Balistik Füzeler ve Savunma Sistemleri



BALİSTİK FÜZELER 

BALİSTİK FÜZE SAVUNMA SİSTEMLERİ

BALİSTİK FÜZE TEHDİDİ

BALİSTİK FÜZELERİN TEMEL ÖZELLİKLERİ


Balistik füzeler, daha önceden belirlenen bir hedefe savaş başlığı ileterek saldırmak amacıyla tasarlanmış füzelerdir. 

Fırlatma fazı sonrası uçuşlarını herhangi bir itki gücü olmadan balistik olarak devam ettirdikleri için ve bu kısım uçuşun karakteristik kısmını oluşturduğu için balistik füze olarak adlandırılır. 

Bu füzeler, eğik atış şeklinde olan uçuşlarının büyük bölümünde atmosfer dışına çıkarak sub-orbital bir yörünge izlerler. Bunu gerçekleştirmek için genellikle yeryüzünden 100 km’den 1.200 km’ye kadar olan yüksekliklere çıkabilirler. Menzili 350 km’den az olan balistik füzeler dünya atmosferinin dışına çıkmazlar. Balistik füzeler tek bir savaş başlığı taşıyabilecekleri gibi birden fazla savaş başlığı da taşıyabilir ve bunları farklı hedeflere yönlendirebilir. Balistik füzeler, gerek taşıdıkları savaş başlıkları (kimyasal, biyolojik, nükleer vb.) gerekse şekil, teknoloji ve kullanımları açısından çok çeşitlilik gösterse de sınıflandırmaları genellikle ulaşabildikleri menzillere göre yapılır. 

Çeşitli ülkeler sınıflandırma için değişik şemalar kullanır. NATO sınıflandırma şeması şu şekildedir:


Kıtalar Arası Balistik Füze-KABF (Intercontinental, ICBM) 5.500 km’den fazla

• Uzun Menzilli Balistik Füze-UMBF (IntermediateRange, IRBM) 3.000-5.500 km arası

• Orta Menzilli Balistik Füze-OMBF (Medium-Range, MRBM) 1.000-3.000 km arası

• Kısa Menzilli Balistik Füze-KMBF (Short-Range, SRBM ) 1.000 km’den az

NOT: Tayfun. Türkiye’nin ilk kısa menzilli balistik füzesi.


Bunlara ek olarak, bu sınıflandırmadaki menzilleri de kapsayan iki yeni kategori NATO literatüründe kullanılmaktadır. Bu kategoriler şunlardır:


• Taktik balistik füze: 300 km’den az

• Harekat alanı (theatre) balistik füze (TBM): 300- 3.500 km arası


Balistik füzelerin uçuş yolu temel olarak üç fazdan oluşur. İlk faz olan fırlatma fazı (boost fazı) yakıt gücüne dayalı uçuşun olduğu fazdır. Bu faz genellikle füzenin ateşlenmesinden atmosfer dışında izlenecek balistik yolun başlangıcına kadarki süreyi içerir. Füze, ateşlendikten sonra yakıt gücüyle yerçekimi ve sürtünmeye karşı koyarak atmosferik sürtünmenin çok az olduğu irtifalara doğru hareket eder. 

Hedeflenen hız ve irtifaya ulaşıldıktan sonra itki gücü kesilir ya da biter ve balistik yolu içeren ikinci faz başlar. Füzenin bu faz sonunda ulaşacağı yükseklik ve hız, hedeflenen menzil ile doğru orantılı olarak artar. İkinci faz, serbest uçuş fazıdır (freeflight veya midcourse fazı). Füze, ilk fazda kazandığı kinetik enerji ile sürtünmenin olmadığı (ya da çok az olduğu) ortamda, hedeflenen bölgeye kadar uçuşunu sürdürür (sürtünmesiz ortamda eğik atış hareketi olarak). Bu fazda füze savaş başlığı (veya başlıkları) bırakabilir. Savaş başlığının yanı sıra karşı tedbirleri aldatıcı radar-karıştırıcı, sahte savaş başlığı vb. gereçler (penetration aids) de bırakılabilir. Sürtünme kuvveti ve itki gücü olmadığı için bu parçaların hepsi kütlesinden bağımsız olarak aynı yolu takip eder. İkinci fazın sonuna doğru bu parçalar, hep birlikte atmosfere girmeye yönlenir (re-entry) ve serbest uçuş fazı tamamlanır.

