DMT (dimethyltryptamine) Nedir? Ne işe yarar?
DMT (dimethyltryptamine) beyin tarafından salgılanan bir hormondur. Tryptamine ailesinin en güçlü elemanı olan bu maddenin yaptığı psikedelik etkiler, insanlık tarafından yüzyıllardır biliniyor.
İşte DMT hakkındaki gerçekler:
1. DMT, istisnasız tüm canlılarda bulunan bir madde.
Yaşayan her şey ya DMT salgılıyor, ya da DMT ile yaşıyor.
2. Bu madde insanda, beyinde bulunan epifiz bezi tarafından üretiliyor.
Epifiz bezi kozalağa benzer bir yapıdır. İngilizce ismi, kozalaksı bez anlamına gelen 'pineal gland'dir. Beynimizdeki her bölüm simetriktir; bu yüzden tüm bölümlerden iki tane bulunur. Bunun tek istisnası ise beynin tam ortasında bulunan ve tek bir tane olan epifiz bezidir.
3. Epifiz bezinin sembolü, pek çok dine ilham kaynağı olmuştur.
Söz konusu kozalaksı yapıya; Buddha temsillerinin kafasında, Vatikan'da bulunan kozalak heykelinde, papanın asasında ve daha pek çok yerde rastlayabiliyoruz.
4. Doğu inanışlarındaki üçüncü göz tabiri de yine bir epifiz bezi sembolü.
5. Antik Mısır tasvirlerinde rastlanan Horus'un gözü sembolü, sizce de epifiz bezi kesitine biraz fazla benzemiyor mu?
6. Modern felsefenin babası sayılan Descartes, epifiz bezinin ruh ile bedenin birleştiği nokta olduğunu düşünmüştür.
Antik ve mistik dünya da çok önemli olan epifiz bezi, giderek unutuldu. Çoğu bilim insanı, epifizin gelişimin erken aşamalarında kalan işlevini kaybetmiş bir kalıntı olarak düşünüyordu. Ancak son yıllarda tekrar popüler olmaya başlasa da yine de sırlarını korumaya devam ediyor. Epifiz bezine üçüncü göz adı da verilmektedir. Yüksek bilinç düzeylerine erişmede çok önemlidir.
Uzakgörü, durugörü, sezgi ve öngörü gibi meziyetlerde önemli rol oynar. Adeta bir ruhsal anten gibi görev icra eder. Bir yazar arkadaşın ifadesiyle Epifiz bezi yani tıbbi adıyla pineal gland aslında Giordano Bruno'nun panteizmidir. Sufizmde vahdet-i vücud'dur. Simyada felsefe taşının rebis'e dönüşmesidir. Belki zamanı geçmiş metafor ama görme özürlü Neo'nun matriksidir. Çünkü üçüncü göz açıldığı zaman göz kapakların sımsıkı kapalı olmasına rağmen asıl o zaman görmeye başlarsınız.
İslamiyette kalp gözü denen şey aslında epifizdir. Buda'nın alnındaki nokta epifizi temsil eder. Sümer tabletlerindeki kozalak sembolleri epifizi işaret eder. Aynı zamanda aura'nın merkez noktasıdır. Mitoloji de Ra ve Horus'un gözü olarak da bilinir. Fakat bu göz görmez hisseder. Bilinçli olan beynimizin göremediği, duyamadığı, düşünemediği şeyleri hisseder.
İlk defa Descartes tarafından ruh ve bedenin irtibat alanı olarak tarif edilen epifizin, ruh-beden-zihin üçlüsünün komuta merkezi olduğu tahmin edilmektedir.
Epifizden üç önemli hormon salgılanır. Bunlar; melatonin, pinolin ve dimetiltriptamin (DMT) hormonlarıdır.
DMT; insanda mistik zevk, tasavvufta yükselme ve metafizik aleme geçişte rol oynar. Nitekim abdest alırken başa mesh etmenin, epifiz aktivasyonunu arttırdığı düşünülmektedir. Epifizden salgılanan DMT molekülünün hemen hemen aynısı bazı bitkilerde de bulunur. Bu bitkiler Şamanizm de ve çeşitli dini ritüellerde transa geçmek ve yüksek bilinç düzeylerine erişmek için halen günümüzde de kullanılmaktadır. Bilhassa "Phalaris aruninacea" isimli bitki, DMT açısından oldukça zengindir.
