Kayıtlar

Ocak, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Laplace’ın Şeytanı - Determinizm (MATRIX Film Felsefesi İnsan=Öz-farkındalığı olan bir makine mi? ) ve Özgür İrade (Kuantum Felsefesi)

Resim
Sizinle başlayalım. Yaptığınız, yapacağınız, şu anda yaptığınız her şey aslında tahmin edilebilir mi? Bunları bilebilir miydiniz? Kökenini Sokrat’a kadar dayandırabileceğimiz determinisme göre evet. Aslında olan biten her şey birer sebep sonuç ilişkisinin sonucu ve tüm bilgileriniz, inançlarınız, tüm yaptıklarınız sonunda sizi şu an olduğunuz kişi haline getiriyor. Yani bugün sizinle ilgili tüm bilgilere sahip olan üstün bir zeka, bir süper-bilgisayar sizin 10 yıl sonra nerede ve ne yapıyor olacağınızı bilebilir. Tahmin edilebilirsiniz. Determinizme girişi bu şekilde yapmış olmamıza rağmen elbette şöyle biraz geriye çekilirsek, hatta o kadar çekilelim ki evrenin dışına çıkalım (öyle bir yer varsa tabi) ve oradan evrene bir bakalım. Ve aynı soruyu tüm evren için soralım. Tüm yıldızların, gezegenlerin, galaksilerin, her bir atom, atom altı parçacığın şu saniye itibariyle bulundukları konumda olduğunu, gezegenimizin ve sonunda da bizim oluşacağımızı. Bilebilir miydik? Burada hemen en favo

Beyin Yıkama - Zihin Kontrolü

Resim
Teorik olarak, “beyin yıkama”nın ya da daha yaygın kullanımıyla “zihin kontrolü”nün ne demek olduğunu ve kabaca nasıl yollarla yapılabildiğini konuşabiliriz. Genellikle birinci adım, kişiyi aile ve sosyal çevresinden uzaklaştırmak, yavaş yavaş izole etmektir. Var olan bağlarını zayıflatmak, zihinsel temsillerini ve kişisel anılarını silikleştirmek, duygularını köreltmek ve nasırlaştırmaktır öncelikli amaç. Yalnızlaştırılan, sosyal çevresinden izole edilen kişi böylece daha kolay yönetilir ve yönlendirilebilir. “Önce boşalt, sonra doldur” ya da “önce anlamsızlaştır ve zayıflat, sonra inanmasını istediğin şeyle donat ve güçlendir” mekanizmasına dayanır. Önce uyaranları azaltmak ve uyaransız bırakmak (insan teması, konuşma, ses, hareket, hatta ışık vb mahrum bırakmak) s onra da kontrollü uyaranlarla yani mesajlarla, öğretilerle ve tekrarlayıcı telkinlerle doldurmak şeklinde gerçekleştirilir.  Yani, düzenli toplantılar, dersler ya da sohbetler aracılığıyla yeni sosyalleşme kanalları yaratı

Nikola Tesla - Tesla Bobini - Kablosuz Elektrik Transferi

Resim
Kablosuz elektrik enerji iletiminin hayata geçirilememesinin sebepleri araştırıldığında en önemli iki faktör:  Enerjinin iletimi sırasında ortamda bulunan canlılara zarar verme olasılığının yüksek olması ve iletimdeki ortam koşulları sebebiyle verimin çok çok düşük olmasıdır.  Bu faktörler tüm çalışmalara rağmen kabul edilebilir seviyelere indirgenememiştir. Bu durum bilim insanlarını daha küçük boyuttaki enerjinin iletimi konusunda çalışmaya yöneltmiştir. Şimdi kablosuz elektrik iletimi nasıl olur? ondan ve onun öncüsü Tesla' nın çalışmalarından bahsedelim; Tesla Bobini, hava çekirdekli rezonans transformatörü olarak adlandırılan özel olarak tasarlanmış yüksek frekanslı bir  transformatördür .  Tesla Bobini , yüksek gerilim ve yüksek frekanslı bir elektrik akım üretmek için kullanılmaktadır. Düşük gerilim kaynağını yüksek gerilim kaynağına dönüştürmek için ise bir indüksiyon bobini kullanılmaktadır. Tesla’nın en büyük amacı kablosuz elektrik iletimini uzun mesafede gerçekleştirmek

Evrendeki En Temel Yasalar: Termodinamik Yasaları Nedir?