Üçüncü ve son faz olan terminal fazı, balistik füzelerin atmosfere tekrar girişe yönlenmesi ile başlar ve hedefe varış ile sonlanır. Atmosfere tekrar giriş hızları füzelerin menzilleri ile doğru orantılıdır ve 3-7 km/s civarındadır. Daha önce de belirtildiği üzere menzili çok düşük olan balistik füzeler atmosferin dışına çıkmaz, uçuşlarını fırlatma ve terminal olmak üzere iki aşamada tek parça olarak tamamlar.

Balistik füzelerin hızları menzilleri ile doğru orantılıdır. Ne kadar ileri menzile atılmak isteniyorsa, Fırlatma fazında o kadar fazla enerji verilerek hızlandırılır. Balistik füze fırlatma fazında ne kadar yüksek hız ve enerji ile atmosfer dışına çıkarsa, o oranda yüksek hız ve enerji ile terminal fazda tekrar atmosfere giriş yapar. Balistik füzelerin oldukça kısa bir uçuş süresi vardır. Ateşlendiği andan itibaren 5-20 dakika içerisinde hedeflerine ulaşırlar. Bu süreler dünyanın en uzak bölgesindeki hedefler için de geçerlidir. Füzelerin uçuş sırasında ulaştığı hızlar düşünüldüğünde (7km/s ve daha fazla) bu zamanların doğruluğu ve geçerliliği kolayca anlaşılabilir. 

Fazlara göre düşünüldüğünde faz 1 (fırlatma) füzenin menziline bağlı olarak 1-3 dakika arası sürer. Serbest uçuşun olduğu faz 2 (midcourse) yine füzenin menziline göre 1-20 dakika arası sürer. Örneğin OMBF için faz 2 yaklaşık 10 dakika sürer.

Balistik füzelerin tanımlanmasında kullanılan bir diğer unsur ise kullandığı yakıt çeşididir. Zaman içinde çeşitli türlerde roket motorları tasarlanmıştır ve bunlar birçok balistik füzede kullanılmıştır. 

Fakat bu motorlar temel olarak üç çeşit yakıt teknolojisine dayanmaktadır: Sıvı, katı ve hibrid yakıt roket yakıtları. Genel olarak balistik füzelerde kullanılan sıvı yakıt, iki ayrı bölümde depolanan sıvı yakıt (hidrazin, sıvı hidrojen vb.) ve sıvı oksitleyici (sıvı oksijen vb.) bileşenlerinden oluşur. Bu sıvılar ayrı bölümlerde tutulur ve ateşleme sırasında yanma odasında belirli oranlarda iletilerek kimyasal tepkime oluşturulur ve ortaya çıkan gaz ile itki gücü elde edilir. Katı roket yakıtları, temel olarak katı haldeki yanıcı ve yakıcı kimyasal karışımının roket gövdesinde tüp şeklinde depolanması ile kullanılır. Ateşleme sırasında katı haldeki yanıcı ve yakıcı kimyasalların tepkimeye girmesi ile oluşan sıcak gazın nozuldan çıkmasıyla itki gücünü oluşturur. Katı yakıtların temel avantajı daha istikrarlı olmasıdır. Böylelikle depolaması, kullanımı ve bakımları sıvı yakıtlara göre daha kolaydır. Fakat katı yakıtlar yanmaya başladıktan sonra yakıtın tamamı bitene kadar yanma devam eder. Bu durum katı yakıtlı motor ateşlendikten sonra yakıtın tamamı bitene kadar motoru kapatmayı imkânsız kılar. Sıvı yakıtlı motorlar istenildiği zaman kapatılıp tekrar açılabilir ve yanma hızı kontrol edilebilir. Fakat sıvı yakıtların uzun süre depolanmasının güç olması, kullanım öncesi ilave hazırlık gereksinimi gibi durumlar dezavantaj oluşturur. Hibrid yakıtlar sıvı ve katı yakıtların avantajlarını birlikte kullanmak için tasarlanmış yakıtlardır. Bu yakıtlar genel olarak katı halde depolanmış yanıcı ve sıvı halde olan oksitleyiciden oluşur.


YAYGINLAŞAN TEHDİTLER


Balistik füzeler, ilk defa İkinci Dünya Savaşında Almaya tarafından kullanılmış ve o tarihten itibaren hızla yaygınlaşmıştır. Bu yaygınlaşmanın başlıca nedenlerinden biri balistik füzelerin caydırıcı güç olması ve asimetrik bir üstünlük sağlamasıdır. Özellikle ekonomik ve askeri gücü sınırlı olan ülkeler balistik füzeleri maliyet-etkin çözüm olarak görmektedir. Ayrıca diğer unsurlarla karşılaştırıldığında, balistik füzelerin daha az bakım, kullanım için eğitim ve lojistik gereksinimleri vardır. Bütün bu özellikler balistik füzelerin hızla yaygınlaşmasını sağlamıştır.