DMT'nin bir özelliği de "Ayahuasca" adı verilen bir iksirin yapımında kullanılmasıdır. Bu iksir, birtakım mistik güçleri ortaya çıkardığı ayrıca telekinezi, telepati, astral seyahat gibi bilinçaltı güçlerini ve aynı zamanda ruhsal alemle irtibatı tetiklediği düşünülmektedir. DMT'ye ruh molekülü diyenlerde vardır. Bu nedenle bazı şaman, kahin ve medyumların üçüncü göz yeteneklerini geliştirerek öngörülerde bulunduklarını bilmekteyiz
Epifizden salgılanan bir diğer önemli hormon sadece karanlıkta salgılanan melatonindir. Melatonin hormonunun salgılanımı ne kadar yüksekse ruhsal alemlerle kurulan bağ o denli güçlüdür. Bu nedenle İslamiyette olduğu gibi diğer dinlerde de gece ibadetinin önemi büyüktür.
Melatonin aynı zamanda sağlıklı uyku için de gerekli bir hormondur. En büyük faydası ise insanları kanserden koruması. Görme özürlülerin kansere yakalanma ihtimalinin çok düşük olmasının sebebi de budur. Çünkü sürekli karanlık içerisinde olduklarından melatonin salgılanması diğer insanlara göre daha fazladır. Ayrıca sürekli gece vardiyasında çalışan kişilerde kanser vakalarının daha çok görülmesi, melatoninin kanser önleyici rolünü desteklemektedir. Yalnız burada hatalı bir bilgiyi düzeltmek istiyorum, epifizin sadece gece 23 ile sabah 05 arasında melatonin salgıladığına dair yanlış bir kanaat vardır. Çünkü epifiz yani pineal gland sadece gece bazı saatlerde görev yapmaz. Onun hormon ifraz edebilmesi için gece gündüz fark etmez, yatak odasının karanlık olması yeterlidir. Bu nedenle günün hangi saati olursa olsun epifizin hormon etkisinden yararlanmak için uyku ortamının ışıktan arındırılması lazımdır. Gece vardiyasında çalışıp da gündüz uyuyanların bu kritik noktaya dikkat etmeleri gerekiyor.
Diğer taraftan epifiz bezinin, yüksek irtifalarda denize seviyesine göre daha çok hormon salgıladığı eskiden beri bilinmektedir. Bu yüzden tarih boyunca ibadethaneler olabildiğince yükseğe yapılmıştır. Birçok manastırın dağ yamaçlarına, yüksek yerlere yapılması bu sebepledir Böylece üst bilinçlerle daha fazla iletişimde bulunmak hedeflenmiştir.
Somut olarak tarifleyebildiğimiz fiziksel 5 duyunun yanısıra soyut olarak ifade ettiğimiz zihinsel bir duyu daha vardır ki, buna 6. His demekteyiz.
Eskilerin "hissi kablel vuku" dedikleri 6. His, epifizden kaynaklanan uzakgörü, öngörü ve durugörü yeteneğinden başka bir şey değildir.
Altınca hisse, aslında geçmiş deneyimlerimizden ve sosyal hafızaya kayıtlanmış anılarımızdan analiz edilerek süzülen bir bilinçaltı gücü demek de mümkündür.
Biz burada epifiz ile bilinçaltının karmaşık bir iletişim içerisinde olduğunu düşünmekteyiz ancak henüz epifizin bilinçaltı ile nasıl bir bağlantı içerisinde olduğunu bilmiyoruz.
Beynimizde saniye de 1'in arkasında 6 km'lik bir sıfır kadar ultra hipersonik sayıda olağanüstü nöronal iletişimi düşünürsek epifiz olsun bilinçaltı yapıları olsun hatta üst bilinç olsun inanılmaz bir network matriski içerisinde olduklarını varsayabiliriz.
