tipik konular: eşzamanlılığın göreliliği, invaryans ve kovaryans, tarihsel çerçeveler ve deliklerdir.
Zamanın yönü
Zamanın yönü sorunu, doğrudan doğruya iki çelişkili olgudan kaynaklanır. Birincisi, temel fiziksel yasaların zaman-tersinir değişmezliğidir. İkincisi, makroskopik seviyede zaman deneyimimiz, zaman-tersine çevrilmesiyle değişmez olmamasıdır. Bu problemin temel çözüm grubunu, nedensellik, termodinamik ve yasalar oluşturur.
Zaman akışı
Analitik felsefede ele alındığı şekliyle zamanın akışı sorununun başlangıcı, J. M. E. McTaggart’ın iki ‘zamansal dizi’ önerdiği bir makaleye dayanır.
İkilikler (Dualiteler)
Kuantum alan teorisi modelleri, AdS/CFT veya T-duality gibi iki farklı uzay-zaman arka planındaki teorilerin eşdeğer olmasının mümkün olduğunu göstermiştir.
Şimdicilik ve ebedicilik (presentizm ve eternalizm)
Presentizm'e göre zaman, çeşitli gerçekliklerin bir sıralamasıdır. Öte yandan bir eternalist, zamanın üç uzamsal boyutla eşit bir gerçeklik boyutu olduğunu, dolayısıyla her şeyin şimdiki zamandaki şeyler kadar gerçek olduğunun söylenebileceğini savunur.
Endurantizm ve perdurantizm
Objelerin kalıcılığı üzerindeki konumlar bir dereceye kadar benzerdir. Bir endurantist, bir objenin zaman içinde devam etmesi için tamamen farklı zamanlarda var olması gerektiğini savunur. Öte yandan bir perdurantist, bir şeyin zaman içinde var olması için sürekli bir gerçeklik olarak var olması gerektiğini ve bir şeyi bir bütün olarak ele aldığımızda, tüm ‘zamansal parçalarının’ veya var olan örneklerinin bir toplamını göz önünde bulundurmamız gerektiğini ileri sürer.
Şekil-1: Dünya tarihi; Antik ve Ortaçağ dönemleri (https://products.abc-clio.com/ABC-CLIOCorporate/product.aspx?pc=AWHSW)
Şekil-2:Bilim Felsefesi; realizm ve anti-realizm (https://www.pinterest.cl/pin/584693964096942874/)
Aziz Augustine, İtirafları’nda zamanla ilgili şöyle bir ifade kulanır:
Peki o halde zaman ne? Hiç kimse bana sormazsa biliyorum da biri sorup da ona açıklama yapmam gerektiğinde bilmiyorum.
Şimdi’yi açıklamak oldukça kolay görünebilir: o, olan biten şey, gerçek olan şey, şu andır. Fakat geçmiş ile gelecek, şimdi gibi “gerçek” midir? Ve bu bağlamda “gerçek olmak” tam olarak ne anlama gelir?
Bu yazımızda geçmiş ile geleceğin gerçekliğine dair en meşhur üç pozisyonu inceleyeceğiz. Ele aldığımız konu zaman felsefesinin de bir parçası olduğu uzay ve zaman felsefesiyle başlamaktadır. Felsefenin (metafizik ile fizik felsefesinin kesiştiği) bu noktası, geçmiş ile geleceğin gerçek olup olmadığını soruşturmamıza yardımcı olmaktadır.
1. Şimdicilik (Presentism), Sonsuzculuk (Eternalism) ve Büyüyen Blok Teorisi (Growing Block Theory)
Şimdiki zaman; geçmiş ve gelecek ile karşılaştırıldığında, deneyimlerimiz açısından eşsizdir: şuan ki olayları tam gerçekleştiği anda deneyimleriz.
Geçmiş olaylara ise ancak hafıza aracılığıyla, başkaları anılarını paylaştığında veya fotoğraf, yazı vb şeyleri görerek ulaşılabilir.