Balistik füzeler taşıyabildikleri kimyasal, biyolojik ve nükleer savaş başlıkları sayesinde kitle imha silahları haline dönüştürülebilmektedir. Birçok ülke sahip olduğu kitle imha silahını ülkesinin uluslararası gücü olarak görmekte ve sahip oldukları bu silahları bölgesindeki veya ilgili oldukları yerdeki ülkelerin hareketlerini etkileyecek potansiyel bir güç olarak değerlendirmektedir.

Günümüzde otuzdan fazla ülke çeşitli kategorilerde balistik füzeye sahiptir. Bunlara paralel olarak daha uzun menzilli veya manevra yapma kabiliyeti olan füze üretimi için birçok araştırma geliştirme faaliyeti yürütülmektedir. 

Yukarıda belirtilen eğilimler de düşünüldüğünde, önümüzdeki yıllarda balistik füzelerin sayısının ve çeşitlerinin artması, kullanıcıların yaygınlaşması ve üst kategorilerdeki füzelere sahip olan ülke sayısının artması muhtemeldir. Balistik füze sistemlerinin taşıyabildikleri kitle imha silahları düşünüldüğünde, sınırlı sayıda kullanımlarının bile korkutucu sonuçlara neden olacağı anlaşılabilir.


SAVUNMA SİSTEMLERİ


Balistik Füze Savunma Sistemleri (BFSS), uydular ve radarlar gibi çeşitli sensör sistemlerinden, gelişmiş komuta kontrol ve atış kontrol merkezlerinden ve muhtelif özelliklere sahip füze sistemlerinden oluşan karmaşık ve sistemler-sistemi yapılardır. Savunma sistemlerinin özellikleri, hangi sınıfta bir balistik füzeyi nerede ve hangi yöntemle imha etmek amacıyla tasarlandığına göre çok büyük farklar göstermektedir.


ATEŞLEME (BOOST) FAZINDA MÜDAHALE KONSEPTİ


Bu faz bütün balistik füze çeşitlerinin imha edilebileceği teorik olarak ideal fazdır fakat bu fazda müdahalenin pratikte birçok zorluğu vardır. Bu fazda füze, yakıt gücüyle hızlanarak atmosferde yükselmektedir. Füze son hızına ulaşmadığı için diğer fazlara göre daha yavaştır ve hızlanarak yükselmektedir. İtki gücünün sağlandığı yakıt tankı hâlâ füzenin üzerindedir, savaş başlıkları ve aldatıcı unsurlar hâlâ salınmamıştır. Böylelikle füze tek parça ve göreceli olarak daha yavaş bir açık hedef durumundadır. 

Ayrıca füze ateşleme safhasında olduğu için sıcaklık ve yayılan ışınlar yüksek seviyelerdedir. Bu nedenle bu fazda füzeyi saptamak için gerekli uyaranlar oldukça fazladır ve gelişmiş sensörler sayesinde füzeyi saptamak oldukça kolaydır. Nereyi hedeflediğinden bağımsız olarak atıldığı bölgede imha etmek büyük avantaj sağlamaktadır.

Bütün bu avantajlarının yanı sıra boost fazında müdahale etmenin çok büyük zorlukları ve kısıtlamaları vardır. En büyük kısıtlamalardan biri ise bu fazın 1-3 dakika arası sürmesidir. Füzeyi bu kısa sürede saptayıp angajman planı oluşturmak için sensörlerin aktif bir şekilde füzenin ateşleneceği bölgeyi, ateşleme olmadan önceden beri izliyor olması gerekmektedir. Kullanılacak olan sensörler tehditlere yakın yerlere konuşlu radarlar veya uzay tabanlı uydular olmalıdır. Bir diğer zorluk ise önleyici füzelerin çok hızlı olması ve tehdit unsurlarına çok yakın konuşlandırılması gerekmektedir. Boost fazında müdahale için tasarlanmış sistemlere ABL (Air-Born Laser) ve KEI (Kinetic Energy Interseptor) örnek olarak gösterilebilir; fakat bu sistemler arazide kullanılır hale getirilememiştir.


