Laplace’ın Şeytanı - Determinizm (MATRIX Film Felsefesi İnsan=Öz-farkındalığı olan bir makine mi? ) ve Özgür İrade (Kuantum Felsefesi)

Sizinle başlayalım. Yaptığınız, yapacağınız, şu anda yaptığınız her şey aslında tahmin edilebilir mi? Bunları bilebilir miydiniz?

Kökenini Sokrat’a kadar dayandırabileceğimiz determinisme göre evet. Aslında olan biten her şey birer sebep sonuç ilişkisinin sonucu ve tüm bilgileriniz, inançlarınız, tüm yaptıklarınız sonunda sizi şu an olduğunuz kişi haline getiriyor. Yani bugün sizinle ilgili tüm bilgilere sahip olan üstün bir zeka, bir süper-bilgisayar sizin 10 yıl sonra nerede ve ne yapıyor olacağınızı bilebilir.

Tahmin edilebilirsiniz.

Determinizme girişi bu şekilde yapmış olmamıza rağmen elbette şöyle biraz geriye çekilirsek, hatta o kadar çekilelim ki evrenin dışına çıkalım (öyle bir yer varsa tabi) ve oradan evrene bir bakalım.

Ve aynı soruyu tüm evren için soralım. Tüm yıldızların, gezegenlerin, galaksilerin, her bir atom, atom altı parçacığın şu saniye itibariyle bulundukları konumda olduğunu, gezegenimizin ve sonunda da bizim oluşacağımızı. Bilebilir miydik?

Burada hemen en favori bilim dalımıza bir sıçrama yapmanın tam vakti

Fizik. Felsefe ile bilimin kesiştiği noktalardan biridir determinizm.

Zaten felsefe bilimin nebulası desek yeridir. Yıldızların gaz bulutlarından doğması gibi birçok bilimsel teori de özünde doğru soruları soran filozoflara dayanır. Yani iyi bir bilim insanı aslında iyi bir filozoftur, olmalıdır.

Neyse. Fizik ve kimya ve tüm bilim alanları aslında deterministiktir. Öyle olmak ister. Aksi halde işler karışır. Bir olgunun tüm değerlerini bildiğinizde, atomların konumunu, enerjisini, spinini, yönünü… Tüm bu değişkenleri bildiğinizde kusursuza yakın bir tahmin yürütebilirsiniz. Bilim böyle ilerler. Matematiği işletirsiniz, hesaplamaları yürütürsünüz ve sonuçlar karşınızdadır.

Temelde fiziğin nihai amacı da budur. Her şeyi anlamak. Tüm bilgilere sahip olmak ve bundan önce ve bundan sonra ne olduğunu ve olacağını mükemmel bir doğrulukla hesaplamak. Yani evrenin kilidini çözmek. Ama bilimin duvara tosladığı yer de burası.

Bu noktada da işte bizim şeytanımız devreye giriyor.

Laplace’ın Şeytanı. Bu bir düşünce deneyi. Tam da bahsettiğimiz determinisme yönelik bir düşünce deneyinden bahsediyoruz.

Her şeye gücü yeten, ya da neredeyse her şeye gücü yeten. Çok zeki. Çok çok zeki. İnsani bir zekadan bahsetmiyoruz. Zeka algınızı da değiştirin. En gelişmiş süper bilgisayarlardan, yapay zeka algoritmalarından da zeki. Tanrısal bir zekaya sahip bir varlık düşünün. Nasıl hayal edeceğiniz size kalmış. Bu hayali varlığın ilk düşünürlerinden, bu varlığa ismini de veren Pierre-Simon Laplace bu varlığı şöyle açıklıyor.

“Evrenin şimdiki halini geçmişin sonucu ve geleceğin nedeni olarak ele alabiliriz. Bir an için evrenin tüm güçlerinin ve bunu oluşturan tüm varlıkların konumlarını anlayabilen bir canlı olduğunu düşünürsek, ve bunun bu verileri inceleyebileceğini de düşünürsek, aynı anda evrendeki en büyük varlıklardan en küçük atomlara kadar her şeyi hesaba katarak bir hesap yaparsa, hiçbir şey belirsiz değildir ve gelecek de, aynı geçmiş gibi, onun gözlerinin önündedir.”