Resim
Termodinamik; ısı ve sıcaklık arasındaki ilişkiyi inceleyen ve bunlar arasındaki etkileşimleri açıklayan fiziğin bir alt dalıdır. Maddelerin makro özelliklerinin aslında mikro (atom ve molekül bazında) durumlarından kaynaklandığını söyler. Fizikçiler evrendeki her şeyi olabildiğince sınıflandırır ve bunlara birer “sistem” derler. Çok sayıda parçacık ya da cisim içeren bu sistemler doğada her yerde bulunabilir: Örneğin maddeyi oluşturan atom ve moleküller, metallerdeki ve yarı-iletkenlerdeki elektronların kuantum gazları, galaksimizdeki süpernova patlamaları ile nötron yıldızlarının merkezindeki nükleer maddeler... Ya da evrenimizin başlangıcı olan Büyük Patlama ile üretilen atomaltı parçaçıklar; leptonlar,kuarklarlar ve gluonlar... Bunların her biri, çeşitli sistemleri oluşturur ve hatta kendileri de bazı diğer sistemlerin parçalarıdır.Yukarıda saydığımız bu sistemler birbirlerinden oldukça farklıdır. Ama bu farklılıklara rağmen bunların tamamı genel fizik yasalarına uymaktadırlar.

ÖZEL ve GENEL Görelilik Kuramları

Resim
Albert Einstein, 1905 yılında Özel Görelilik kuramını ve 1915 yılında da Genel Görelilik kuramını ortaya koydu.  ÖZEL GÖRELİLİK KURAMI Özel Görelilik kuramının iki temel dayanağı vardır:  1. Işık hızı sabittir. Gözlemcilerin birbirlerine göre hızları ne olursa olsun, ışık hızı bütün gözlemciler için aynıdır.  2. Fizik yasaları bütün eylemsiz konaç sistemlerinde aynıdır. Bunun anlamı şudur, bir referans noktasına göre sabit duran bir gözlemci ile o referans noktasına göre düzgün doğrusal hareket eden başka bir gözlemci, bütün hareket yasalarını aynı algılarlar. Bu dayanaklardan yola çıkan Einstein, Newton Mekaniğinin temeli olan mutlak uzay ve mutlak zamanın var olmadığını, zamanın ve uzunluğun gözlemcinin kullandığı konaç sistemine bağlı olarak değiştiğini göstermiş, momentum ve enerji tanımlarına farklı bir bakış getirmiştir.  Birbirlerine göre hareketi nasıl olursa olsun tüm gözlemciler için ışığın hızının aynı olduğunu söyler.  Özel Görelilik , c katsayısının sadece belli bir doğa o

BOSE-EINSTEIN Yoğunlaşması

Resim
  Bir Kuantum Mucizesi – BOSE-EINSTEIN Yoğunlaşması Mutlak sıfırda ne oluyor? Bilmiyoruz. Tahmin edebiliriz ancak gözlemleyemeyeceğiz gibi görünüyor. Çünkü bir maddeyi bu seviyeye kadar soğutmak için sonsuz bir enerjiye ihtiyaç var. Fakat. Mutlak sıfıra yaklaşmak bile çok acayip gizemlerin kapılarını ardına kadar açıyor. Sanki tüm fizik kuralları yeniden yazılıyor gibi. Süperiletkenlik. 1900’lerin başlarında mutlak sıfıra yakın sıcaklıklara  kadar soğutulan cisimlerin elektrik direncinin neredeyse kaybolması nedeniyle bilim insanlarının keşfettiği bir olguydu. Ve bu olgu ile birlikte yapay bir şekilde oluşturulan manyetik bir alanda süperiletken cisimler sanki yer çekimi yokmuş gibi havada durabiliyor, hareket edebiliyorlardı. Çok kısa sürelerle de olsa bilimin mucizesini gözlemleyen bilim insanları elbette müthiş heyecanlanmışlardı. Herkes laboratuvarında manyetik alanda süzülen süperiletken cisimler üretiyor, bir çocuğun en sevdiği oyuncağına baktığı gibi tam anlamı ile bu olgu ile o