SERBEST UÇUŞ (MIDCOURSE) FAZINDA MÜDAHALE KONSEPTİ


Boost fazında yakıt gücü ile kinetik enerji kazanan füze, midcourse fazında atmosferin dışında sürtünmesiz ortamda yükselmeye başlar. Böylelikle hızından kaynaklı olan kinetik enerji azalarak potansiyel enerjiye dönüşür. Füze, hedeflenen menziline bağlı olarak 120 km yüksekliklerden 1.600 km yüksekliklere kadar çıkabilir. Balistik füzenin çıkabildiği maksimum irtifaya zirve noktası (apogee) denir. Devamında balistik füze, tırmandığı bu tepe noktasından hedefine doğru serbest düşme hareketi yapar.

Atmosferin dışında gerçekleşen bu fazın süresi uzun menzilli balistik füzeler için diğer fazlara göre göreceli olarak daha uzun sürmektedir. Dolayısıyla bu durum angajman ve karar analizi için göreceli olarak daha uzun bir süreye imkân sağlar. Balistik füzenin taşıdığı savaş başlığını atmosfer dışında uzay boşluğunda imha etmek, savunma yapılan alana çok yaklaştığında imha etmeye göre daha güvenlidir. Midcourse fazında müdahale etmenin bir diğer avantajı ise başarısızlık durumunda tekrar atış imkânı sağlayabilmesidir. Fakat bu fazda, yaklaşan füze tehdidine karşılık vermek de boost fazında olduğu gibi oldukça zordur ve çeşitli kısıtlamaları vardır. Midcourse fazında tehdit olan balistik füze atmosferin dışında çok yüksek irtifalarda ve savunulan alana oldukça uzak menzillerdedir. Bu durumda öncelikli olarak çok yüksek irtifa ve menzillerde hassas takip yapabilen radarlara ihtiyaç duyulmaktadır. Müdahale etmek için kullanılacak önleyici füzenin de atmosferin dışında yüksek irtifalarda çalışabilme, çok uzun menzillere ulaşabilme ve otonom çalışabilme gibi yeteneklerinin olması gerekmektedir. Bütün bu zorluklar düşünüldüğünde midcourse fazında balistik füze savunması yapacak bir sistem geliştirmek teknolojik açıdan ve maliyet açısından oldukça zordur. Serbest uçuş (midcourse) fazında savunma yapan sistemlere GMD (ground-based midcourse defense) ve SM3 füzesi kullanan deniz tabanlı Aegis sistemi örnek gösterilebilir.


TERMİNAL FAZDA MÜDAHALE KONSEPTİ


Füze atmosfere tekrar girmeye yönlendikten sonra başlayan bu faz füzenin menziline bağlı olarak 1-1,5 dakikadan daha az sürmektedir. 

Savaş başlığının hedefine ulaşmadan imha edilmesi için son şanstır. 

Hata için çok az bir pay olduğundan ve savaş başlığı hedefine çok yaklaştığından bu fazda angajman yapmak zaman açısından oldukça zordur. Biyolojik, kimyasal vb. savaş başlığı taşıyan bir balistik füzeyi terminal fazın alt katmanlarında, hedeflediği alana çok yakın bir yerde imha etmek çok etkili bir savunma sağlamayabilir. Balistik füze havada imha edilse bile taşıdığı kimyasal ve biyolojik maddeler savunma yapılan alana saçılabilir ve büyük zararlar verebilir.

Terminal faz savunması yapacak sistem, savunulacak alana yakın yerlere konuşlandırılmalıdır. Ateşleme fazı ve serbest uçuş (midcourse) fazında savunma yapan sistemler bölge savunması yapabilirken, terminal fazda savunma yapacak sistem kısıtlı alanları savunabilecektir. Dolayısıyla terminal fazda savunma yapacak sistemler genellikle önemli tesis, stratejik varlıklar ve yoğun yerleşim alanlarını korumak için kullanılır ve koruma yapılmak istenen yerlere yakın konuşlandırılır.

Terminal fazda tehdit füzesi atmosferin dış katmanlarından sürtünmenin etkili olduğu iç katmanlara doğru hızla yol almaktadır. Bu aşamada imha edilmesi gereken gerçek savaş başlığı, aldatıcı unsurlar, füzenin motoru ve diğer döküntüler kütlelerinden ve yapılarından dolayı farklı sürtünme kuvvetine maruz kalacaklardır ve sensörler tarafından daha rahat ayrıştırılabileceklerdir.