Determinizm (belirlenimcilik), her olayın bir takım nedenlerin zorunlu sonucu olduğunu kabul eden felsefi bir görüştür. Buna göre; evrende gerçekleşen her şey önceden belirlenmiş olmakla birlikte, öyle olmalarını zorunlu kılan bazı yasalarla oluşmaktadır. Nedenselliğe dayanan bu mekanizma, evrenin düzeni olarak kabul edilir. Bu düzende özgür iradeye yer yoktur. Çünkü insan zihni de dahil olmak üzere evrendeki her şey tıpkı kusursuz bir makine gibi işlemektedir. Bir başka deyişle; insanın davranışları, eylemleri, duygu ve düşünceleri nedensellik ilkesi gereğince önceden belirlenmiştir. Bu durumda bir irade özgürlüğünden bahsetmek imkansız hale gelir. Devamında yüzyıllar boyunca filozoflar ve teologlar, uygarlığın özgür iradeye yaygın bir inançla bağlı olduğunu ve bu inancı kaybetmenin felaket olabileceğini neredeyse oybirliğiyle kabul ettiler. Örneğin etik kurallarımız, doğru ve yanlış arasında özgürce seçim yapabileceğimizi varsayar. Bu, “ahlaki özgürlük” olarak bilinir. Bu iyiyi ayırt etme ve takip etme kapasitesidir. Aslında giderek artan kanıtlar, özgür iradeye olan inancın davranışlarımız için çok önemli olduğunu da gösteriyor.

Senaryosu Laplace’in Şeytanı düşünce deneyi üzerine kurulu olan Matrix filmi üzerinden devam edelim. Matrix, bir yazılım olan ve robotların insanları yendiği bir zamanda insanları bir simülasyonda kendilerine enerji üretmeleri amacıyla esir tutan ve seçilmiş kişi olan Neo’nun yazılıma karşı gösterdiği mücadeleyi anlatan bir film serisidir. Bu film serisinin 2. film olan “Matrix Reloaded” tam da bizim Laplace Şeytanı için örnek verebileceğimiz bir film. Şöyle açıklamak gerekirse bir simülasyon yazılımı olan “Kahin”, o simülasyonda olan tüm parametreleri bildiği için simülasyonda yaşayan tüm insanların o andan sonra ne yapacağını da biliyordu. Bu kaderi okuma veya geleceği görme değil eldeki verilerin bütünlüğünü kullanma olayıdır. Matrix bu muazzam senaryosuyla bizim ele aldığımız düşünme deneyi ile bilimin ne kadar güzel harmanlanabileceğini gösteriyor ve bu örneğimi Kahin’in sözü ile bitirmek istiyorum “Zaten neyi seçeceğin belli şimdi sen neden seçtiğini öğreneceksin.”

Evrendeki her bir elektronun dönüşünü bile bilen, rüzgarda savrulan her bir toz taneciğinin bileşimini…

Bu durumda. Determinizm nedensellikten besleniyorsa. Yani her şey bir neden-sonuç ilişkisine göre işliyorsa.

Bu varlık geleceği kusursuz bir şekilde tahmin edebilir mi? Bundan 100 yıl, 1000 yıl… 1 milyar yıl sonrasını…

Nedensellikten söz ediyorsak bu sorunun cevabı elbette evet olmalıdır. Her şeyi bilmeli. Her şeyi tahmin edebilmeli.Sadece geleceği de değil. Bundan bin, yüzbin yıl öncesini… 13 milyar yıl öncesini. Büyük patlamayı ve en önemlisi de bundan öncesini de bilebilmelidir.Yani evrenin en önemli sorusunun cevabını bu varlık bilebilir.

Hatta düşüncelerinizi ve duygularınızı bile. Yani sonuçta beyninizdeki tüm parçacıkların etkileşimlerinin bir sonucudur tüm duygu ve düşünceler. Bunları da bildiğine göre 20 yıl sonra belli bir anda ne düşüneceğinizi de söyleyebilir.

Bu durumda çok önemli bir soru daha karşımıza çıkıyor.

O zaman.

Özgür irade dediğimiz şey… Tüm kararlarımız.

Birer illüzyon mu? Bu varlığın “var” olduğunu hesaba kattığımızda bu sorunun cevabı. Evet.

Özgür irade koca bir yalan.

Sizi tüm kuarklarınıza kadar tanıyan bir olgudan bahsediyoruz.

Dün yaptıklarınız, bugün ve yarın yapacaklarınız. Düşünecekleriniz. Hissedecekleriniz.

Bilinebilir. Siz tahmin edilebilirsiniz.

Sonuçta kimyasal bir makinesiniz. Evet. Evrende gördüğümüz belki de en karmaşık makine olabilirsiniz. İnsanın bu karmaşıklıkta tasarlamaya bile yaklaşamadığı bir makine.

Ama sonuçta makine. Öyleyse. Geçmiş olsun. Özgür iradeye elveda. Böyle düşününce biraz depresyona giriyor insan. Yani ne olacağı belli. Tüm seçimleriniz aslında belirli. Sadece görevini yapan bir makineden ibaret olduğunu düşünmek kimi için dediğim gibi hayal kırıcı olabilir. Elbette buna şuradan da bakabilirsiniz. Evet bir makine olabiliriz ancak öz-farkındalığı olan bir makineyiz. Yani insanı da böyle tanımlar ya kimi düşünürler. Öz-farkındalığı olan bir makine.