Gelecekte deneyimleyebilecek olsak dahi, şu anda gelecekteki olayları deneyimlemeyiz; yapılabilecek en iyi şey geleceğe dair tahminlerde bulunmak olsa gerek.
Yani şimdiki an özeldir, öğle yemeğimizi yerken o yemeği doğrudan deneyimleriz. Fakat geçmişteki kahvaltılar ve gelecekteki akşam yemekleri bizim için doğrudan doğruya şuanda mevcut değildir.
Şimdiki zamanın eşsiz ve özel deneyimi üzerine düşünmek bizi geçmişin, şimdinin ve geleceğin gerçekliğine dair aşağıdaki teorilerden birini kabul etmeye götürebilir:
Şimdicilik: Şimdiciler, yalnızca şimdinin gerçek olup geçmiş ile geleceğin (bazı bakımlardan) gerçek olmadığını iddia ederler.
Sonsuzculuk: Sonsuzcular, geçmişin, şimdinin ve geleceğin hepsinin de eşit derecede gerçek olduğunu savunurlar.
Büyüyen Blok Teorisi: Büyüyen Blok teorisyenleri geçmiş ile şimdinin gerçek; geleceğin ise gerçek dışı olduğunu ileri sürerler.
Bu yaklaşımlar, deneyimlerimiz ile gerçeklik arasındaki ilişkiye dair farklı tasvirler sunmaktadır. Şimdiciler, şimdinin eşsiz bir şekilde gerçek olduğuna inanmamız adına sağlam bir neden olarak şimdilik’e yönelik özel erişimimize dikkat çeker.
Sonsuzcular ile Büyüyen Blok teorisyenler ise, şimdiki deneyimlerimizin bize geçmiş ile geleceğin gerçek olmadığını düşünmek için neden sunmadığına inanıyor; aynı Gürcistan’da olma deneyimimin bize epey uzakta olan Madagaskar’ın aslında hiç var olmadığını düşünmek için bir neden sunmaması gibi.
2. Görelilik ve Sonsuzculuk
Sonsuzcular, şu andaki özel deneyimimizi yeterince açıklamamakla eleştirilirken, alternatif yaklaşımlar modern fiziğin özellikle de Görelilik Teorisi’nin kendi yaklaşımları ile nasıl bağdaştırılabilecekleriyle meşguller.
Görelilik Teorisi, üç boyutlu uzayı ile tek boyutlu zamanı dört boyutlu bir uzay-zamanda birleştirir. Herhangi iki olay arasındaki “uzay-zaman aralığı” olarak adlandırılan dört boyutlu “mesafe” nesnel bir olgudur fakat farklı hızlarda hareket eden gözlemciler bu olayların arasından ne kadar zaman geçtiği konusunda anlaşamayabilirler. Farklı hızlarda hareket eden gözlemcilerin, hangi olayların aynı anda meydana geldiği konusunda anlaşamadıkları bu olguya “eşzamanlılığın göreliliği” denir.
Aşağıdakine benzer senaryolar söz konusu olduğunda eşzamanlılığın göreliliği fenomeni, Şimdiciler ile Büyüyen Blok teorisyenleri aleyhine bir problem teşkil eder:
Bob evinin dışında bir balonun patladığını görür ve aynı anda oturma odasındaki saatin de dördü vurduğunu (gong!) fark eder. Bob’un referans çerçevesinde bu iki olay (balonun patlaması ile saatinin dördü vurması) aynı anda gerçekleşir. Bob, bir saniye sonra balonun patlamasından korkup ağlayan bir çocuk görür.
Ancak Bob’un evinin üzerinde ışık hızına yakın bir hızla hareket eden bir astronot uzay gemisinden aşağıya doğru bakar ve şunu görür:
Bob’un saati dördü gösterir ve aynı anda patlamış bir balon tutan çocuğun ağlamaya başlar. Benim referans çerçevemde, çocuk ağlamaktadır ve aynı anda Bob’un saati dördü vurmaktadır (gong!).