Dolayısıyla adına basitçe sezgi de dediğimiz altıncı hissin, lokomotif unsuru epifiz olsa bile bunun bilinçaltı yapıları ile yoğun bir veri alış verişi içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Değişik bir farkındalıkla bilince yükselen bu duygu aynı zamanda auramıza da yüklenmektedir. Böylece üçüncü gözü gelişmiş üstad kişiler, sizin auranıza sinmiş olan sezgilerinizi algılayıp yorumlayabilirler.
Bununla beraber, altıncı his ile önyargı birbirine karıştırılmamalıdır.
Önyargı da zihinsel bir derinliğe girilmeden rastgele sübjektif kesin bir yargı vardır. Dolayısıyla altıncı his bir sezgi, önyargı ise daha kesif inançla geliştirilen toleranssız bir hükümdür.
Altıncı his, hissedilir ve tatbik edilmeyebilinir ancak önyargının çoğunlukla peşinden gidilir. Altıncı his, umumiyetle pozitiftir ve sıcaktır, absürt değildir.
Önyargı ise her zaman negatif ve soğuk bir duygudur, saçma olabilir. Daha net bir ifade ile hisleriniz sizi olabilmesi muhtemel sezgilere götürür.
Genelde uyarıcı, mesaj verici hususiyetler taşır. Önyargılar ise sürekli kötü bir senaryoda yoğunlaşmanıza ve şartlanmanıza neden olur. Sezgilerinizi takip etmeyebilirsiniz ama önyargılarınızdan kolay kolay kaçamazsınız.
Epifizin bazı dış faktörlere ve beslenme şekline göre fonksiyonunun azalması ya da tamamen kaybolması da mümkündür. Diş macunlarında bulunan florür'ün epifizin kireçlenmesine neden olarak hormon salgılanmasını azalttığı iddialar arasındadır. Bu nedenle aşırı florür kullanılmasını tavsiye etmemekteyiz. Sodyum florid sadece diş macunlarında değil, kola ve kafeinli içecekler gibi bazı yiyecek ve içeceklerde de bulunmaktadır. Çeşme suyundaki klor ve fazla kalsiyum alınması da pineal bez kireçlenmesini tetikleyebilir.
Şu an biraz daha farklı bir mecraya giren Ayurveda ve Kayakalpa öğretileri, epifizden temel alan bilinç ve bilinçaltı güçlerini ayrıca bedensel iyilik halini geliştirmeye yöneliktir.
Özellikle Kayakalpa öğretisinde, kişiler günler boyunca hiç ışığa çıkarılmadan devamlı karanlıkta tutulur. Böylece epifiz bezi mümkün olabildiğinde geliştirilerek üçüncü göz yetilerinin maksimuma çıkarılması hedeflenir. Bu esnada sürekli 24 saat aktif durumda olan epifiz bezinin o muhteşem anti-aging yani gençleşme süreçlerine şahit olunur. Kırk gün sürekli karanlıkta kalıp öğretileri takip ederek mesela en az 20 yaş gençleştiğinizi düşünsenize!!. Haliyle yaklaşık 40 günlük bir programla tahmin edemeyeceğiniz kadar gençleşme umudu kulağa oldukça hoş geliyor. Bana göre Kayakalpa, şimdilik kesinliği net olmayan bir fikir olsa da incelenmesi ve araştırılması gereken oldukça ilginç bir durum. İlerleyen günlerde bu gizemli ve büyüleyici mevzuyu ayrı bir makale şeklinde irdelemeye çalışacağız.
Epifiz bezi, hem melatonin hem de pinolin gibi bazı biyokimyasal bileşikleri üretir. Ancak, pinolin hakkındaki bilgiler sınırlıdır ve bu hormonun işlevi hakkında kesin bilgiler mevcut değildir. Pinolin'in vücuttaki rolü ve etkileri hala tam olarak anlaşılmamıştır ve bu nedenle konuyla ilgili araştırmalar devam etmektedir.
7. Bu madde aynı zamanda bitkilerden elde edilerek bir uyuşturucu olarak kullanılıyor.
İnsan beynindeki DMT üretimi genellikle çok küçük miktarlarda olduğu için, psikedelik etkilerini deneyimlemenin bir yolu onu dışarıdan almak. Bu uyuşturucu, insanların farklı boyutları algılamasını mümkün kılıyor.