Maliyetler ve teknolojik gereksinimler düşünüldüğünde, terminal fazda savunma yapan bir sistem geliştirmek diğer iki fazda savunma yapan bir sistem geliştirmekten çok daha yapılabilirdir. Bu nedenledir ki aktif olarak kullanılan sistemlerin çoğunluğu terminal fazda savunma yapmaktadır. 

Patriot, THAAD, S-4000, FD-2000, SAMP-T sistemleri terminal fazda savunma yapan sistemlere örnek gösterilebilir.


ATMOSFER İÇİ VE ATMOSFER DIŞI MÜDAHALE KONSEPTİ


Teorik atmosfer sınırı sayılan 100 km irtifalardan yüksek irtifalarda yapılan angajmanlar için atmosfer dışı (exo-atmosfer), 100 km’den daha düşük irtifalarda yapılan önleme için ise atmosfer içi (endo-atmosfer) tabiri kullanılmaktadır. Atmosfer içi sistemlerin füzeleri, atmosferden kaynaklı aerodinamik etkilerin yüksek olduğu ortamlarda çalışacak şekilde tasarlanmaktadır. Atmosfer dışı sistemler ise sürtünmesiz uzay ortamında çalışacak şekilde tasarlanmaktadır.


SAVAŞ BAŞLIĞI VE KİNETİK ENERJİ İLE İMHA


Balistik füzelerin nerede imha edildiği kadar hangi yöntemle imha edildiği de önemlidir. Var olan savunma sistemleri temel olarak iki çeşit imha yöntemi kullanır; savaş başlığı ile imha etme ve kinetik enerji ile imha etme.

Savaş başlığı, taşıdığı patlayıcı maddeyi hedefin yeteri kadar yakınında patlatarak, ortaya çıkan blast ve parçacık etkisi ile hedefi imha etmeyi amaçlar.

Söz konusu balistik füze imhası olduğunda patlamayı zamanlamak oldukça kritik bir parametre olmaktadır. Balistik füzelerin 7 km/s hızlara çıkabildiğini düşünürsek, milisaniyelik zamanlama hataları bile büyük etkinlik kayıplarına neden olabilecektir. Ayrıca patlayıcı madde, tapa ve proximity antenleri vb. patlatma mekanizması bileşenleri gibi unsurlar kinetik imhaya göre daha fazla ağırlık yükü getirmektedir. Bu fazla ağırlığı taşımak için daha fazla yakıt gereksinimi ortaya çıkmaktadır ve füzenin gerek hacmi gerekse ağırlığı artmaktadır.

Diğer imha yöntemi kinetik enerji ile imha (hit-tokill) yöntemidir. Bu yöntemde önleyici füze herhangi bir patlayıcı madde taşımaz. Tehdit füzesine direkt çarparak imha etmeyi amaçlar. Hipersonik hızlarda gerçekleşen direkt gövde-gövdeye çarpışmada ortaya çıkan enerji, patlayıcının ortaya çıkardığı enerjiden çok daha fazladır. Örneğin, 1 kg TNT patladığı zaman 4.6 MJ enerji açığa çıkarken, 1 kg’lık bir cisim 10 km/s hızla tehdit füzesine çarptığında 50 MJ’lük bir enerji ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla kinetik imha yönteminde aynı kütle ile patlayıcıya göre 10 kat daha fazla enerji ortaya çıkmaktadır. Özellikle biyolojik, kimyasal vb. kitle imha savaş başlığı taşıyan balistik füzelerin savaş başlıklarını tamamen imha etmek için hit-to-kill yöntemi daha etkin çözüm sağlamaktadır. Fakat bu tür bir önleyici füze yapmak savaş başlığı taşıyan konvansiyonel bir füze yapmaya nazaran teknolojik açıdan oldukça zordur ve yüksek maliyetlidir.

Bütün bu alt başlıklardan da anlaşılacağı gibi, savunma sistemleri tasarım parametrelerine göre büyük farklılıklar göstermektedir. Örneğin uzun menzilli balistik füzeleri midcourse fazında önlemek için geliştirilen bir sistem, teknolojik açıdan çok gelişmiş olmasına rağmen, terminal fazda ve alt katmanlarda herhangi bir etkinliğe sahip olmayacaktır. 