Eşzamanlılığın göreliliği (relativity of simultaneity.)
Şimdici ve Büyüyen Blok teorisyeni için çözülmesi gereken bulmaca şudur:
Bob’un perspektifinden; duvardaki saati dördü vurduğunda (gong!), çocuğun ağlaması gelecekteyken balonun patlaması şimdidedir. Astronotun perspektifinden; Bob’un saati dördü vurduğunda (gong!), balon patlaması geçmişte ve çocuğun ağlaması ise şimdidedir.
Hem Şimdiciler hem de Büyüyen Blok teorisyenleri bize geleceğin gerçek olmadığını söylerler fakat onlar Bob’un geleceğinden mi yoksa astronotun geleceğinden mi söz ediyorlar? Görelilik teorisi bize neyin gerçek olup neyin olmadığını bize söyleyen özel ve ayrıcalıklı referans çerçevelerine izin vermemektedir, bu nedenle de Şimdiciler ile Büyüyen Blok teorisyenleri ellerindeki mevcut teorilerinin göreceli/rölatif fenomenlerle nasıl bağdaştığını açıklamalıdır.
3. Şimdicilik ve Dil
“Gerçek” ile “gerçek olmayan” terimlerini iki farklı şekilde anlayabiliriz.
İlk olarak, “gerçek olay” ile şu anda gerçekten olan bir olayı kastediyor olabiliriz. “Dışarıda gerçekten yağmur yağıyor mu?” diye soran biri bu türden kipli “gerçek”lik tanımını kullanır. “Gerçek” kelimesinin bu türden bir kipli kullanışında, şimdici konum apaçık olarak anlamlı ve alternatif konumlar ise anlamsız görünüyor: elbette şu anda yalnızca mevcut olaylar vardır! Zaten “şimdi”nin anlamı budur!
Fakat kipli-olmayan “gerçek”lik tanımı da vardır; bu tanım, Hamilton müzikalini gördükten sonra arkadaşlarına “Burr gerçekten de Hamilton’ın katili mi?” diye soran kişinin kullanabileceği bir şey. Soruyu soran kişi, Burr’ın şu anda Hamilton’u öldürüp öldürmediğini değil Burr’ın Hamilton’u öldürmesinin Hamilton’un yazarının uydurduğu bir kurgu mu yoksa gerçek/tarihi bir olay mı olduğunu sormaktadır.
Şimdiciliği ve alternatiflerini anlamak adına kipli-olmayan bir tanım kullandığımızda, Şimdici; şimdiye özel erişimimizin olmasının niçin geçmiş ve geleceğin de Narnia, Hogwarts veya diğer herhangi bir kurgusal ortam gibi gerçek dışı olduğuna inanmak için bize bir sebep sunduğunu açıklamalıdır.
Şimdicilik ve alternatifler yaklaşımlar, kişinin bu yaklaşımların kipli veya kipli-olmayan okumasını benimsemesine bağlı olarak çok farklı olabileceğinden ötürü kimi filozoflar geçmiş ile geleceğin gerçekliğine yönelik tartışmaların yalnızca anlamsal olduğunu iddia etmişlerdir.
4. Sonuç
Geçmiş ile geleceğin gerçekliği üzerine düşünmek, zamanın doğası konusunda St. Augustine’inki kadar kafa karışıklığına yol açabilir. Fakat zaman deneyimimizi, en güçlü mevcut fizik teorilerimizi ve kullandığımız kelimelerin daha açık/net tanımlarını düşünmek adına vakit ayırsak, zamanı daha iyi anlayabiliriz.
Konu, zaman ve uzayın,
· zihinden bağımsız olarak var olup olmadığı,
· birbirinden bağımsız olarak var olup olmadığı,
· zamanın görünüşte tek yönlü akışını neyin açıkladığı,
· şimdiki andan başka zamanların var olup olmadığı,
· kimliğin doğası (özellikle zaman içinde kimliğin doğası)
gibi bir dizi temel konuya odaklanmaktadır.