N,N-Dimetiltriptamin (DMT), hem doğal olarak bulunan hem de sentetik olarak üretilebilen bir bileşiktir. Doğal kaynaklarında bulunma şekli ve üretimi şu şekildedir:
Bitkiler: DMT, bazı bitkilerde doğal olarak bulunur. Özellikle Amazon ormanlarında yetişen ve ayahuasca adlı geleneksel bir şamanik içeceğin bir bileşeni olan bitkilerde bulunur. Ayahuasca, DMT ile birlikte Monoamin Oksidaz İnhibitörü (MAOI) içerir. MAOI, DMT'nin sindirilip etkili olmasını sağlar.
Beyin ve Vücut: İnsan vücudu da çok düşük seviyelerde DMT üretir. Bu üretim epifiz bezi olarak bilinen bir bezde gerçekleşir. DMT'nin beyindeki rolü tam olarak anlaşılmış değildir, ancak rüyalar ve bilinç dışı deneyimler gibi süreçlerle ilişkilendirilmiştir.
Sentetik Üretim: DMT, laboratuvar koşullarında sentetik olarak da üretilebilir. Kimyasal reaksiyonlarla birkaç adımda sentezlenebilir. Bu sentetik DMT, psikedelik deneyimler araştırması veya diğer amaçlar için kullanılabilir.
Genel olarak, DMT'nin doğal kaynakları bitkiler ve insan vücudu gibi yerlerdir. Özellikle bitkilerden elde edilen DMT genellikle ayahuasca gibi ritüel içeceklerde kullanılırken, sentetik DMT psikedelik deneyimler araştırması veya bilimsel çalışmalar için kullanılabilir.
8. DMT'nin uyuşturucu yapımı için elde edildiği bitkiler ise şöyle:
Psychotria viridis (yem kanyaşı)
Phalaris arundinacea
Phalaris (kuş otu)
Acacia (akasya)
Arundo donax (kargı kamışı)
Desmanthus illinoiensis.
9. Bir döneme damgasını vurmuş olan LSD de bir tür DMT kırmasıdır.
Laboratuvar ortamında üretilen LSD, DMT'nin yaptığına benzer etkiler yaratan bir uyuşturucudur.
10. DMT, insanda doğal olarak belirli durumlarda salgılanıyor.
Bunlardan bir tanesi uyku ve rüya durumu.
DMT salgılaması uykuda az da olsa artış gösteriyor.
Asıl önemli olan ise DMT salgılamasının doğum ve ölüm anlarındaki artışı. Doğum sırasında hem annenin, hem de bebeğin DMT salgılaması artıyor.
11. DMT kullanmış ya da bu maddeye maruz kalmış kişiler, bir tür birlik hissiyatı deneyimlediklerini savunuyorlar.
Normalde tüm psikedelik maddeler, her bireye özel bir takım sanrılara sebep olurlar. Fakat DMT kullanan bireylerin yaşadıkları deneyimler birbirine çok benziyor. Tüm evrene bakış açılarının değiştiğini ve her şeyin bir olduğu hissiyatının güçlendiğini söylüyorlar.
12. Şamanların beyinlerinde yüksek DMT salgılaması olduğu düşünülüyor.
Peygamber hastalığı olarak da bilinen temporal lob epilepsisi, beyinde yüksek miktarda DMT salgılamasına sebep olduğu için, farklı boyutlara kapılar açıyor ve bir takım şizofrenik sanrılara sebep oluyor.
Peru ve Brezilya'da yetişen Ayahuasca, şamanlar tarafından toplanıp çay gibi kaynatılıyor ardından da bazı başka bitkilerle karıştırılıyor.
Peru amazonlarına özgü bu bitkiyi ülkemizde bulmak imkansız. Ancak; bu bitkinin özelliği, yüksek miktarda dmt içermesi ve en yüksek dmt içeren bitkilerin başında da yem kanyaşı geliyor. Yani ülkemizde ki hemen her bataklık, göl veya serin nemli ortamların bitkisi. Onunla birlikte kullanılabilecek olan ikinci bitki ise üzerlik tohumu, onu da her yerde bulmak mümkün. Bu içeceğin yerliler arasında bağırsak parazitlerini temizlemek amacıyla kullanıldığı iddia ediliyor.