Bir başka açıdan, menzili çok düşük olan bir balistik füze en etkin şekilde terminal fazda önlenebilirken; kıtalar arası bir balistik füzeyi terminal fazda önlemek, füzenin hızı düşünüldüğünde, teorik olarak mümkün olmayacaktır. Bu nedenle, bütün balistik füze çeşitlerine karşı etkin bir savunma yapabilen tek bir sistem tasarlamak, maliyet etkinlik, operasyonel ihtiyaçlar vb. konuların dışında teknik açıdan da mümkün olmamaktadır. Etkin bir balistik füze savunma sistemi, tehdit setindeki füzelere göre yapılandırılmış katmanlı bir savunma sistemi ile mümkün olabilecektir


Ek bilgi:


Bu silahlar, motorlu uçuşta aerodinamik olarak yönlendirilen seyir füzelerinden farklı bir kategoridedir. R-7 ilk kıtalararası balistik füzedir. Toplam 30 ülke operasyonel balistik füzeler konuşlandırdı. 

Geliştirme, ABD, Çin Halk Cumhuriyeti, İran ve Rusya Federasyonu tarafından yapılan yaklaşık 100 balistik füze uçuş testiyle devam ediyor. 2010'da ABD ve Rus hükümetleri, kıtalararası balistik füze (ICBM'ler) envanterlerini yedi yıllık bir süre boyunca (2017'ye kadar) her biri 1550 birime düşürmek için bir anlaşma imzaladı.

V-2, Scud, OTR-21 Toçka, 9K720 İskander, MGM-140 ATACMS, LORA, Ababil-100, Al-Samoud 2, Qaher-1/2M, Zolfaghar ve DF-12, eylem halinde ateşlenen tek balistik füzelerdir.


Sonsöz 


Ülkemiz Savunma Sanayi alanında önemli atılımlarda bulundu. S400 benzeri terminal fazda savunma yapan savunma sistemleri de geliştirdik. (SİPER gibi yerli savunma sistemleri geliştirdik. Aşağıda detaylı açıklamayı okuyabilirsiniz)

Tüm bunlar gerekliydi ve yapıldı. Ancak hep savunma da değil taarruz noktasında da gerekli adımları atmalıyız. Bu noktada caydırıcı nitelikte kıtalararası balistik füzeyi de geliştirmemiz şu dönemde elzemdir. Bunu başarabilirsek, armageddon savaşı çıkarmak isteyenlere geri adım attırabilecek bir ortam sağlanmış olacaktır. 


Siper 


Uzun menzilli hava savunma füze sistemimiz SİPER adım adım yükseliyor. SİPER son test atışında yüksek hızlı hedeflerde 100 km’yi gözüne kestirdiğini gösterdi. SİPER, bu vuruş başarısıyla bir aşamayı daha tamamladı. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum."

SİPER füzesinin test atışı Sinop Test Merkezi'nde ASELSAN-ROKETSAN iş birliğinde gerçekleştirildi. SİPER füzesi, Türkiye'nin katmanlı hava savunma ihtiyacının yerli imkanlarla karşılanması açısından büyük önem taşıyor. Bölge hava savunması kapsamında stratejik tesislerin düşman taarruzlarına karşı korunması amacıyla geliştirilen SİPER, uzun menzilde ve dağıtık mimaride hava savunması sağlanmasına imkan verecek.

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı koordinasyonunda yürütülen çalışmalarla yerli sistemlere katmanlı bir hava savunması oluşturulması amaçlanıyor. Bu kapsamda ilk olarak alçak irtifa Korkut sistemlerinin seri üretim ve teslimatlarına başlandı ve halen devam ediyor. Sonrasında portatif özellikli araçtan ve omuzdan atılan alçak irtifa Sungur hava savunma sistemleri hizmete alındı. Hisar-A+ ve Hisar-O+ hava savunma sistemlerinin de ilk teslimatları yapılırken, seri üretimleri de bir yandan sürüyor.

SİPER ise bu katmanlı sistemde bütün bu sistemlerin ötesinde uzun menzile sahip olmasıyla öne çıkıyor. ASELSAN, ROKETSAN ve TÜBİTAK SAGE iş ortaklığı ile yürütülen SİPER Projesinde 2023 yılında teslimat hedefleniyor.



Kaynaklar

https://twitter.com/hkilichsword/status/1163918375392829440
https://tr.wikipedia.org/wiki/Balistik_f%C3%BCze
https://www.bbc.com/turkce/articles/czk1n0133zdo
https://www.aselsan.com.tr/tr/inovasyon/haber-detay/balistik-fuze-savunma-sistemleri-7661

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çöp DNA (İnsan DNA' sının %98' i)

Bakım Yönetimi

Matrix Felsefesi ve Platon' un Mağara Alegorisi