Zaman ile ilgili kavramsal düşünceler genellikle kendine varlık felsefesi (ontoloji) içinde yer bulmuştur;
– Geleneksel realist bir konum, zaman ve uzayın insan zihninden ayrı bir varlığa sahip olduğunu kabul eder.
– İdealistler, aksine, zihinden bağımsız nesnelerin varlığını reddeder veya şüphe duyarlar.
İdealistler, özellikle de Leibniz ve Kant, zamanın gerçekte bulunmadığını, sadece insan bilincinin bir tasarımı olduğunu ileri sürerler.
Modern bilim, realist görüşten hareket ediyor zaten idealistler de realist ve bilimden beslenirken, realistleri içine çekecek bir derinlik yaratamadılar.
Uzay-zaman felsefesi, felsefi bir konsept olarak uzay ve zamanın doğası, ilişkileri ve varlığı üzerine odaklanan bir alanı ifade eder. Bu felsefi alan, özellikle fizik ve metafizikle yakından ilişkilidir. İşte uzay-zaman felsefesine dair bazı önemli kavramlar:
Zamanın Doğası: Uzay-zaman felsefesi, zamanın doğasını anlamaya çalışır. Bu bağlamda, zamanın tek bir doğrusal akış mı, yoksa daha karmaşık bir yapısı mı olduğu gibi soruları ele alır.
Bağımlı ve Bağımsız Varlık: Uzay ve zamanın bağımsız varlıklar mı yoksa sadece diğer nesnelerin varlığını konumlandırmak için kullandığımız soyut kavramlar mı olduğu sorusu da tartışılır. Zamanın gerçek bir varlık olup olmadığı ve yalnızca diğer varlıkların sıralanmasını düzenlemek için kullanılan bir araç olup olmadığı konusu önemlidir.
Özdeşlik Sorunu: Uzay-zaman felsefesi, nesnelerin uzay-zamanda nasıl tanımlanacağı ve nesnelerin farklı noktalarda veya zamanlarda nasıl özdeşleştirilebileceği gibi özdeşlik sorunlarını ele alır. Bu, zaman yolculuğu gibi kavramlarla da bağlantılıdır.
İzafiyet Teorisi: Albert Einstein'ın izafiyet teorisi, uzay ve zamanın birbirine bağlı olduğunu ve gözlemcinin hareketine göre değişebileceğini ileri sürer. Bu teori, uzay ve zamanın mutlak varlıklar olmadığını savunur ve onları fiziksel olaylarla ilişkilendirir.
Zamansal Paradokslar: Zamanla ilgili felsefi tartışmalar, zaman yolculuğu gibi kavramlarla ilişkilendirilen paradoksları içerir. Bu paradokslar, örneğin dede paradoksu gibi, zamanın doğası ve seyrinin nasıl anlaşılması gerektiği konusundaki zorlukları vurgular.
Egzistansiyalizm ve Zaman: Bazı felsefi akımlar, insanın zamandaki varlığını ve insan deneyiminin zamanla ilişkisini araştırır. Egzistansiyalist felsefe, bireyin zaman içindeki varoluşunu ve bu varoluşun anlamını ele alır.
Uzay-zaman felsefesi, hem fiziksel dünya hem de felsefi düşünce arasında derin bir etkileşim içindedir. Fiziksel bilimlerdeki gelişmeler, uzay ve zamanın doğası hakkındaki felsefi düşünceleri de etkileyebilir ve felsefe, fiziksel dünyanın nasıl anlaşılması gerektiği konusunda önemli sorular sormaya devam eder.
Kaynaklar
http://ankaenstitusu.com/zaman-felsefesi/
https://onculanalitikfelsefe.com/uzay-zaman-felsefesi-gecmis-ile-gelecek-gercek-mi-dan-peterson/
http://bilsenbesergil.blogspot.com/p/uzay-ve-zaman-felsefesi-philosophy-of.html
Yorumlar
Yorum Gönder