Tabii ki doğru değil. Ruhun vücuttan ayrılıp yükselmesini sağlayan (bir nevi ölüm) ve uyanık rüyalar görülmesine neden olan halusinojenik etkili çay bu şekilde popüler olmuştur.
DMT, vücuda Ayahuasca içerek alındığında mistik zevk ve ruhani tecrübelere neden olup zihin açıcı, algı değiştirici, diğer âlemlerle iletişim kurucu tesirlere yol açıyor. Yani uyuşturucu gibi bir şey!
İçerdiği dimetiltriptamin (DMT) nedeniyle çoğu ülkede tıbbî zorunluluklar dışında kullanımı yasadışı.
Şamanların çok eskilerden beri şifa niyetine kullandığı Ayahuasca bitkisi İngiltere ve ABD’de şimdilik yasal olmamasına rağmen, önde gelen psikologlar, psikiyatristler ve bilim adamları tarafından inceleniyor, kullanılıyor ve tavsiye ediliyor.
DMT, hayatımızın bir film şeridi gibi gözlerimizin önünde geçtiği ölüm anında bunu sağlayan salgının adı.
DMT, beyin dolaylarındaki pineal bez tarafından uyku sırasında salgılanan bir çeşit halüsinojendir. Salgılanması rüyaların görüldüğü evreye denk gelir. Halk arasında 'üçüncü göz' diye tabir edilen yerin denk geldiği yer aslında DMT'nin salgılandığı pineal bezin tam üstüdür. Bir insanda en çok doğum ve ölüm anında salgılanır ve insan bilinci üzerinde çok etkilidir. Öyle ki, ruhun vücuda girip çıkmasını sağlayan hormon olarak adlandırılır.
Çayın etkileri 6-12 saat arasında geçmekle birlikte kişiyi günlerce etkisi altında tutabiliyor.
Çayın etkisi birkaç saat sonra kendisini göstermeye başlıyor. Deneyimleyenler, 'Ayahuasca insanı sanki başka bir ruhani boyuta geçiriyor. Bilinciniz yükseliyor, hem ruhunuza hem bedeninize yükseklerden bakmaya başlıyorsunuz' diyerek o anları anlatıyorlar. Bir haftada bir kereden fazla alınması ise sakıncalı olabiliyor.
Sinir sistemine sahip olan tüm canlılarda DMT bulunur.
İnsan bilinci üzerinde çok etkilidir. Ruhun vücuda girip çıkmasını sağlayan hormon olarak adlandırılır.
Bir çeşit halüsinojendir ve etkilerinin arasında zaman algısında değişim vardır. Çok fazla DMT psikedelik ( gözle görülemeyen ruhani olguların görünür hale gelmesi durumu) bir etki yaratırken, yetersiz miktarda DMT dünyayı sönük, donuk ve gri görmemize yol açar. Bu nedenle de DMT’ye “Ruh molekülü” adı verilir.
DMT’nin salgılanması uyku esnasında rüya gördüğümüz evreye denk gelir. Ancak bu esnada salgılanan hormon miktarı düşüktür. Eğer salgılanan miktar fazla olur ise beyinde algı değişimine yol açar, Peygamber hastalığı olarak da bilinen “Temporal Lob Epilepsisi” buna en iyi örnektir. Beyinde yüksek miktarda Dimetiltriptamin salgılanmasına sebep olduğu için ruhani boyutlara kapılar açmakta ve hastalarda birtakım şizofrenik halüsinasyonlar görülmektedir.
Uyku dışında beyin sadece doğum ve ölüm anında DMT salgılamaktadır. Doğum esnasında anne ve bebek yüksek miktarda DMT salgılar. Doğum ve ölüm anında salgılanan Dimetiltriptamin oranı, normal zamanlarda salgılanan Dimetiltriptamin oranından fazladır.
DMT, insanların kozmik yolculuklara çıktığı canlı halüsinasyonlar yaratabilen bir ilaçtır. Birleşik Krallık'ta da dahil olmak üzere birçok ülkede yasa dışıdır ve genellikle bir LSD gezisinin çok daha kısa bir versiyonuyla karşılaştırılır. Aynı zamanda bazen ruh molekülü olarak da adlandırılır, çünkü size ölmenin nasıl bir şey olduğu konusunda bir deneyim verebilir.