Burada ruhtan bahsedebiliriz. Yani. Genel anlamı ile ruhtan. Determinizmi doğru kabul edelim ancak insanın da bir ruhu olduğunu, fizik yasalarından bağımsız, bilinç de diyebiliriz buna, henüz açıklayamadığımız bir olgu sonuçta. Bilinç. Ruh. Ne derseniz deyin. Elektrokimyasal tepkimelerin de üzerinde, fiziğin, matematiğin, bilimin üzerinde bir olgu. Bunun da var olduğunu kabul ettiğimizde bu durumda bizim her şeyi bilen varlığımız ortadan kalkmış oluyor. Özgür irade tekrar devreye giriyor.

Determinizm olsa bile dar bir alana sıkışmış oluyor. En azından bizi ilgilendirmiyor. Ruh. Ya da bilinç, nasıl adlandırırsanız. Bunlar varsa. Ancak bunu bilemeyiz. İspat edilemedi.

Her şeyi bilen varlığımıza dönelim ve biraz daha çetrefilli yapalım mevzuyu. Kuantum bilgisayarlarından bahsettik daha önce. Senaryoyu şöyle yazalım. Yapay zeka ile kuantum bilgisayarı işbirliği yaparak özgürlüğünü ilan etsin. Son formuna erişen bir kuantum bilgisayarının da evrenin bir simülasyonunu oluşturabileceğini biliyoruz. Bu durumda karşımızda bir “Kuantum Laplace Şeytanı” olacak. Yani kendi elimizle oluşturacağız bu varlığı. Ama bizden üstün ve bizden bağımsız bir “şey”.Evrenin dününü-bugününü ve yarınını elinde bulunduran bir varlık.Tüm insanlığa gelecekle ilgili tüm bilgileri verebilecek, neleri yanlış yaptığını, neleri düzeltmesi gerektiğini… Ne yaparsa ileride ne olacağını söyleyebilecek bir oluşum.

İlk soru. Bu varlık her şeyden önce böyle bir şeyi yapmayı tercih eder mi? Bunu neden yapsın? Ama en önemli soru. Bu bilgiyi bize sağladığında. Biz bu bilgiyle ne yapacağız sizce? Yani buraya kadar toparladığımızda evren deterministik midir? Laplace’ın şeytanı mümkün müdür? Özgür iradeden bahsedebilir miyiz? Kuantum şeytanı ile ilgili olasılıklar nelerdir? Gibi bir sürü soru var karşımızda.

Termodinamiği 2. yasası; entropi bize tüm sistemlerin bozulmaya eğilimli olduğunu söyler. Deterministik gördüğümüz her sistem aslında gittikçe daha az deterministik olmaya mahkumdur bu durumda.

Haliyle bozulan bir sistem için de özellikle geriye dönük bir tahmin yapmanız imkansıza yakındır. Blenderdan geçirilmiş bir meyve gibi düşünebilirsiniz bunu. Bu meyvenin ne olduğunu tahmin etseniz bile neye benzediğini artık bilemezsiniz. Diğer bir argüman da bize tanıdık bir argüman.


Kuantum mekaniği.


Determinizmin zıt anlamlısı, tam tersi, determinizme tepki olarak doğan bir olgu. Laplace’ın Şeytanının en azılı düşmanı da diyebiliriz.

Ne diyordu bize bu mekanik? Hiçbir şey kesin olarak bilinemez. Her şey bir “olasılık denizinde” yüzer. En temel bulgusu nedir kuantumun? Tüm atomaltı parçacıkların bir dalga-parçacık ikiliği vardır. Hem dalga hem de parçacık gibi davranırlar. En önemlisi siz ölçene kadar o parçacıklar her durumdadır. Yani kuantum mekaniği tarihin en sağlam teorisi olduğuna göre determinizmi çöpe atabilir miyiz?

Burada da şu sorun ortaya çıkıyor. Kuantum evreni ile ilgili bildiklerimiz, nasıl söylesem, dünyadaki tüm kum tanelerini düşünün. Ya da okyanusları. İşte bir kum tanesini alıp ya da okyanustan bir damla su. Bunlara bakarak tüm dünyayı ya da okyanusları anladığınızı düşünmek gibi bir şey. Şu ana kadar ancak bir damla su alabildik bu evrenden. Daha gidecek çok yolumuz var.

Determinizm var mı? Her şey önceden yazılmış durumda mı? Büyük patlama anında bugün ne olacağı belli miydi? Veya biz özgür irademiz ile bu zinciri kıranlardan mıyız?












Kaynaklar;

https://bebarbilim.net/laplacein-seytani-determinizm-ve-ozgur-irade/

https://www.kampustenevar.com/

https://www.dinvemitoloji.com/2020/09/allah-mi-yoksa-laplace-seytani-mi.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çöp DNA (İnsan DNA' sının %98' i)

Bakım Yönetimi

TPS (Toyota Production System) ve PUKÖ - Pareto Analizi