DMT her yerde doğal olarak bulunur ve kimyasal olarak sentezlenebilir, ancak insanlar onun halüsinojenik özelliklerine ilk kez Güney Amerika bitkilerinde rastladı. Yüzlerce yıldır törenlerde “ruhların asması” anlamına gelen “ayahuasca” adlı özel bir çayın potansiyel bileşenlerinden biri olarak kullanılan Psychotria viridis çalısında yetişir. Bu çay, Peru Amazonları’nda bulunan Conibo Kızılderilileri başta olmak üzere, Güney Amerika’nın farklı bölgelerindeki şamanist kabileler tarafından yüzyıllar boyunca hastalıkların tedavisinde kutsal bir iksir gibi kullanılmıştır.
DMT alan kişiler, benlik algılarından tamamen kopmuş hissettiklerini bildirmektedir. Astral maceralara devam ettiklerini, halüsinasyon gördüklerini ve bazen makine elfleri olarak adlandırılan bu uzaylı varlıklarla tanıştığını bildiriyor. Bu duyumlar o kadar güçlü ve o kadar yaygın ki, birçok insanın gerçek bir paralel evreni ziyaret ettiklerine veya gerçek bir diğer dünya yaşam formuyla iletişim kurduklarına inanmalarına yol açmış durumdadır.
Hastane ortamında yüksek dozda DMT verilen deneğin anlattıkları:
“…işte burada psikedelik sersemleme başladı. Öldüğümü sandım. Beyaz bulutları gördüm. Uyanış, bembeyaz pamuk gibi bulutlar, tanrılar, melekler gördüm. Ölüyor olduğumu düşündüm. Ama Sindy ve Rick’e şöyle bir baktım da her ikisi de sakin sakin beni izliyorlardı. “İyi haber, bedenim gayet iyi görünüyor” diye düşündüm. Doğuyor muydum ya da henüz gerçekleşmemiş ölümü mü deneyimliyordum anlayamadım. Çünkü biliyordum ki, bu gibi durumlarda zaman unufak olur, zaman doğrusalının hiçbir anlamı kalmaz. Zamanın çöktüğü ilahi makamdır burası. İnsaniyetime ait tüm tabakalar gittikçe soyulup, dökülüyor. Nihayet, sonunda, nerdeyse son tabakada, bu tabakanın ne olduğunu tarif bile edemem ama sanki seni insan olarak tanımlayan bu son tabaka, ve puf… o da gitti. Artık bir insan değilsin, aslında artık tanımlayabileceğin hiçbir şey değilsin zaman kavramı yok, kafam çok karışmıştı. Çok korktum, hayatım boyunca bu kadar korkmamıştım. Bedenimden kovulmuştum.”
LSD (Lysergic acid diethylamide), DMT gibi psikedelik bir bileşiktir, ancak farklı bir kimyasal yapıya sahiptir ve etkileri de benzer şekillerde farklılık gösterebilir.
DMT'nin aksine, LSD sentetik bir bileşiktir ve doğal olarak bitkilerde veya organizmalarda bulunmaz. İşte LSD ile DMT arasındaki bazı farklar ve benzerlikler:
Kimyasal Yapı:
DMT (N,N-Dimetiltriptamin), tryptamine sınıfına ait bir bileşiktir.
LSD (Lysergic acid diethylamide), ergoline türevlerinden biridir.
Etki Mekanizması:DMT, beyindeki serotonin reseptörleriyle etkileşime girerek psikedelik etkilerini üretir.
LSD de beyindeki serotonin reseptörleriyle etkileşime girer ve benzer şekilde psikedelik etkiler yaratır.
Etkileri:
DMT, genellikle kısa süreli, ancak yoğun ve derin psikedelik deneyimler yaratabilir. Sıklıkla "çıkış" deneyimleri olarak adlandırılan derin içsel deneyimler sunabilir.
LSD, genellikle daha uzun süreli bir deneyim sunar. Renklerin ve desenlerin değiştiği, düşünsel ve duygusal deneyimlerin yoğunlaştığı bir deneyim yaratabilir.
Kullanım ve Etkilerin Süresi:
***DMT genellikle kısa süreli etkilere sahiptir, genellikle 15 ila 30 dakika sürer.
***LSD etkileri daha uzun sürebilir, genellikle 8 ila 12 saat arasında değişir.
Her iki madde de psikedelik deneyimleri tetikleyebilir ve zihinsel, duygusal ve algısal düzeyde derin değişikliklere neden olabilir. Bununla birlikte, her iki madde de yasal düzenlemelere tabidir ve kullanımı potansiyel riskler taşır. Eğer bu tür maddeler hakkında daha fazla bilgi edinmek veya deneyimlemek isterseniz, sağlığınızı ve güvenliğinizi göz önünde bulundurarak ilgili sağlık profesyonelleri veya uzmanlarla konuşmanız önemlidir.
DMT deneyimi genellikle doza ve deneyimleyen kişinin duygusal ve zihinsel durumuna bağlı olarak değişkenlik gösterir. Doz arttıkça veya deneyim daha yoğunlaştıkça, genellikle daha derin ve etkileyici deneyimler yaşanabilir. Ancak bu deneyimler subjektif ve karmaşık olabilir. İşte DMT etkileri yoğunlaştıkça yaşanabilecek bazı olası deneyimler:
Derin Görsel Hallüsinasyonlar: Doz arttıkça, görsel hallüsinasyonlar daha karmaşık ve yoğun hale gelebilir. Renkler daha parlak, desenler daha karmaşık ve hareketli hale gelebilir.
Daha Zengin İçsel Deneyimler: DMT deneyimi içsel deneyimleri zenginleştirme eğilimindedir. Duygusal deneyimler daha yoğun olabilir ve insanlar sıklıkla kişisel geçmişleri veya anlamlı deneyimleri hatırlayabilirler.
Bedensel Duyumlar ve Algı Değişiklikleri: Yoğun DMT deneyimleri sırasında, kullanıcılar bedensel sınırlamalarını daha az hissedebilirler. Algı, dokunma hissi ve duygular değişebilir veya kaybolabilir.
Daha Derin Anlam ve Bilinç Deneyimleri: DMT etkileri daha yoğunlaştıkça, insanlar bazen daha derin anlam arayışlarına ve bilinç hakkında filozofik düşüncelere yönelebilirler.
Zaman Algısının Kaybı: Yoğun DMT deneyimleri, zaman algısını bozabilir veya zamanın durduğu hissini yaratabilir.
Evrensel Bağlantı Deneyimleri: Bazı kullanıcılar, evrenin bir tür birliği veya tümüyle bağlı olduğu hissine kapılabilirler.
Kontrolsüzlük Hissi: Deneyim yoğunlaştıkça, kullanıcılar bazen deneyimi kontrol etmekte zorluk yaşayabilirler, bu da bazıları için kaygı verici olabilir.
Transandantal veya Mistik Deneyimler: DMT deneyimleri, kişisel veya evrensel ötesi deneyimlere dönüşebilir. Bazı kullanıcılar bu tür deneyimleri mistik veya transandantal olarak tanımlarlar.
Unutulmaması gereken önemli bir nokta, DMT deneyiminin bireyden bireye büyük ölçüde farklılık göstereceğidir. Yoğun deneyimler, kişinin ruh haline, çevresel faktörlere ve kullanılan doza bağlı olarak büyük ölçüde değişebilir. Herhangi bir psikedelik madde deneyimlemek isteyenlerin deneyimi kontrol altında ve güvenli bir ortamda gerçekleştirmeleri önemlidir.
Kaynaklar
https://www.haberler.com/yazarlar/dr-mehmet-yavuz/ucuncu-goz-epifiz-631/
https://www.bilimozu.com/post/ruh-molek%C3%BCl%C3%BC-dmt-dimetiltriptamin
https://onedio.com/haber/46-yok-olan-dizisiyle-gundemimize-giren-saman-ayinlerinin-halusinojen-icecegi-ayahuasca-705983
https://onedio.com/haber/madde-ile-ruh-molekulu-dmt-579419
Yorumlar
Yorum Gönder